Meclis'in de açılmasıyla yeni Anayasa tartışması, hem TBMM hem Türkiye gündeminin birinci sırasına yerleşiyor. Kurucu meclis, ilk üç maddenin değişmesi, Anayasa'yı hazırlayacak Meclis'in buna yetkin olup olmadığı, bu tartışmanın ana maddeleri.
Tam da bu zamanda, Türkiye'nin Anayasa yolculuğunu özetlemek ve bundan önceki anayasaların nasıl, kimler tarafından, hangi koşullarda hazırlandığını hatırlamak, önümüzdeki aylarda daha da sık meşgul olacağımız Anayasa tartışmaları için bir giriş niteliğinde...
1921 Anayasası
Cumhuriyet döneminin ilk anayasası olan Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, 20 Ocak 1921'de kabul edildi. Bu anayasanın hazırlanması ve yapısı Milli Mücadele günlerinin olağanüstü şartlarını yansıtıyor.
18 Eylül 1920'de İcra Vekilleri Heyeti'nin (kabine) Meclis Genel Kurulu'na sunduğu taslak, özel bir komisyona (Encümen-i Mahsus) havale edildi. Komisyonun hazırladığı rapor, Genel Kurul'da iki ay tartışıldıktan sonra kabul edildi.
Bu anayasa, "katı anayasalar" için öngörülen nitelikli çoğunluk gibi özel kuralların uygulanmadığı bir anayasaydı. Diğer anayasalara oranla kısa olan 1921 anayasası 23 maddeden oluşuyordu.
"Hakimiyetin kayıtsız, şartsız millete ait olduğunu" vurgulayan ilk anayasaydı ve yönetim şekli de "halkın kaderini bizzat ve bilfiil idare etmesi" olarak düzenlenmişti.
29 Ekim 1923'te bu anayasanın bazı maddelerinin değiştirilmesiyle Cumhuriyet ilan edildi ve Cumhurbaşkanlığı makamı konuldu. Üç yıl üç ay yürürlükte kaldı.
1924 Anayasası
Savaşın ardından yeni ihtiyaçları karşılayacak daha ayrıntılı bir anayasaya ihtiyaç duyulmasıyla Büyük Millet Meclisi'nde (BMM) "Kanunu Esasî encümeni" adlı bir komisyon oluşturuldu.
1921 anayasasında, anayasanın değiştirilmesini öngören herhangi bir madde olmadığından BMM, kurucu gücü özelliğinden de yararlanarak anayasanın kabulü için üye tam sayısının üçte ikisinin oyuna ihtiyaç duyulduğunu belirtti.
Komisyonun Fransa II. Cumhuriyeti ve Polonya Anayasası'ndan yararlanarak hazırladığı tasarı mecliste görüşüldü; bazı maddeleri değiştirilerek 20 Nisan 1924 tarihinde kabul edildi.
Altı bölümdeki 105 maddeden oluşan 1924 anayasası, 1921 anayasasındaki milli hâkimiyet prensibiyle kuvvetler birliğini gerçekleştiren meclis hükümeti sistemini korudu.
Yani yasama ve yürütme yetkisi TBMM'deydi.
Meclis yasama yetkisini bizzat kullanırken, yürütme yetkisini de kendi seçtiği "İcra Vekilleri Heyeti" yani hükümet eliyle kullanıyordu. Meclis, heyeti her an denetleme ve düşürebilme yetkisine sahipti. Yürütme, Cumhurbaşkanı ve Bakanlardan oluşuyordu. Bakanların göreve başlaması için meclisin onayı gerekmiyor, Cumhurbaşkanının onayı yetiyordu.
Anayasada "Türklerin Hukuku Ammesi" başlığı altında sadece klasik ve bireysel hak ve hürriyetler tanınıyor; sosyal haklara yer verilmiyordu.
1960'a kadar yürürlükte kalan 1924 Anayasası döneminde, fiili siyasi rejim, anayasanın öngördüğü meclis hâkimiyeti sisteminden farklı oldu.
Meclis değil parti iktidarı
1945 yılına kadar tek parti (Cumhuriyet Halk Partisi) rejimi hâkimdi. Siyasi kuvvet, mecliste değil partide, özellikle hükümette ve partinin yöneticilerindeydi.
Parti disiplini, meclise, hükümetin icraatlarını denetleme yetkisi vermiyordu. Böylece tatbikatta, Anayasa hâkimiyeti yerine tek parti hâkimiyeti; meclis üstünlüğü yerine hükümet üstünlüğü getirildi.
1924 Anayasası, yedi defa değiştirildi. 1928'deki ilk değişiklikle Anayasa'da bulunan dini ibareler çıkarıldı. Anayasanın, "Türkiye Devleti'nin dini İslamdır, resmi dili Türkçedir, makkarı Ankara şehridir" şeklindeki 2. maddesi, "Türkiye Devleti'nin resmi dili Türkçedir; makkarı Ankara şehridir" biçiminde değiştirildi.
1934'teki değişiklikle kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı. 1937 değişikliğiyle de CHP'nin altı ilkesi Anayasa hükmü şekline getirildi.
