Sosyal demokrasi dışındaki solun çeşitli eğilimlerini içerecek bir ittifak niteliğini henüz almasa bile, bu doğrultuda gelişmeyi hedefleyen WASG seçmen karşısına ilk kez 22 Mayıs'taki Kuzey Ren Vestfalya'daki (KRW) eyalet meclisi seçiminde çıkıyor.
Asıl hedeflerinin 2006'deki genel seçimlerde yüzde 5'lik barajı aşıp, Federal Meclise girmek olduğunu belirten WASG yöneticileri Almanya'nın en büyük eyaleti KRW'de de yüzde 5'in üstünde oy alacağını açıklıyorlar.
Önce dernek
2004 Mart'ında birbirinden bağımsız olarak iki girişim kuruldu. Birisi sol entelektüel kesimlerin Berlin'de oluşturduğu "Seçim Alternatifi", diğeri ise uzun yıllar SPD üyesi olan sendikacıların oluşturduğu "Emek ve Toplumsal Adalet Girişimi"ydi.
İki girişim kısa bir sürede bir araya geldi ve 2004 Temmuz'unda "Emek ve Toplumsal Adalet - Seçim Alternatifi" adıyla bir dernek kurdu.
İki ayda derneğe 6 bin kişi üye oldu. Aralık ayında üyeler arasında yapılan oylamada parti kurma kararı çıktı.
Sonra parti
Bunun üzerine 22 Ocak'ta Göttingen'de "Seçim Alternatifi - Emek ve Toplumsal Adalet Partisi" kuruldu.
Almanya'nın 16 eyaletinde örgütlenen partinin 5 bin 200 üyesi var.
Partinin ilk Federal Kurultayı 6 - 8 Mayıs 2005 tarihlerinde Dortmund'da yapılacak.
Dünyanın en büyük ve en eski sosyal demokrat partilerinden SPD'nin Almanya'nın en büyük eyaletindeki 30 yıllık (son yıllarını Yeşiller'le ortak olarak) iktidarını tehdit eden WASG'nin Sözcüsü ve Federal Yönetim Kurulu üyesi Murat Çakır, partisiyle ilgili sorularımızı yanıtladı.
WASG, parti olarak ilk kez KRW'de seçimlere katılıyor. Partinin yüzde 5'lik oy barajını aşamayacağı tahminleri yapılıyor. Hem meclise giremeyecek, hem de SPD'nin büyük bir yenilgi yaşamasının sorumlusu olarak görülecek. Bütün bunlara değer mi?
Partimizin yüzde beşlik oy barajını aşıp aşamayacağını 22 Mayıs akşamı hep birlikte göreceğiz. 22 Ocak 2005'te kurulup, dört ay gibi kısa bir sürede hem Almanya çapında örgütlenip, hem de üyelerinin katkılarıyla 500 bin Euro'luk bir seçim kampanyasını yapabilmek başlı başına bir başarı olarak değerlendirilmelidir.
Bu nedenle alacağımız her yüzdeyi, 2006 Federal Parlamento Seçimleri için bir artı olarak görmekteyiz.
SPD'nin büyük bir hezimet yaşayacağı şimdiden belli. Bunun nedeni partimiz değil, SPD'nin kendi ilkelerine ihanet ederek sermaye taraftarı bir politika yapmasıdır.
SPD sürekli olarak hem üye, hem de oy kaybetmekte. SPD'nin üye sayısının 50 yıldan bu yana ilk kez 600 binin altına düştüğü bildiriliyor.
SPD, politikasını değiştirmediği sürece daha fazla oy ve üye kaybetmeye devam edecek. Steinbrück şimdiden Hıristiyan Demokratik Birlik (CDU) ile büyük koalisyonun yapılacağı sinyalini veriyor.
Bu da, SPD'nin uyguladığı emek düşmanı politikadan geri adım atmak istemediğini gösteriyor. Biz ise, kırmızı-yeşil-muhafazakar ve liberallerden oluşan fiili koalisyona karşı alternatif olarak ortaya çıktık.
