Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, öldürülmesinin 10. yılında Agos gazetesinin eski binası önünde anıldı.
Anmaya katılanlara 10 yılda nelerin değiştiğini, neler hissettiklerini sorduk.
10. yılda adaletin sağlanmamasına en çok dile getirilendi.
Hrant Dink'in 10. yıl anmasından sözler şöyleydi:
"Bu ülkenin insanları iyi şeylere layık"
“Gerçekten çok üzgünüm. Eksikliği çok fazla hissedilen bir insan. Telafi edilemez. Hiçbir şey değişmedi. Devlet eliyle öldürmeler sürüyor hala. Yani bugün Hrant, dün Gezi'deki çocuklar. Yok şu terör örgütü yok bu terör örgütü... Devlet denilince devletin belirli kurumları vardır. Bütün ülkelerde bu terör saldırıları söz konusu. Onlarda o kadar patlamıyor da bizde niye çok fazla insan ölüyor? Yani enişteden haberler alınmaz. Bir kurum vardır. O kurum bu işlerle ilgilenir. Bak, her yerde polisler var. Her hafta da bomba patlıyor. İnsanlara korku salmak için... Bu ülkenin değişmesini istiyorum. Bu ülkenin insanları iyi şeylere layık. Bütün dünya ülkelerinde olduğu gibi. “
"Hiç değişen bir şey olmadı"
“Üzüntü hissediyorum. Adaletin yerine getirilmediğini hissediyorum. Bu gibi değerli insanlarımızın katillerinin bir an önce adalet önünde hesap vermesini istiyorum. Üzülüyoruz Türk vatandaşı olarak. Hiç değişen bir şey olmadı. Bekliyoruz adaletin yerine gelmesi için. Büyük üzüntü duyuyoruz. Bu ülkede adaletin yavaş işlediğinin, mekanizmanın hukuksal olarak yerine gelmediğini görüyorum. “
"Her şey kötüye gidiyor."
“Bugün ile ilgili buruk hissediyorum. Yapılması gerekenler yerine getirilmiyor. Gittikçe daha çok yalnızlaşıyor herkes. İnsan şu ortamı görünce hissetmiyor. Her şey kötüye gidiyor. Geçen seneyle kıyasladığımda kalabalık çok az. Geçen seneyle kıyasladığımda giderek yalnız ve çok buruk geçiyor herhalde böyle günler; çünkü hiçbir şekilde samimiyet yok. Çok iyiye gitmiyor. Bundan iki sene önce gene Hrant Dink eylemindeydik. Osmanbey'den buraya kadar çok ciddi bir kalabalık vardı. Buraya kadar yürümüştüm. O zaman daha inançlıydı herkes herhalde. Giderek o inanç azalıyor. Buruk ve yalnız ortamı görünce giderek o inanç da azalıyor herhalde."
" On yıllık devlet ayıbı"
“On yıllık devlet ayıbı. Bir sonuç çıkaramıyorlar veya çıkarmak istemiyorlar. “
"Düşünceleri ölmüyor"
“Sırrı Süreyya Önder ‘Kerem öldürmeyen aşıklar’ diye bir hikaye anlatıyor. Kerem ile Aslı'nın hikayesini anlatıyor. Kilis'te falan Türklerin sürgünlüğünü anlatıyor. Orada bir cümle kuruyor. Orada bir cümle kuruyor: ‘Hrant da bizim Kerem'imizdir’ diyor. Bütün insanlar devletliyken, atlıyken; Hrant yaya savaşmıştır bu topraklarda ve su toprağını bulana kadar savaşmıştır bu topraklarda. Bu düştüğü kaldırım da suyun çatlağını bulduğu yerdir aslında. Şimdi bu kavgayı biz devraldık.
"Bu su, çatlağını bulana kadar savaşacağız bu topraklarda. Özgürlük için, eşitçe yaşamak için, adil haklarımız için, her insan için aynı şeyleri isteyebilmek için savaşacağız ve ne olursa olsun onun da dediği gibi biz bu ülkede kendimizi birer güvercin tedirginliği içinde hissediyoruz. Ama ne olursa olsun bu ülkede güvercinlere asla dokunmazlar. Hrant Dink davaları on yıldır sürüyor. Ama ne olursa olsun düşünceleri ölmüyor ve ölmeyecek de. Bugün bu bayrağı biz taşıyoruz. Yarın başkaları taşıyacak. Ne zaman su çatlağını bulursa o zaman hepimiz mutlu olacağız ve bu topraklarda çok güzel bir şekilde yaşayacağız.
"Dün gibi"
“On yıl olmuş. Hiç hesapta yoktu. bu kadar uzayacağını düşünmemiştim. Birkaç yılda biter diye düşünüyordum. En azından suçlusu bulunur, üstü kapanır, geçilir gidilir. Yine anma olur ama bu denli hala aynı heyecanla kalıyor olması hakikaten şaşırtıcı. bir de ülkenin geldiği noktaya bakılırsa çok enteresan.
