Medya çabucak "sol" dedi
Radikal "Solda nihayet güç birliği", Hürriyet "Solda özlenen birlik", Sabah "Solda tarihi uzlaşma sağlandı", Vatan "Solda birlik tamam", Zaman "Solda tartışmalı işbirliği", Milliyet "Solda birlik dönemi", NTV "Solda uzlaşma sağlandı" ifadelerini kullandı.
CHP'nin nesi sol?
Solda olmak her şeyden önce emekten, emeğin haklarından yana olmak, kapitalizmle ciddi bir hesaplaşma, demekse, Baykal'ın CHP'sinin solda olmadığı çok açık. Bugünkü Hürriyet'in ekonomi sayfasındaki haber gayet iyi açıklıyor: Baykal "Piyasa ekonomisinin kurallarına uyacağız" demekle kalmıyor, Auschwitz toplama kampının girişindeki traji-ironik sözü tekrar edip "Çalışmak özgürleştirir" diyen yeni Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'ye hak verdiğini de söylüyor.
Küçük bir soru: Piyasa ekonomisinin hangi kurallarından söz ediyor Baykal? Özelleştirilmeyen kamu hizmeti kalmayacak diyen Dünya Ticaret Örgütü kararlarından, yalnızca emeğin kendisini değil, emeğin niteliklerini de denetim altına alan kapitalizmin yeni örgütlenmesinden mi? Galiba bundan söz ediyor, çünkü haberin sonunda "Piyasayla, odalarla işbirliği içinde, onların ihtiyaç duyduğu insanları onların istediği biçimde yetiştirmek lazım" diyor.
Bir de CHP'nin emek haklarıyla ilgili performansına bir bakalım. Sendikal haklarla ilgili şimdiye dek ne yaptı? Resmi rakamlara göre bile her 6 dakikada bir iş kazası olan Türkiye'de iş güvenliğiyle ilgili ne yaptı? Kamu hizmetlerinin özelleştirilmesiyle ilgili karşı çıkışını ne zaman gördük; eğitim ve sağlık emekçileri yalnızca kendi emek haklarıyla ilgili değil, toplumun temel haklarını savunurken CHP ne yapıyordu?
En basitini soralım: 1 Mayıs'ta İstanbul'daki polis şiddetini CHP'den Ali Topuz "faşizm" diye eleştiriyordu. Aralarında bir de eski Türk-İş Başkanı Bayram Meral'i bulunduran CHP'liler, 1 Mayısı'n resmen İşçi Bayramı olarak kutlanmasına, tatil edilmesine dair hangi girişimde bulundular?
Baykal kadrosunun kitabında demokrasi, insan hakları nereye kadar?
Solda olmak demokrasiyi, insan haklarını yalnızca savunmakla kalmamak, yalnızca bireysel haklardan değil, kolektif haklardan, ekonomik, kültürel ve sosyal haklardan yana olmak, insan hakları bakışına sınıfsal perspektifi yerleştirmek de demek.
Uzatmayalım, sıralayalım:
Seçim barajı: CHP seçimlerde yüzde 10'luk barajı değiştirmek için adım atmadı. Bununla kalmadı, Kürtlerin meclise girmesini engellemek için bağımsız adayların birleşik oy pusulasında yer almasına dair Anayasa değişikliğine CHP'lilerin çoğunluğu olumlu oy verdiler. Hani o Anayasa konusunda çok hassas olan ve Cumhurbaşkanlığı seçimi için 367 vekilin katılımı gerekir diyen CHP vekilleri, bu konuda Anayasa'ya bir kereliğine geçici madde ekleyivermekte hiç tereddüt etmedi.
Siyasi partiler yasası: Parti içi demokrasinin önünü tıkayan, seçimlerde ittifakı engelleyen seçim ve siyasi partilerle ilgili yasalarda değişiklik için de bir şey yaptığını görmedik CHP'nin.
12 Eylül'le hesaplaşma: 12 Eylül darbecilerinin yargılanmasını engelleyen Geçici 15. maddenin kaldırılmasına ilişkin de adım atmadı. Tersine, uluslararası insancıl hukukun, insan hakları sözleşmelerinin iç hukuka üstünlüğüne dair savlara milliyetçilik öğeleriyle karşı çıktı.
Muhtıraya destek: Genelkurmay'ın 27 Nisan'daki darbe tehdidi içeren muhtırasına açıkça destek verdi. Zaman yazarı Şahin Alpay, CHP'nin bu tutumu nedeniyle Sosyalist Enternasyonal'den ihracını önerdi. Bunu resmen önerense Avrupa Parlamentosu'nun Yeşiller üyesi Cem Özdemir'di.
Kürt sorunu: Baykal Kürt sorunu dememeye özellikle özen gösteriyor. Ordunun diliyle "terör sorunu" demekte ısrarlı. Kürtlerin uğradığı ayrımcılık, kültürel hakları, azınlık hakları konusunda konuşmamakta da özenli.
Yurttaşına yabancı muamelesi, yabancı düşmanlığı, nefret beyanı: Vakıflar Yasası'nda değişiklik Meclis'te görüşülürken, CHP milletvekilleri açıkça Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarına yabancı muamelesi yaptılar. Misyonerlik sözcüğünü açıkça yabancı düşmanlığı bağlamında ve nefret beyanıyla kullandılar.
İfade özgürlüğü: CHP kadroları her seferinde 301. maddeyle ilgili "ulusal onur"u gündeme getirdi. Baykal, "Başbakan, Türkiye'de Türk kimliğine hakaret etmeyi serbest bırakmanın ayıbına ortak arıyor. Benim cevabım ise başka kapıya" dedi.
Sorun sermaye birikimine kimin nezaret edeceği
Prof. Dr. Fuat Ercan, "laik-antilaik" çekişmesi gibi sunulan ihtilafı konuştuğumuzda, aslında sorunun erken kapitalistleşenlerle geç kapitalistleşenlerin ürettiği yaşam tarzlarının ihtilafı olduğunu, ama bu kapitalist grupların kendisinin uzlaşma halinde olduğunu söylüyordu.
Bu seçimlerde sol, Kürtler, emekçiler, azınlıkların Meclis'te temsil bulması yine engelleniyor. "Solda uzlaşma" sizi yanıltmasın. Sorun, Türkiye'deki sermaye birikimine kimin, hangi siyasi kadroların nezaret edeceği. Uzlaşma burada. (TK/EK)