“Her kadın anne olmayı ister mi?”, “Anne olmak her kadının hayali midir?” bu ve buna benzer birçok soruya, Türkiyeli kadın bir akademisyen yüksek lisans teziyle yanıt veriyor.
Tezin sahibi Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Çiğdem Dalay. Tezin danışman öğretim üyesi ise İstanbul Üniversitesi’nden Doç. Dr. Sevgi Uçan Çubukçu.
Tezin ismi de “Ataerkil toplumda gönüllü çocuksuzluk: Türkiye’de ‘Gönüllü Çocuksuzluk’u Seçen Kadınlara Dair Algı ve yaklaşımlar”. Tezini İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kadın Çalışmaları Anabilim dalına 2016’da sunan Dalay’ın çalışması, “kutsal annelik” algısına alternatif bir bakış açısı sunuyor.
Dalay’la, dünya ülkeleri ve Türkiye’deki “gönüllü çocuksuz kadınlar” algısını konuştuk.
“Gönüllü çocuksuz kadınlar” ne anlama geliyor?
Gönüllü çocuksuz olarak adlandırdığımız kadınlar, çocuk doğurma yaşına gelmiş, doğurgan olan, çocuk doğurmamayı bilerek ve isteyerek seçen, bu seçimlerini de genellikle erken yaşlarda, doğurganlıkları devam ederken yapmış olan kadınlar.
Dünyada gönüllü çocuksuzluk yaygın mı?
Özellikle kadınların kendi bedenlerine dair söz söyleme haklarının olduğu, toplumsal cinsiyet eşitliğinin kanunlarla sağlandığı demokratik olarak adlandırdığımız toplumlarda, 20. yüzyılın sonuna doğru kadınların üreme davranışlarında değişiklik olduğunu gözlemlemek mümkün.
Gönüllü çocuksuzluk olgusu Anglosakson akademik dünyasında kuramsallaşmış diyebiliriz. Birleşik Krallık’ta düşen doğum oranları, kadınların daha geç yaşlarda anne olmayı tercih etmesi ve daha az sayıda çocuk dünyaya getirmelerinin saptanmasının neticesinde gerçekleştirilen araştırmalar, alanda gerçekleştirilmiş öncül çalışmalar. Bu çalışmaların pek çoğunda çocuk sahibi olmayan kadınların önemli bir bölümünün anne olmaktan vazgeçtiği, anne olmamayı seçtiği için çocuk sahibi olmadıkları belirtiliyor.
Avrupa İstatistik Ofisi'nin Mart 2016 verilerine baktığımızda, 1961 ve 2011 yılları arasında Avrupa Birliği ülkelerinde doğum oranlarında kayda değer bir düşüş yaşandığı görülüyor. Tabii Bu düşüş her zaman kadınların anne olmak istemedikleri için bir çocuk dünyaya getirmediği anlamına gelmiyor. 2018 Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporu'nda toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlandığı ülkeler arasında üçüncü sırada olan ve 1974 yılından beri anayasasının ikinci maddesinde, toplumsal cinsiyet eşitliğinin özellikle belirtildiği İsveç'te, 2013'te gerçekleştirilen bir araştırmada, İsveçli kadınların çocuksuz olmayı, tıpkı anne olmak kadar doğal buldukları, çocuksuz olan kadınların mühim bir kısmının anne olmayı hayatları boyunca hiç düşünmemiş oldukları ifade ediliyor. |
“ABD’de çocuk doğuran kadın sayısında düşüş kaydediliyor”
Dünya ülkelerinden örnekler verir misiniz?
Almanya, İtalya ve Hollanda, araştırmalarım sırasında Avrupa’da incelediğim diğer ülkeler. Bu ülkelerde de gönüllü çocuksuzluk akademik çalışmalara konu olan bir olgu olarak mevcut. Hollanda’da gönüllü olarak çocuksuz olan kadınların sayısında, 1980’den itibaren, ülkedeki doğumu teşvik eden politikalara rağmen, bir artış gözlenmekte.
Doğum oranlarına baktığımızda, nüfusun kendini yenileme oranlarına ulaşamamış bir Batı Avrupa ülkesi olan Almanya’daki araştırmalara göre, 2000’li yıllardan itibaren özellikle üniversite mezunu kadınların üçte biri çocuksuz olmayı seçiyor.
Bir diğer Anglosakson toplum olan ABD’de de her geçen gün çocuk doğuran kadınların sayısında bir düşüş kaydediliyor. 1999’da ABD Nüfus Sayım Bürosu için gerçekleştirilen bir araştırmada, Baby Boom kuşağı olarak adlandırılan kuşağın kadınlarının çocuk doğurmaktan imtina eden kadınlar olduğu görülüyor.
Türkiye ve dünya ülkelerini, gönüllü çocuksuz kadınların nasıl algılandıkları açısından kıyaslar mısınız?
İncelediğim gönüllü çocuksuzluk olgusunun ortaya çıktığı, ataerkil olarak nitelendirilmeyen ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin büyük oranda sağlandığı bazı demokratik toplumlarda, gönüllü çocuksuz kadınlara dair mevcut algının, ataerkil bir toplum olan Türkiye’de gönüllü çocuksuzluğu seçen kadınlara dair mevcut algıyla şaşırtıcı derecede benzeştiğini söyleyebilirim.