"On yıl olmuş. Dün gibi. Daha dün konuşuyorduk.Birkaç gün sonra öldürüldüğünü duyduk. Çok şaşırdık. Agos gazetesine hemen hemen herkes gelir gider. Eğer biraz okur yazarsanız, gazetenin kütüphanesinden mutlaka yararlanırsınız. Azınlık sorunları veya sosyolojiyle ilgiliyseniz... Agos'un kütüphanesi iyidir. Bu kadar ciddiye alınması da çok enteresan oldu. Hiçbir şey yoktu ortada çünkü.
"Dediği bir tek şey vardı. O da 'Sabiha Gökçen yetimdir, Ermeni kızıdır' Bu kadar yani. Bunun üzerine çok gidildi. Şaşırtıcı. Bir tane milletvekili o da enteresan, adamın ismini unuttum. Bir programda kendisine zorla 'Türküm' dedirtmeye çalıştı. Hrant 'Ben dostum. Türkiyeliyim. Arkadaş olabiliriz biz seninle. Dostuz.' dedikçe adam diretti. Zaten ondan sonra düşmanlık başladı. İki gün sonra valiye çağrılmış. Sonra da olan oldu. Bunlar birer korku silsilesi halinde devam ediyor. Çok ortalıkta değil ama yazan herkes otokontrol yapıyor; 'Dur şu konuya dokunmayayım, dur bu konuya dokunmayayım, dur şuradan almayayım, dur buradan almayayım.' derken suya sabuna dokunmayan bir ülke olacağız."
"Umudumuzu tüketmemeye çalışıyoruz"
“Her sene aynı şeyi hissediyoruz zaten. 10 yıldır aynı şekilde, Cumartesi Anneleri'nde olduğu gibi, Hrant'ta da, Tahir Elçi'de de hep aynı şekilde inatla barışı ve adaleti savunmaya devam edeceğiz. Kararlıyız, umudumuzu tüketmemeye çalışıyoruz. Olan her türlü olumsuzluğa rağmen mümkün olduğunca pozitif kalmaya çalışıyoruz ama baktığımız zaman gün geçtikçe zorlaşıyor. Şu anda da insanları gördükçe umudumuzu yeşertmeye çalışıyoruz.”
"Onu geç tanıdığım için çok üzgünüm"
“10 yıl önce Hrant’ın öldürüldüğü günü hatırlıyorum. Köy öğretmeniydim. Şu anda ihraç edildim. Hikayesini ve onu geç tanıdığım için çok üzgünüm. Eğer onları daha önce tanısaydık ve yapılan yanlışlara daha erken müdahale edebilseydik belki başka yanlışlar yaşanmayacaktı. Çok öfkeliyim. Her şey daha kötü şimdi. Artık daha çok katiller dolaşıyor aramızda. Bebeklerden daha çok katil ürüyor şu anda.”
"Kendimi borçlu hissediyorum"
“2007 yılından beri bir yıl hariç her 19 Ocak’ta buradayım. İzmir’den geliyordum önceden. Daha sonra İstanbul’a yerleştim. Kendimi borçlu hissediyorum. Burada olmam gerektiğini hissediyorum. Biraz utanıyorum.”
"Hrant bu ülkenin gerçeğiydi"
“Hrant bu ülkenin gerçeğiydi. Bu ülkenin barış elçilerinden biriydi. Bugün burada bulunuyorsak bizi birbirimize bağlayan ortak değerlerden dolayı bir aradayız. Hrant da bu değerlerden biriydi. Ama kıydılar ona. On yıldır biz onu unutmadık, unutmayacağız da. Hrant gibi değerler kolay yetişmiyor. Onu öldürenler şunu unutmasınlar: Fiziki olarak Hrant’ı ortadan kaldırmış olabilirler ama Hrant Dink’in bu ülke için düşündüklerini hiçbir zaman ortadan kaldıramayacaklar. Bu halk Hrant Dink’i ve Hrant gibi düşünenleri sahiplenecektir.”
"Failler belli"
“Öldüğü gün o saatlerde buradaydım. Türkiye’de hukukun ne kadar katledildiğini hissediyorum şu anda. Hukukun bittiği adaletin yok olduğu süreci yaşıyoruz. Şu anda her şey belli. Failler belli. Ama hala faillerle ilgili yaptırımların uygulanmadığı bir ülke. Ve bu da başkalarına cesaret veren bir uygulama. Çok büyük bir üzüntü duyuyorum. Toplumu bütünleştiren bir noktayı yarattığı için ona çok şey borçluyuz. Bu ülkenin barışı, kardeşliği için çok önemli bir misyon üstlenmişti.”
"Aynı şeyler devam ediyor"
“On yıl önce buraya gelmiştim. Zaman çok hızlı geçiyor ve aynı şeyler devam ediyor. Boşluk ve inançsızlık hissediyorum. Ciddi anlamda adalete inanmıyorum. Tayyip Erdoğan’ın açıklamasını hatırlıyorum. ‘Çözeceğiz, bulacağız’ diye bir açıklaması vardı. On yıldır aynı yalanı dinlemekten artık gına geldi. Değişmiyor. Daha da kötüye gittiğine inanıyorum. Adaleti, bu ülkeye bu hükümetin getirebileceğine inanmıyorum." (MG/ŞP/BK)
* Fotoğraf: Melis Günden / İstanbul / bianet