Fotoğraf: AA
Kanada'nın British Columbia eyaletindeki Kamloops Kızılderili Yatılı Kilise Okulu'nun bahçesinde 200'den fazla Kanada yerlisi çocuğun ceset kalıntılarının bulunmasının üzerinden bir yıl geçti. Bu süreçte ardı ardına pek çok mezar bulundu, resmi boyutta özür dilendi ve anma etkinlikleri düzenlendi.
Kanada'da Katolik Kilisesi'ne ait bir okulun bahçesinde yüzlerce yerli çocuğa ait ceset kalıntısının bulunmasının ardından ABD İçişleri Bakanlığı da harekete geçti. Kendisi de Amerika yerlisi olan ABD İçişleri Bakanı Haaland, konuya dair bir rapor hazırladı.
ABD yerli yatılı okulları, Amerika Birleşik Devletleri'nde ABD yerlileri ile Alaska yerlilerine 19. yy sonu ile 20. yy başlarında eğitim-öğretim verilen okullar. Değişik Hristiyan misyonerleri tarafından özellikle Batı ABD'deki nüfusu az olan bölgelerdeki Kızılderili rezervasyonlarında başlatılmıştı. Bu okullar, ABD Kızılderililerinin kültürel asimilasyonu için en büyük ve en önemli odak noktasıdır. Kanada yerli yatılı okulları Kanada yerlilerine yakın zamana kadar eğitim-öğretim verilen yatılı okullar ağı. Finansmanı Kanada hükûmeti'ne bağlı Aboriginal Affairs and Northern Development Canada tarafından sağlanan bu okullar, Hristiyan kiliseleri, özellikle de Kanada Katolik Kilisesi ile Kanada Anglikan Kilisesi tarafından yönetilir. Kökeni Kanada Konfederasyonu öncesine dayansa da 1876'da Indian Act yasasının kabul edilmesinden sonra etkinleşmiştir ve yirminci yüzyıla kadar açık kalan bu okulların sonuncusu 1996 yılında kapatılmıştır. (Kaynak: Vikipedia) | |
"Şiddet, hastalık, ihmal"
ABD'de söz konusu kilise okullarının sonuncusunun 1970'lerin ortalarında kapandığını belirten "Dikilen Kaya (Standing Rock) - Petrol, Açgözlülük ve Lakotaların Adalet Mücadelesi" kitabının yazarı Bikem Ekberzade, okullardaki asimilasyonu şöyle anlatıyor:
"Çok ciddi bir asimilasyon var ortada. Bu asimilasyonun en başında gelen şeylerden bir tanesi bu yatılı okullar. Ailelerinden zorla çocuklarını alıyorlar. Kitabın, 'Dikilen Kaya'nın ana konularından bir tanesi de bu. Kitapta da yer alan isimlerin çoğu o dönemin tanığı. Hepsi bu sistemden geçmiş kişiler. Hem kendileri bu sistemden geçmiş hem de anne-babaları. ABD'de yerli Amerikalılar üzerinden 'Onlar uyuşturucu bağımlısı, alkolik, çocuklar ne vaziyette büyüyorlar kim bilir' gibi ayrımcı düşünceler var. Ama bunun nedeni zaten geçmişe yönelik yaşanan bu travmalarıyla psikolojik olarak bir türlü başa çıkamamalarından kaynaklanıyor. Bu konuda çoğu destek alamıyor. Bunun izleri çok ciddi olarak görülüyor. Ve bu böyle kendi içerisinde bir kısır döngü haline geliyor.
"ABD'de geçmişte şöyle bir slogan vardı: "İnsanı kurtarabilmek için yerliyi öldüreceksin." Ve bu slogan altında bu okullarda yerli çocuklara kimliklerini bırakmaları için baskı yapılıyor, saçları kesiliyordu. Eğer buna itiraz ederse çok ciddi şiddete maruz kalıyorlardı, hem psikolojik hem fiziksel. Ve sonrasında çok ciddi taciz ve tecavüz hikayeleri de var."
"Çocuklar ya şiddet ya da hastalık, ihmal nedeniyle ölüyorlar. Ölümlerinden ailelerin haberi olmuyor. Belli bir yaşa gelmiş çocuklar zorla ailelerin ellerinden alınıyor. Mesela babaannesiyle yaşıyor. Çok mutlu, masal gibi bir köy evinde çocukluğu geçmiş. Fakat ondan sonra sistem geliyor 'Seni biz alacağız ve biz eğiteceğiz. Buna mecbursun' diyor.
