Sahiden de tam da sırası. Yokuş Yayınları ilk kitapları “Vatanseverliğe Karşı Tolstoy” kitabıyla bizi heyecanlandırdı. Şu uzun alıntıyla başlayalım.
“Karlhen Şmit (9 yaşında): Prusyamız, Rusların bizden toprak almasına izin vermeyecek!
Petya Orlov (10 yaşında): Biz de diyoruz ki, önce biz fethettiğimize göre toprak bize ait.
Maşa Orlova (8 yaşında): “Biz” kimiz?
Petya: Sen daha çocuksun, anlamazsın. “Biz” ülkemizin halkı demek.
Karlhen: Her yerde böyledir. Bazı insanlar bir ülkeye, bazıları da diğerine aittir.
Maşa: Ben kime aitim?
Petya: Rusya’ya, hepimiz gibi.
Maşa: Ama ya istemezsem?
Petya: İstesen de, istemesen de Russun. Ve her ülkenin kendi çarı ya da kralı vardır.
Karlhen (araya girerek): Ya da Parlamento’su…
Petya: Hepsinin kendi ordusu vardır ve hepsi kendi halklarından vergi toplar.
Maşa: Ama niye böyle ayrılmışlar?
Petya: Ne demek? Her ülke farklıdır?
Maşa: Ama niye böyle ayrılmışlar?
Karlhen: E çünkü, her insan kendi anavatanını sever.
Maşa: Neden ayrı olduklarını anlamıyorum. Hep beraber olmak daha iyi olmaz mı?
Petya: Oyun oynamak için beraber olmak daha iyi, ama bu oyun değil, önemli bir şey.
Maşa: Anlamıyorum.
Karlhen: Büyüyünce anlarsın.
Maşa: Öyleyse büyümek istemiyorum.
Petya: Küçüksün, ama şimdiden inatçısın, hepsi gibi. “
Kitabı Türkçe'ye kazandıran ve aslında önsöz ve sonsözün hacmi Tolstoy’un kitaptaki “Hıristiyanlık ve Vatanseverlik-1864”, “Eleştirilere Bir Cevap-1895), “Vatanseverlik mi, Yoksa Barış mı-1896) ve “Vatanseverlik ve İktidar-1900) makalelerinden daha büyük olduğuna göre neredeyse yazarı diyebileceğimiz Acar Burak Bengi “çeviri hakkında bölümünde şöyle diyor:
“Türkiye’de sol kesimin ve bir bölümünün ‘vatanseverlik’e kötü, ‘yurtseverlik’e iyi anlam yüklediğini duydum. Tolstoy’un kullandığı kelime 'patriotizm' ve makalelerde de açıkça görüleceği üzere, hiçbir vatanseverlik türünü iyi saymıyor.
“Tolstoy ve ben de başlıkta ve kitap içinde ‘vatanseverlik’ kelimesini tercih ederken, ‘yurtseverlik’ veya ‘vatanperverlik’ ve hele ‘milliyetçilik/ulusalcılık’ı Tolstoy’un eleştirilerinden sakınmış değilim. “
Kiliseyi aforoz eden ve kilise tarafından aforoz edilen Tolstoy’un bize ulaşması için en az 100 yıl beklediğimiz makaleleri Çarlık Rusyası’nda da yasaklanmış, o sıralar pek çok dile çevrildiği halde. Bizler Türkiye’de Lev Nikolayeviç Tolstoy’u daha çok “Savaş ve Barış” ve “Anna Karanina” romanlarıyla biliriz.
Devrim sonrasında eserleri birbiri peşi sıra yeniden ve topluca yayımlanan Tolstoy (1829-1910) hayatının son otuz yılında daha çok din ve vatanseverlik üzerine çalışır, yayımlanmış ilk eseri "Çocukluk", son eseri de bitiremediği "Çocukların Bilgeliği"dir ki baştaki alıntı bu son çalışmadan.
Tolstoy öğretmenlik yapmış...
