“Ergin Kasetçilik, Roya Balıkçısı, Çorum-Der, Sevindik Market…”
Bu tabelaları bir haber yazısının başına düşüren fark, onları peş peşe gördüğünüz yerin Türkiye olmaması.
Göç ve entegrasyon ile ilgili Almanya’nın deneyimlerini görmek üzere gittiğimiz Berlin’de Wedding bölgesindeyiz.
Bölgenin problemlerini belirleyip çözüme dönük projeler sağlamak şeklinde özetlenebilecek ve“semt menajerliği” diye çevrilebilecek bir projenin temsilcisi olan Şükran Altınkaynak rehberimiz.
Nüfusun yüzde 63’ünü göçmenlik geçmişi olanların oluşturduğunu öğrendiğimiz Wedding’teki yaşam ve projeye dair bilgiler ediniyoruz.
Apartmanlar arasındaki cami
Türkçe tabelaların arasından Almanya’ya gelen ilk Türk jenerasyonun oluşturduğu camiye giriyoruz. Apartmanların ardında açılan bir avluda, cami, ve Berlin Alperen Ocakları içiçe.
Öğrenciler için ders çalışma odalarını gösteriyorlar. BBP kurucusu Muhsin Yazıcıoğlu’nun fotoğrafları bir çok yerde var.
Ortak avlu, çalışma odaları, ibadet alanı, Türkçe dersleri ile burası Türklerin bir araya geldikleri ve geleneksel ilişkilerini korudukları bir alan gibi görünüyor.
Semt menejerliği nedir?
Caminin ardından semt menerjerliği uygulamasının çalışmasından örneklerle çevreyi geziyoruz.
Altınkaynak, semt menejerliğinin 1999’da kurulan bir uygulama olduğunu anlatıyor.
Bu uygulamaya göre, senato belirlediği yerlerde sorunların tespiti ve çözüme dönük projeler sağlamak için özel şirketleri görevlendiriyor. Senatonun fonladığı uygulamada, bu bölgeye dair projeyi üstlenen şirket halkla görüşerek sorunları tespit ediyor ve çözüm için adım atıyor, bölgenin gelişip kalkınması için projeler üretiyor.
Altunkaynak, Wedding’te 75 hektarlık ve 16 bin kişinin yaşadığı bir alanda çalıştıklarını söyledi. İşşsizlik buradaki sorunlar arasında nüfusun yüzde 13’ünün işsiz olmasıyla önemli bir yer tutuyor.
2002’de bir yıllık başlayan projenin hala devam ediyor olmasını “İnsanlar aktif olmaya başladı, bir problemi çözünce daha önce gözlerine batmayan başka problemleri görür oldular, beklentiler arttı” diyerek talepler geldikçe projelerin sürdüğünü şeklinde açıkladı.
Çocuk parkından parkura
2002’de projeye başladıklarında karşılaştıkları sorunları sokaklarda çöplerin olması, çocuk oyun alanındaki oyuncakların kırık ve buranın uyuşturucu kullanan kişilerce kullanılması şeklinde örnekledi.
Temizlik ile ilgili insanların sokağa çöp atması ve eşya koymasının yanı sıra belediyelerin de kapasitelerinin kısıtlı olması nedeniyle temizlik aralıklarının uzun olduğunu belirtti.
Sokaklarda göze batan bir pislik yok görünüyordu. Bölgenin ortasındaki ağaçların altındaki oturma yerlerinin burada yaşayanların talebi ve seçimiyle yapıldığını gösterdikten sonra çocuk oyun alanına gittik.
Kırık dökük oyuncaklar yenilenmiş ve çevre temiz görünüyor, ancak Altunkaynaki buranın hala akşamları uyuşturucu kullanan kişilerce kullanıldığını ve çevreye çöplerin hatta şırıngalrın atıldığını belirterek, temizliğin henüz kalıcı olmadığını söylüyor.
Parkın ardından yine proje kapsamında yapılan bir parkurdan ilerliyoruz. Bisiklet ve yürüyüş parkuru, ağaçların ve nehirlerinden arasından ilerliyor.
Gençlerle birlikte inşa eidlen parkur onlarında bu konuda tecrübe edinmesini sağlamış.
Kendisi de bir mimar olan altunkaynak, kültürel projelerden önce insanların temel ihtiyaçlarının karşılanmasının önemli olduğunu söylüyor. Bölgedeki yapısal problemleri çözdüklerini ve şimdi sosyo-kültürel projelere ağırlık verebileceklerini anlatıyor.
Entegrasyon nereye dek?
Göçmenlerin entegrasyonundan bahsederken, göçmenlerin bu kadar bir arada ve kapalı yaşıyor göründüğüne dair izlenimimi aktarıyorum.
Bu kapalılığın iki taraflı olduğunu anlatıyor. İş bulma, eşit işe eşit ücret konusunda Almanlar ve Türkler arasında ayrım olduğundan bahsediyor.
Kadınların iş hayatına katılımında eğitimli kadınların buradan ayrıldığını, eğitimi olmayanların da sigorta ya da iş güvencesi olmayan işlerde çalıştıklarını aktarıyor. (BK)