"Çocukların psikolojileri kırıldı"
Standing Rock aktivisitlerinden LaDonna Allard ile kitap için yaptığı röportajlardan alıntıları aktarıyor Bikem Ekberzade:
"LaDonna okulda yaşadıklarından bana anlattıklarından pek çok detay var. Sol elini kullandığı için buna 'şeytanın çocuğu' diyorlar. Sol elini kullanmayı bırakana kadar bunu dolaplara kapatıyorlar. Saçları uzun olduğu için herkesin önünde iki çocuğu oturtup saçlarını kesiyorlar. Ve yerliler için saçın kesilmesi tabu gibi bir şey, onun bireyselliğine bir müdahale.
"Peki, aileler nerede burada? Aileler sürekli çocuklarına ulaşmaya çalışıyorlar aslında. Mahkemelere başvuruyorlar. Çocuklarını geri almaya çalışıyorlar. Fakat kanun buna izin vermiyor. O okullarda çocukların psikolojilerini kırıyorlar. Oradan çıkan çocuklar birey olma yolunda eksi birle başlıyorlar hayata. Zaten toprakları işgal altında, rezervasyonlara sıkışmış vaziyetteler..."
"Çok fazla kurcalanmadı"
"Okullar kapatıldıktan sonra bu konu uzun bir süre halının altını süpürülüyor. Üzerine çok fazla düşünülmüyor, çok fazla kurcalanmıyordu. Her ne kadar topluluklar bunu kendi içlerinde konuşsalar da çok fazla dışarıya yansımıyordu. Standing Rock direnişi ile yeniden konuşulmaya başlıyor diyebiliriz aslında.
"Bütün bu asimilasyon süreci sonrasında, köklerinden kopartılmalarından sonra artık eski bilgelik artık yok olmuş gibi bir şey. Aralarında birkaç tane ihtiyar heyetine dahil olan son kalan üyeleri var. Çok sonra bu psikolojik kırılmanın, doğadan kopmuş olmanın, kendi eski öğretilerinden kopmuş olmanın yarattığı asimilasyondan bahsedilmeye başlıyor.
"Son olarak da Kanada'da ortaya çıkan mezarlarla birlikte daha ciddi bir şekilde gündem olmaya başladı yatılı okullar. Manşet seviyesinde gündeme geldi."
ABD İçişleri Bakanı'nın etkisi
Peki, bir yerli yurttaş olarak ABD İçişleri Bakanı Deb Haaland nasıl etkili oldu bu süreçte?
Ekberzade bu soruyu şöyle yanıtlıyor:
"Bakanın elini taşın altına koyması lazımdı. Evet, bir kıpırdanma vardı ama genel bir de sessizlik hakimdi. Meğer kadın geride harıl harıl çalışıyormuş. Ve mayıs ayında bu okullarla ilgili olarak bir rapor ortaya çıktı. Çok kapsamlı bir rapor zaten.
100 sayfalık araştırma, konu hakkında ABD'de yapılan ilk federal araştırma olma özelliği taşıyor. İçişleri Bakanlığı'nın konuya ilişkin raporunda, Amerikalı yerlilerin çocuklarını asimile etmek amacıyla açılan 400'den fazla okulun 19. yüzyılın başlarından başlayarak Amerika yerlilerinin topraklarından sürülmesi ile aynı zamana denk gelen 150 yıl boyunca çalıştığına işaret edildi. Söz konusu uygulama 1869 yılında başlamış ve 1960'lara kadar devam etmişti. Ulusal Yerli Amerikalı Yatılı Okul İyileşme Koalisyonu plaformunun paylaştığı veriler, 1900 yılında okullardaki çocuk sayısı 20 bin iken bu sayının 1925 yılına gelindiğinde üç kattan fazla arttığını gösteriyor. | |
"Kanada'da bu mezarların ortaya çıkmasıyla birlikte özür, anma safhasına geçildi ve toplum üzerindeki etkileri üzerine konuşuluyor. ABD'de ise henüz sadece rapor yayınlandı. Bunun üzerinden bir çalışma yürüyecek gibi. Bu rapor bile başlı başına ailelerin mahkemeye gidip haklarını aramaları için yeterli bence. Rapor geç çıkmış olsa da iyi bir başlangıç bence. Ve bir yerli bir kadın İçişleri Bakanının ortaya koyması da başlı başına önemli.
"Aslında yerliler ve ABD devleti nezdinde masaya konulması gereken o kadar çok konu var ki. Yatılı okullar sadece bu konulardan biri. onlardan birisi.
"Bundan sonra adımların nasıl atılacağı önemli. Bireysel alanda mı kalacak? Federal seviyede iyileştirme çalışmaları ya da en azından bir özür mü olacak? Kanada'da resmi bir özür dileme gerçekleşti. Bakalım Amerika Birleşik Devletleri'nde bu gerçekleşecek mi?"
(AÖ)