Dolaysız olarak seçimlerde oy kullanmaktan vaz geçen kesimlere ve klasik SPD ve sol seçmenlere yönelmekteyiz. Bu kesimlerin güvenini kazanabilirsek, 2006'da seçilebilir bir alternatifin, toplumsal muhalefet olarak Federal Parlamento'ya girmesini güvence altına almış olacağız. Seçim barajını aşamasak dahi, buna değer.
WASG'nin Schröder hükümetine ve SPD'ye yönelik eleştirileriyle, SPD'nin eski liderlerinden Oskar Lafontaine'nin eleştirileri arasında büyük paralellikler gözleniyor. Lafontaine'nin KRW seçimlerinde WASG lehine tavır alacağı ileri sürülüyor. Bu doğru mu?
Oscar Lafontaine Almanya'nın en önemli ekonomi politikacılarından birisidir. Halkın yüzde 34'ü Lafontaine'nin Almanya düzeyine önemli politik rol oynamasını istemekte.
Bu açıdan, Lafontaine'nin WASG için büyük önemi var. Gerek yaptığı açıklamalarda, gerekse de son yayımladığı kitabında, partimizin neoliberalizme karşı alternatif bir oluşum olduğuna dikkat çekti.
Hatta kitabında "sosyaldemokratlar ve sendikacılar, artık vicdanlarına mı, yoksa üye oldukları örgütlere bağlı olduklarını açık bir şekilde göstermelidirler" diyerek, SPD'nin bu politikalarına devam etmesi durumunda, partimizin seçilmesi gerektiğini vurguladı.
Lafontaine, Kuzey Ren Wesfalya seçimlerinde çok açık bir şekilde partimiz WASG'nin seçilmesi için tavır alacak.
Son günlerde WASG saflarında, ilk kuruluş günlerinin heyecanından eser kalmadığı, yönetimde partinin siyasi anlamda etkin olmayan birçok sol grubun buluştuğu bir "havuz" haline gelmesinden rahatsızlık duyanlar bulunduğu belirtiliyor.
Partinizin kendi solundaki grup ve örgütlere yaklaşımı nedir? Örneğin PDS'le işbirliği söz konusu mu?
Bu doğru bir tespit değil. Partimiz, gerek girişim aşamasında, gerek dernek oluşturulduğunda ve gerekse de parti kurulduğunda varılan mutabakata sahip çıkıyor ve çıkmaya da devam edecek.
Biz, Federal Almanya tarihinde ilk kez sosyal demokrat kökenli sendikacılar ve sosyal devlet anlayışını savunan Hıristiyan demokratlar ile birlikle sosyalistlerin, komünistlerin ve sol entelektüel kesimlerin bir çatı altında toplandığı bir oluşumu yarattık.
Partimiz salt bir "havuz" olmaktan çok farklı kesimlerin birlikte geliştirdikleri ve üzerinde anlaştıkları bir program çerçevesinde yeni tip bir politik kuruluş olmayı hedefliyor.
Tabii ki bu söylenildiği kadar kolay olmuyor. Önyargıların, yanlış anlaşılmaların ve ayrıştırıcı detayların aşılması zaman alıyor.
Ancak - farklı eyaletlerdeki parti örgütlerini yakından tanıyan birisi olarak - bu adımların hızla atıldığını ve birlikteliğin öne çıkarılarak, ortak politik kimliğin yaratılması motivasyonunun yüksek olduğu tespitini yapabilirim.
Yeni parti oluşumlarının aslında onlarca yıllık ön çalışmalara ihtiyacı olduğu düşünülürse, projemizin gerçekleştirilmesi hiç de küçümsenmemelidir.
Kaldı ki, projemizin başarısı Avrupa'daki bir çok sol hareket için önemli bir deney ve örnek olacaktır. Bu nedenle bir çok Avrupa ülkesindeki sol partiler çalışmalarımızla yakından ilgileniyor.
Demokratik Sosyalizm Partisi (PDS) konusuna gelince: PDS on beş yıllık tarihi içerisinde özellikle Batıda kök salamadı, tüm Almanya'yı kucaklayabilecek sosyalist bir proje olmayı başaramadı. Berlin ve Mecklenburg Vorpommern eyaletlerindeki hükümet ortaklığı ile kendi ilkelerine ters düşen ve sosyal kıyımı körükleyen politikaları destekliyor.
