Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, "Milletvekili seçilmiş ve mazbatasını almış olmasına rağmen, parlamentoya gelerek ant içme fırsatı bulamayan arkadaşlarımız için üzülüyorum. Çünkü onların içeride tutuklu kalması milli iradeye saygısızlıktır" dedi. Gazetelerde çıkan habere göre Arınç, Terörle Mücadele Yasası'nda propagandayı düzenleyen maddelerin gözden geçirilmesi gerektiğini söyledi.
Barış ve Demokrasi Partisi'nin (BDP) beş milletvekili KCK (Kürdistan Topluluklar Birliği) davasından tutuklu: Gülser Yıldırım (Mardin), Selma Irmak ve Faysal Sarıyıldız (Şırnak), İbrahim Ayhan (Şanlıurfa) ve Kemal Aktaş (Van) halen KCK davasından tutuklu.
Ergenekon davası tutukluları gazeteci Mustafa Balbay (İzmir) ile Başkent Üniversitesi eski rektörü Mehmet Haberal (Zonguldak) ise Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) milletvekilleri olarak tutuklu.
Balyoz davasından tutuklu bulunan emekli korgeneral Engin Alan ise Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) İstanbul milletvekili olarak seçildi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Plan ve Bütçe Komisyonunda soruları yanıtlayan Arınç tutuklu sekiz milletvekili hakkında şunları dedi:
* Ben bir siyasetçi ve milletvekili olarak, her şeyi bir kenara bırakarak, şu anda milletvekili seçilmiş olmasına, mazbatasını almış olmasına rağmen, parlamentoya gelerek ant içme fırsatı bulamayan arkadaşlarımız için, görüşlerinin hiçbirini paylaşmadığım halde, üzülüyorum. Çünkü onların içeride tutuklu kalması milli iradeye saygısızlıktır.
* Milletin seçtiği bir insan, parlamentoya gelir ve yasama görevine başlar. Birincisi, yasama organı olarak biz bunu yapmalıyız. İkincisi, mutlaka yargıda bunu dikkate alarak milletvekili seçilmiş olan, milletvekili sıfatını taşıyan insanları tahliye etmelidir. Bu bir talimat değil. Çünkü milli irade burada seçmiş. "Milli irade yanlış yapmış'".. Sen bunu tartacak noktada değilsin. Sen yargısın, sen işin o tarafına bakmayacaksın.
"Seçilmişlerdir, yerleri parlamentodur"
* Seçimden önce sorulduğu zaman iki şey söyledim. Bu insanlar mahkemeden, davadan, tutukluktan kurtulmak için aday olmak isteyebilirler. Bu yanlıştır ama içgüdüsel bir davranıştır, herkes böyle bir imkânı kullanabilir. Bir insan içgüdüsel bir şekilde kendisini cezaevinden kurtarmak isteyebilir.
* Asıl sorumluluk, onu aday yapan partidedir, asıl sorumluluk onu seçen milletimizdedir. Onu aday yapan parti doğru yaptığına inanıyorsa ve milletimiz de oylarıyla onları seçip parlamentoya göndermişse ağzımızı kapatacağız. Hiçbir şey söylememize gerek yok. Seçilmişlerdir, yerleri parlamentodur. Geleceklerdir, burada görevlerini yapacaklardır.
* Hiçbir partinin milletvekilleri hakkında da ayrım yapmıyorum. BDP için de söylediğim doğrudur, CHP için de MHP için de... Milletvekili seçilmiş o arkadaşları ben özlüyorum. Parlamentoya gelip ant içmelerini ve görevlerine başlamalarını da arzu ediyorum. Bunlar benim görüşlerim.
"Propagandaya yönelik maddeleri tekrar gözden geçirmeliyiz"
Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 2006 yılında güncelleştirildiğini, o zaman Meclis Başkanı olduğunu belirten Arınç, "propoganda suçları" hakkında da şöyle konuştu:
* "Özellikle propaganda suçlarının artışı, bugün için orantısız görülebilir. Propaganda suçlarına verdiğimiz cezalar, bazılarını çok basit olarak görüyorum, bu insanları yollarından da döndürmemiş, pratik bir fayda da sağlamamış. Terör örgütünün eylemlerinin azalması noktasında da bize bir yarar sağlamamış. O zaman propagandaya yönelik maddeleri tekrar gözden geçirmeliyiz. Bazılarını suç olmaktan çıkarmalıyız, bazılarının cezalarını hafifletmeliyiz diye düşünüyorum.
* TCK'daki düzenlemeyi tekrar savunacağım, bunu tekrar Meclise getireceğim. Adalet Bakanı ile müşterek bir çalışmamız var. Hiçbir basın mensubunun gazetecilik mesleğini yaptığından dolayı içeride kalmış olması beni memnun etmez, üzer. Arkadaşlar bundan emin olsunlar. Ama Türkiye bir hukuk devleti, yazılı hukuk uygulanıyorsa, bundan şikayet etmeye hakkımız yok. Biz yasama organıyız, yanlış buluyorsak değiştireceğiz.
Arınç, bir insanın bir günden fazla şahsi hürriyetini tahdit edecek bir tedbir kararı almanın "fevkalade ağır bir karar" olacağını belirterek, "Hakimin, elindeki delilleri, kişinin durumunu, dava içerisinde konumunu sık sık dikkate alarak tutukluluk halinin istisnai hale gelmesi için özen göstermesi lazım. Adalet, öç alma mekanizması değildir" dedi. (IC)