5555 sayılı Vakıflar Kanunu tasarısı büyük bir ihtimalle önümüzdeki günlerde, mevcut haliyle Meclis'te kabul edilecek.
Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) cemaat vakıflarının temsilcileriyle birlikte bugün tasarının neden yasalaşmaması gerektiğini açıkladıkları bir basın toplantısı düzenledi.
TESEV Demokratikleşme Programı'ndan hukukçu Dilek Kurban, avukat Kezban Hatemi, Süryani cemaatini temsilen avukat Erol Dora, Ermeni cemaatini temsilen avukat Diran Bakar, Sebu Aslangil toplantıda Meclis'i gayrimüslimlerin sesine kulak vermeye çağırdı.
Tasarı 9 Kasım 2006'da kabul edilmiş ancak dönemin cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından bazı maddelerinin yeniden görüşülmesi için TBMM'ye geri gönderilmişti, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu'nun Türkiye'yle ilgili 2007 İlerleme Raporu'nda da 'in vakıflarla ilgili düzenleme, azınlık hakları kapsamındaki önemli sorunlardan biri olarak yer alıyor.
TESEV'in Vakıflar Kanunu İzleme Projesi'nin saptamalarına göre bu tasarı anti demokratik çünkü;
- Tasarıda cemaat vakıflarının el konulan mallarının iadesi veya tazmini için, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile Anayasa'dan doğan sorumlulukları doğrultusunda adil bir düzenleme getirilmiyor.
- Vakıfların ellerinden alınarak üçüncü kişilere devredilen veya satılan taşınmazlar için ilgili cemaat vakfına tazminat ödenmesi öngörülmüyor.
- Vakıfların ellerinden alınarak devlet adına kaydedilen bazı malların iadesi öngörülse de, bu iade için sözkonusu malların cemaat vakıflarının "tasarrufunda olmaları" koşulu aranması, "iade" kavramının özüyle çelişen bir düzenleme.
- El konulan malların iadesi için bu taşınmazların halen cemaat vakıflarının tasarruflarında bulunma şartı aranması, iyi niyetli bir yasa koyucu irade sergilemiyor.
- Cemaat vakıflarının mazbataya alınan mallarının iadesini de öngörmediği gibi mazbut vakıf uygulamasını sona erdirecek bir hüküm de içermiyor. Tersine, tasarı, hukuk dışı bir uygulama olan mazbut vakıf uygulamasına yasal dayanak sağlıyor.
- Yeni vakıfların kurulmasının Medeni Kanun Madde 101 ile sınırlandırılması, Gayrimüslim cemaatlerin yeni vakıf kurmalarını engelleyecek. Bu ise, gayrimüslim vatandaşların anayasa, Lozan Antlaşması ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile güvence altına alınan örgütlenme özgürlüğünü ihlal ediyor
Hukukçu Kurban, vakıflar konusunun temelinde vatandaş-devlet ilişkisi olduğunu söyledi ve "Cemaat vakıflarının iadesinin gayrimüslimlerin Türkiye'deki varlığının sürmesi için elzem olduğunu" belirtti.
Avukat Hatemi "Cemaat vakıfları sorunu bir temel hak ve özgürlükler, din ve vicdan özgürlüğü sorunudur" dedi.
Dora "Lozan Antlaşması'nın aksine bürokraside ve uygulamada, Süryani ve Keldani vatandaşların Rum, Ermeni ve Yahudilerden farklı görüldüğünü" aktardı.
Bakar: Tasarı yasalaşırsa Türkiye AİHM'de kaybeder
Bakar, "Vakıfların 1936'dan 1969'a kadar mal edindiklerini, 1969'da devletin vakıfların artık mal edinmesini istemez hale geldiğini" anlattı.
Bakar "Bu tasarı büyük ihtimalle kanun olacak biz de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvuacağız, hükümet tamzinat ödeyecek" dedi.
Avukat Aslangil "Türkiyede üzerinde en çok siyaset yapılan hukuk azınlık hukukudur. Avrupa Birliği uyum sürecinde bu konuda devlet bizimle istişarede bulundu ancak sonra metinlerde hiç bunları görmedik" dedi. (NZ)