Bu nedenle bir alternatif olma şansını yitirdi. Ancak diğer tarafta PDS ile partimizin programları arasında benzerlikler de var. Bir çok PDS üyesinin, bizim gibi benzeri düşünceler taşıdıklarına inanıyoruz.
Ama bu gerçek, PDS ile partimizin şu anki koşullarda bir işbirliğine girmesine yetmiyor. PDS'nin koalisyonlar konusunda köklü bir paradigma değişikliğine ihtiyacı var kanısındayım. Belki de partimizin kurulması ve başarılarımız, PDS'in tekrar programatik köklerine dönmesine yardımcı olabilir.
Kuruluşundan itibaren WASG'nin yönetim kademelerinde göçmen kökenli politikacıların önemli görevler üstlendiği görülüyor. Bu durum ve basın açıklamalarının Türkçe yapılması, partinin göçmenlerin siyasal ağırlığına verdiği özel önemi mi gösteriyor?
Açık söylemek gerekirse, partimizin diğer partilerde görülen "göçmen sorunu" yok. Partinin çeşitli yönetim kademelerinde göçmen kökenli arkadaşlarımızın varlığı, parti örgütlerimiz için son derece olağan bir konu haline geldi.
Zaten particilik anlayışımız, tüzüğümüz ve programımız, parti içişleyişinin ve politika oluşumunun alttan yukarıya, katılımcı ve demokratik bir biçimde gerçekleştirilmesini öngörmekte.
Gerek kadın ve erkeklerin yönetim organlarındaki eşitliği, gerek birden fazla yönetim kurulu üyesi olunmaması ve gerekse de yönetici ve olası parlamenterlerin tüm gelirlerini açıklama yükümlülükleri gibi uygulamalar, son dönemlerde ayyuka çıkan yolsuzluklar ve gücün küçük bir grupta yoğunlaşmasına karşı geliştirdiğimiz doğal reflekslerdir.
Partimiz, göçmen politikalarının da göçmenlerin kafaları üzerinden avukatlık yaparak değil, göçmenlerle birlikte eşit göz hizasında çözümler geliştirerek yapmayı hedefliyor.
Çok açık bir şekilde partimizin, göçmenlerin karar mekanizmalarına dolaysız katılabilecekleri ve ister Alman vatandaşı olsun, ister olmasın hiç bir ayırımcılığa uğramadan, eşit haklı katılabilecekleri tek adres olduğunu ifade edebilirim.
Basın açıklamalarımızın, parti belgelerinin, tüzüğümüzün ve programımızın şimdilik Türkçe, daha sonra bir çok dile çevrilmesi, göç toplumunun bir gereğidir.
Bu nedenle de sosyal devlet anlayışını savunan, barış taraftarı, ırkçılık ve milliyetçilik karşıtı, demokrasi ve ilerleme yanlısı tüm göçmenlere kapımız sonuna kadar açıktır.
Sizce WASG, göçmenlerden destek görüyor mu, görecek mi? Göçmenlerin zaten küçük bir bölümü oy kullanabiliyor. Neden WASG gibi kazanma şansı olmayan bir partiyi desteklesinler? WASG'nin programında göçmenlerle ilgili neler var?
Kendimizi yeterince anlatabildiğimizde, göçmen kökenli seçmenlerden de destek göreceğimize inanıyoruz. Örneğin, 13 Mayıs'ta Duisburg'da göçmenlerin özörgütlerinin davet edildiği bir Göçmen Politikaları Konferansı düzenleyeceğiz.
Bu konferansta, göçmen kökenlilere kendi sorunlarını ve taleplerini ifade etmelerine, bizi ve programımızı eleştirerek, katkıda bulunmalarına olanak sağlayacağız.
Kuzey Ren Vesfalya'daki bu konferans yıl içersinde diğer eyaletlerde de gerçekleştirilecek ve 2006 yılında Almanya çapında büyük bir konferansla sonuçlanacak.
Böylelikle olanaklarımız ölçüsünde göçmenlerin politik karar mekanizmalarına katılmalarına destek olacağımızı düşünüyoruz.
