Sivillere silah satışının yasaklanmasını isteyenler, bu sonucun arkasında, büyük silah şirketlerinin lobi gücünün olduğunu söylüyorlardı. Satışın devam etmesini isteyen silah tüccarlarının temel savı, "İnsanlar kendilerini nasıl savunacaklarına özgürce karar verebilmeli; silah taşımak bir vatandaşlık hakkıdır" diyorlardı.
Bütün bu "medeni haklar" propagandası, medya üzerinden yürüyordu. Hem de dünyada bireysel silahlanma nedeniyle ölümler sıralamasında birinci olan ülkede.
Aldous Huxley, "Propagandacının amacı, bir grup insana diğerlerinin insan olduğunu unutturmaktır" demişti. Umut Vakfı'nın bu yıl eylül sonunda düzenlediği bireysel silahsızlanma çalışmalarında, sosyal durum çalışma grubunun sonuç metnini açıklayan Prof. Dr. İpek Gürkaynak'sa, "kanıksanan şiddetin, korku kültürünün, güven bunalımının, insanı nesneleştirdiğini; ötekinin nesneleşmesiyle öldürmenin kolaylaşmasından söz ediyordu.
Bu yazı, biraz da şu soru üzerine yazılıyor: "Gazeteci, bireysel silahsızlanma için ne yapabilir?" Gazeteciye düşen, özetle, bireysel silahlanmanın yeniden üretilmesini sağlayan zeminin altını kazımak, görüntüyü bulanıklaştıran perdeyi "demistifiye etmek" olabilir. Ve tabii, gazetecilerin "silahsızlanması".
Silah sahipliği hak değil, hak ihlali potansiyeli
Ne gariptir ki, bireysel silahlanma (ya da silahsızlanma) üzerine yeniden başlayan her tartışma, Brezilya referandumundaki savla yeniden hesaplaşmak zorunda kalıyor: Silah sahipliği bir hak mıdır?
Silahın sahipliğinin bir hak olmadığı hukuken belli; toplumsal çalışmalarla da neden hak olmaması gerektiği defalarca kanıtlandı.
Tersine, silah, temel hakların ihlali potansiyelini taşıyor: Yaşama hakkı; vücut bütünlüğü ve sağlıklı bir çevrede yaşama.
Dili silahsızlandırmak
Gazetecinin silahsızlanması, her şeyden önce, dilden geçiyor. Sorunun adını doğru koymadıkça, "bireysel silahlanma" yerine "maganda, serseri kurşun" dedikçe, şiddeti yücelten dilin egemenliğini kabul ettikçe, silah üretimini teknolojinin hayatı güzelleştiren nimetlerinden biri gibi sundukça, silah da şiddet de meşrulaştırılıyor, normalleştiriliyor.
Bu alanda adım atacaklar için, dilin toplumsal cinsiyeti nasıl giydirdiğiyle, yeniden ürettiğiyle uğraşan feminist hareket bereketli bir kaynak olabilir.
Gazeteciler hak eğitimi görmeli
Gerek bireysel silahlanma, gerek ulus devletlerin silahlanması, hak ihlallerinin birincil araçlarından biri. Silahlanmaya ilişkin bir tek satır yazacak birinin, aldatıcı "vicdan" çukuruna düşmesini önleyecek dayanaklardan biriyse haklar.
Bu nedenle, hem iletişim fakültelerinde, meslek liselerinde okuyan gazeteci adaylarının hem de meslekteki gazetecilerin en azından insan hakları eğitimi, ötesinde hak haberciliği eğitimi alması gerek.
Yoksa, haber diye, "zavallı kurbanların, düşüncesiz magandalardan zarar görmesi hikayelerini" anlatmak kaçınılmaz oluyor.
Silah ekonomisi
Dünya silah ticaretinin yüzde 88'i, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ülkelerine ait. Hafif silah pazarındaki şirketlerin sayısı iki elin parmaklarını geçmiyor. İnsan hakları ihlallerinde üst sırada yer alan ülkelere giden silahlarsa, G8 ülkelerinden geçiyor. Bu ticaretin taşeronlarından biri de Türkiye.
ABD'de silah şirketleri, kadınlara özel pazarlama stratejileri yürütüyor. Oysa, bireysel silahlanma nedeniyle ölenlerin çoğu kadınlar ve çocuklar. Bireysel silah pazarlaması da, hızlı tüketim mamulleri pazarlamasıyla aynı esaslara dayanıyor.
Silahlanma alanında herhangi bir hukuki düzenlemenin neden bu denli güçlü bir lobi faaliyetiyle karşılaştığını anlamak zor değil.
Gazeteciliğin büyük güçlerinden biriyse "ifşa etmek", "açığa çıkarmak".
Bireysel silahsızlanma gününde, şehrin öte tarafındaki silah fuarının haberini yaparken bunları düşünmek gerekiyor. Gazeteci, silah ekonomisinin "şirket" boyutunu görmezden gelemez.
Bir kaynak olarak STK'ler
Bireysel silahlanmayla ilgili ülkesel ya da küresel çapta çalışan birçok sivil toplum örgütü (STK) var. Türkiye'de en tanınanı Umut Vakfı. Uluslararası Af Örgütü, IANSA ve Oxfam'sa, iki yıldır ortaklaşa "silah denetimi" kampanyası yürütüyor.
Silahlanmayla ilgili haber değerindeki birçok bilgiyi STK'ler üretiyor. Bazen gazeteci gibi çalıştıkları bile söylenebilir.
Özgürleşme derdi
Hangi konuda olursa olsun, bütün bu "zemini kazıma" girişimi, bir tür "varoluş hesaplaşması" aynı zamanda. Gazetecinin diliyle, iktidar ilişkileriyle, ediminin varoluşsal anlamıyla, yabancılaşmasıyla hesaplaşması. Bir tür özgürlük/özgürleşme sorunu.
Uykusuz gecelerde, zeminin ayak altından kayıp gittiği anlarda can simidi bir söz. Araştırmacı gazeteciliğin pirlerinden John Pilger'a ait:
"Gazetecilerin, mesajın gizli gündemlerini ve onu çevreleyen mitleri anlamaksızın, kendilerini salt birer haberci olarak görmesi yetmez." (TK)
* Bireysel silahlanmayla ilgili bianet haberlerinin listesi için tıklayın.