Özellikle Birleşik Krallık, İtalya, Almanya ve ABD’deki gönüllü çocuksuz kadınlara dair algı, gönüllü çocuksuz kadınlara dair Türkiye’deki mevcut algı ile büyük oranda örtüşüyor. Bahsettiğim bu ülkelerin hepsinde tıpkı Türkiye’deki gibi kadınların çocuksuzluklarının bir tercih meselesi olarak algılanmadığını görüyoruz.
Bu ülkelerdeki gönüllü çocuksuz kadınlar da aynı Türkiye’deki hemcinsleri gibi çevrelerindeki insanlara, yeni tanıştıkları insanlara üreme davranışları hakkında mütemadiyen bir izahat vermek zorundalar.
Birleşik Krallık’ta hiçbir engeli olmadığı halde çocuk doğurmamayı seçen kadınların, bencil, sapkın, yeteri kadar olgun olmayan, yetersiz kadınlar olarak algılandıklarını yansıtan birçok çalışma var.
Bir Akdeniz ülkesi olan İtalya’da gerçekleştirilen araştırmalara baktığımızda, İtalyan toplumunda aile kurumu içinde toplumsal cinsiyet eşitliğinin yerleşmediğini ve çalışan çocuk sahibi kadınlara gerekli imkânların tanınmadığını görüyoruz. Bu anlamda ve geleneğe verilen önem bağlamında Türkiye ile çok benzeşen bir toplum. Dolayısıyla burada da gönüllü çocuksuz kadınlar geleneğe aykırı davranan, norm dışı kadınlar olarak algılanıyor.
2016'da The Guardian gazetesinde çıkan bir habere göre, İtalya'da her 10 jinekologtan 7'si kürtaj yapmayı reddediyor, kürtaja karşı vicdani ret haklarını kullanıyor. Haberde emekli olmak üzere olan jinekologların genç meslektaşlarının bu tutumunu endişe verici buldukları ve o nedenle bir kısmının emeklilik kararlarını yeniden gözden geçirdiği belirtiliyor. Bu tutumun, ülkede gönüllü çocuksuz kadınların nasıl algılandığına dair önemli ipuçları sunduğunu düşünüyorum. |
Almanya ve Hollanda'da durum ne?
Almanya’da çocuk yapmamayı seçen kadınların benmerkezcilik, özgürlük, bağımsızlık gibi kavramlar ile özdeşleştirildiğini, toplumda sorumluluktan kaçan, yetişkin olamamış kadınlar olarak algılandıklarını söyleyebiliriz.
‘Hollanda’da bir kadının çocuksuz olması sıradan algılanıyor’
Hollanda’da bir kadının çocuksuz olması sıradan olarak algılanıyor, dolayısıyla gönüllü çocuksuzluk da öyle. 2010 yılında ülkede gerçekleştirilen bir araştırmaya göre, Hollanda’da son otuz yılda gönüllü çocuksuzluğun toplum tarafından kabulünde %70 oranında bir artış olduğu tespit edilmiş.Toplumda gönüllü çocuksuz kadınlara dair kalıp yargılar yok, nötr bir algı mevcut.
‘ABD ve Türkiye’de çocuksuz kadınlara yönelik algı benzer’
ABD ve İsveç’te de anne olmamayı seçen kadınların algısı benzer mi?
ABD’ye baktığımızda yine Türkiye’dekine çok benzer bir algı olduğunu görüyoruz. Gönüllü çocuksuz kadınlar, orada da anne ve çocuk karşıtı bireyler olarak algılanıyor. İsyankâr ve bencil bireyler, ahlaken ya da ruhsal olarak bir eksiklikleri olduğu için çocuk yapmamış kadınlar olarak görülüyorlar.
‘İsveç’te çocuksuz kadınlar, sessiz bedenler'
İncelediğim ülkeler arasında nevi şahsına münhasır ülke İsveç. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin hem kanunlar düzeyinde hem de toplumda, aile içinde sağlandığı bir ülke İsveç.
Toplumda bir kadının çocuksuz olması ve çocuksuz olmayı seçmiş olması o kadar doğal ve sıradan olarak algılanıyor ki, buradaki gönüllü çocuksuz kadınlardan bahsederken, bazı çalışmalarda bu kadınlardan ‘sessiz bedenler’ olarak bahsediliyor. İsveçli gönüllü çocuksuz kadınlara “Neden çocuk yapmadınız?” diye sorulduğunda, “Benim için doğal olan buydu.”, “Çok da üzerine düşünülüp konuşulacak bir şey değildi” gibi cevaplar vermişler misal.
Çiğdem Dalay hakkında Lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi, Batı Dilleri ve Edebiyatları bölümünde, yüksek lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi, Kadın Çalışmaları anabilim dalında tamamladı. Radikal gazetesi, Açık Radyo ve Yeni Binyıl gazetesinde muhabir ve editör olarak çalıştı. Dalay, halen Boğaziçi Üniversitesi, Yabancı Diller Yüksekokulu, İleri İngilizce Birimi'nde öğretim görevlisi olarak çalışmakta ve Eleştirel Okuma ve Yazma dersleri veriyor. 1974 İstanbul doğumlu. |
(EMK)
Çiğdem Dalay Çalışması-2: Türkiye'de Gönüllü Çocuksuz Kadın Olmak Ne Demek?
* Manşet görseli Miriam Schaer'ın Baby (Not) On Board sergisinden