1945'te yapılan altıncı ve 1952'de yapılan değişiklikler Anayasa'nın diliyle ilgiliydi. İlk değişiklikte, Osmanlıca kelimeleri yeni Türkçeye çevrilen Anayasa, ikinci değişiklikle yeniden, Osmanlıcaya döndürüldü. Anayasa, 27 Mayıs 1960 darbesiyle yürürlükten kalktı.
Günümüzdeki tartışmalarda Anayasadan çıkartılması konuşulan "Türk" tanımı da ilk kez 1924 anayasasında kullanıldı. 88. maddesinde, "Türkiye'de din ve ırk ayırt edilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese 'Türk' denir" yazılıydı.
1961 Anayasası
27 Mayıs 1960 darbesinin hemen ardından bir bilim kurulu, anayasa değişikliğini hazırlamakla görevlendirildi. 12 Haziran 1960'ta da "geçici anayasa" kabul edildi ve TBMM'nin yerine Milli Birlik Komitesi (MBK) geçirildi.
Meclisten farklı olarak oturumlarını gizli gerçekleştiren ve tutanakları yayımlanmayan MBK'nın başkanı, komite üyeleri arasından alfabetik sıraya göre değişecek ve aynı zamanda devlet başkanı olacaktı. Yürütme yetkisi de MBK Başkanı'ndaydı.
Başlangıçta "geçici kanun" niteliği taşıyan MBK'nın yayımladığı metinler, 12 Temmuz 1960'tan sonra doğrudan doğruya "kanun" olarak kabul edildi.
MBK, anayasa tasarısının kendisinin de katılacağı bir Kurucu Meclis'te sürdürülmesini ve tasarının daha sonra halkoyuna sunulmasını kararlaştırdı. 9 Temmuz 1961'de halkoyuna sunulan ve yüzde 61.5 oyla kabul edilen anayasa, kendi 157. maddesi gereğince "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası" oldu.
15 Ekim 1961 seçimlerinden sonra TBMM'nin 25 Ekim 1961 günü toplanmasıyla MBK rejimi sona erdi.
157 asıl, 11 geçici maddeden oluşan 1961 anayasası, diğerlerine göre, sosyal ve sendikal haklar alanında "demokratik ve ilerici" kabul edilmiştir. Bu anayasadaki değişiklikler daha çok meclisin içyapısı ve yetkileriyle ilgiliydi.
1961 Anayasası'ndaki yürütme organı, Cumhurbaşkanı ve Başbakan ile bakanlardan oluşan Bakanlar Kurulundan meydana geliyordu. Bu anayasanın yargı alanında getirdiği önemli bir yenilik, Yüksek Hakimler Kurulu oldu. 1961 Anayasası, Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay, Uyuşmazlık Mahkemesi gibi yüksek mahkemeleri de düzenledi.
1961 anayasasının yargı alanında getirdiği önemli yeniliklerden bir diğeri, kanunların Anayasa uygunluğunu denetlemekle görevli bir Anayasa Mahkemesi'ni kurmasıydı.
"Askeri vesayet"
Anayasa, devleti, 2. maddesinde "insan haklarına dayalı" olarak nitelendirdi. Bu hükümle, devlet, "insanı temel değer olarak" kabul eden, "kendi varoluş nedenini insan haklarının korunması ya da gerçekleştirmesi" amacına dayandırıyordu.
1961 Anayasası "askeri vesayet"in yerleşmesinde yol açıcı oldu. Daha önce Milli Savunma Bakanlığı'na bağlı olan Genelkurmay Başkanlığı 1961 Anayasası'nın 110. maddesiyle düzenlendi: "Genelkurmay Başkanı, Bakanlar Kurulunun teklifi üzerine, Cumhurbaşkanınca atanır; görev ve yetkileri kanunla düzenlenir. Genelkurmay Başkanı, bu görev ve yetkilerinden dolayı Başbakana karşı sorumludur."
Anayasanın yeniliklerinden bir diğeri de, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel nitelikleri arasına "sosyal devlet" kavramını eklemesiydi. Buradaki "sosyal devlet" ilkesi, 1924 Anayasası'ndaki yalnız kişisel özgürlükler için garanti sağlayan devlet düzeninden farklıydı.
46. maddesinde işçilere sendika kurma hakkı, 47. maddesinde "toplu sözleşme ve grev hakkı" gibi çalışma hayatını düzenleyen temel hak ve özgürlükler vardı. Böylece ilk kez sendika, toplu sözleşme ve grev hakları anayasayla güvence altına alındı.
Ayrıca, mülkiyet hakkının, özel teşebbüs hakkının kamu yararı amacıyla sınırlanabileceği kabul edildi ve zirai üretimi düşürmeksizin çiftçiye toprak dağıtımı öngörüldü. (AS/HK)
---
Kaynaklar:
http://www.barobirlik.org.tr/calisma/haberler/tbb/071106_anayasa.aspx
http://www.belgenet.com/yasa/k4709.html
http://www.anayasa.gen.tr/1961anayasasi.htm
http://www.tbmm.gov.tr/anayasa/anayasa21.htm
http://www.tbmm.gov.tr/anayasa/anayasa24.htm
http://www.tbmm.gov.tr/anayasa/anayasa61.htm
http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/1113.html
http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye%27de_anayasal_s%C3%BCre%C3%A7