Bizim için göçmenlerin küçük bir bölümünün oy kullanıp kullanmaması önemli değil. Asıl önemli olan göçmen kökenli toplulukların, bu ülkenin her alanında eşit haklara kavuşması için verilen mücadeleye katılmaları ve politik katılım olanaklarının geliştirilmesidir.
Parti üyemiz olsun olmasın, tek tek her isteyen bireye ve demokratik göçmen örgütlerine, parti politikalarımızı belirleme şansını tanımak istiyoruz.
Göçmenlerin sürekli olarak dışlandığı ve yanlış politikaların sonuçlarının suçlusu olarak gösterildikleri bir dönemde, göçmenlerin seslerini yükseltmelerine destek olmayı, yaşamın her alanında katılım haklarına kavuşmalarını amaçlıyoruz.
Bu nedenle programımıza göçün ve bütünleşmenin demokratik bir politikayla çözülmesi, tüm anayasal hakların göçmenler için de geçerli olması, eşit haklı, demokratik ve barışçıl bir toplum vizyonunu gerçekleştirme hedeflerini koyduk.
Sorun sadece seçim kazanmak değildir. Aynı şekilde bu istemlerin politik gündeme yerleştirilmesi ve çoğunluk görüşü haline getirilmesi için mücadele edilmesi gereklidir. Bu bağlamda WASG'ye verilecek her oy ve her katkı, ırkçılığa ve neofaşizme karşı verilen bir oy ve bir katkı olacaktır.
Sağcı muhalefet, "gizli çifte vatandaşlık" sorunu nedeniyle, onbinlerce Türk kökenli seçmenin seçimlerde kullanacakları oyların gayri meşru olduğu propagandası yürütürken, iktidardaki sosyal demokratlar da çifte vatandaş olsun, olmasın tüm Türk kökenli Alman vatandaşlarına mektup göndererek, onlara "eğer izinsiz çifte vatandaş olduysanız, kendinizi ihbar edin, seçimlerde oy kullanmayın!" çağrısında bulunuyor. WASG'nin bu konudaki tavrını açıklar mısınız?
Partimiz, çifte vatandaşlığın olanaklı hale getirilmesini savunuyor. Bunun ötesinde, demokratik hakların kullanımının vatandaşlık bağından bağımsız olarak olanaklı olmasını savunuyor.
Bu çerçevede, şu anda sürdürülen "gizli çifte vatandaşlık" tartışmalarının, Alman halkı arasında yaygın olan yabancı düşmanı potansiyele yönelik popülist bir kampanya olduğu düşüncesindeyiz.
Her ne kadar Türkiye makamlarının bu konuda hatalı olduklarını düşünsek te, bilerek ya da bilmeyerek Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını alan Alman vatandaşlarının seçme ve seçilme haklarının ellerinden alınmasına karşıyız.
Kaldı ki, "gizli çifte vatandaşların" oy kullanmalarının yasalara aykırı olup olmadığı konusunda hukuk çevrelerinde farklı tespitler vardır. Bizce bu sorun hukuksal olarak çözülmeli, Alman vatandaşlığına sahip olan herkesin -çifte vatandaş olsun olmasın - oy kullanma hakkı ellerinden alınmamalıdır. (GK/BA)
** Murat Çakır kimdir?"
İstanbul doğumlu, 45 yaşında, evli. 35 yıldan beri Almanya'da ve mesleği çevirmenlik. Uzun yıllardan beri iç politika, medya ve kültür politikaları, antiırkçılık ve barış politikaları alanında çalışmalar yapıyor.
2000 yılına kadar Hessen Eyaleti Yabancılar Çalışma Birliği başkanlığı, Hessen Eyaleti Radyo Televizyon Kurulu üyeliği, Federal Yabancılar Meclisi başkanlığı, Federal Almanya Göçmen Dernekleri Federasyonu (GDF) genel başkanlığı, Avrupa Antiırkçı Network'ü saymanlığı yaptı.
Çeşitli dernek ve kuruluşların üyesi. Emek ve Toplumsal Adalet Seçim Alternatifi kurucu girişimcilerinden, WASG Parti Yönetim Kurulu üyesi ve Federal basın sözcüsü. Çeşitli kitap ve çok sayıda makale ve çeviri yayımladı. (GK/BA)