Tolstoy Kafkaslardan Avrupa şehirlerine çok dolaşmış, Kırım savaşına da katılmış, Savaş ve Barış’tan sonra kendini tamamen pedogojik çalışmalara vermiş hatta çiftliği Yasnaya Polyana’da köylü çocukları için özgürlükçü bir eğitim anlayışıyla okul açmış, öğretmenlik yapmış… İlk ve son çalışmasının “Çocukluk” başlığı taşıması boşuna değil.
“Vatanseverlik iyi olamaz. Neden insanlar bencilliğin iyi olabileceğini söylemez; insan yaradılışına ait, tabii bir duygu olan bencillik hususunda serdedilebilirdi bu, gayritabii bir duygu olan ve suni biçimde insanlığa aşılanan vatanseverliğe kıyasla.”
Tolstoy çok dolaşmış, dolayısıyla çok konuyla ilgilenmiş...” Eleştirilere Cevap” başlıklı makalenin bir yerinde, “neden vahşilere dönüşen Ermenilerle Türkler birbirlerini boğazlıyorlar? Her ikisi de Türkiye’den kendi payına düşecek miras için kaygılanan İngiltere ile Rusya neden bu Ermeni kıyımlarına son vermeyip öylece bekliyorlar” diye soruyor.
Bu bölüme, Acar Burak Bengi, Aylmer Maude’in Tolstoy biyografisinden 1890’larda Tolstoy’la Rus-Ermeni öğrenciler arasında geçen konuşmayı dipnot olarak veriyor..
İktidarın kime ait olduğu önemli değil...
“Türkiye’deki Ermenilerin gadredildiklerini ve tek umutlarının devrim olduğunu söyleyen Rus-Ermeni öğrencilere Tolstoy şöyle karşılık verir:
‘Hadi ama durumları gerçekten o kadar umutsuz mu? İnsanlar abartmıyorlar mı? Tamamen doğru olduğunu varsaysak bile muhakkak bazı Ermeniler de gadre katılıyorlardır. Demek istediğim, daha nüfuslu ve zengin olanları, kendi insanlarını, Türklerin ya da Kürtlerin sıkıştırdığından daha az sıkıştırmıyordur… Mesele milliyet meselesi değil!... Eğer Türk Ermenileri yarın özgür bırakılsaydı, fakir ve zayıfların tamamen aynı şekilde bir başka iktidar gadrederdi; ve Ermeni, Rus ya da Fransız iktidarı olup olmaması gerçekten fark etmez.’ “
“İktidar” üzerine yazdıklarından bir örneği de arka kapak yazısından alıntıyalım:
“İktidarlar, diğer milletlerden veya aralarındaki düşmanlıklardan gelecek bir saldırı tehlikesi (…) altında olduğuna ikna ederek halka tahakküm ederler. Halklar iktidarların tahakkümü altında olunca, iktidarlar onları diğer halklara saldırmaya zorlarlar…”
Tolstoy: Gençleri öyle eğitelim ki...
Yine arka kapaktan alıntıyla, Tolstoy, “genç kuşağı öyle eğitmeliyiz ki,” diyor. “… bugün yalanla dolu milli tarihlerde, resimlerde, anıtlarda, ders kitaplarında, makalelerde, şiirlerde, vaazlarda ve aptal milli marşlarda yapılan şey budalalık olarak görülsün. “
"Vatanseverlik övüldükçe savaşlar olacaktır"
“Vatanseverliği övdüğümüz ve genç kuşağı onunla eğittiğimiz sürece, ulusların fiziksel ve ruhsal hayatlarını yok etmek üzere silahlanmamızın devam edeceği ve savaşlar olacağı (…) anlaşılmalıdır.”
En iyisi galiba büyümek istemeyen Maşa gibi “inatçı olmak,“ ve daha fazla gecikmeden hemen Tolstoy’un “vatanseverliğe karşı” dünyasına dalmak… (NM/NZ)
* Vatanseverliğe Karşı Tolstoy, çev. ve ed. Acar Burak Bengi, Yokuş Yayınları, 2007, 192 sayfa.