Coşkun, Cinmen ve Sorfuoğlu, Demokratik Halk Partisi (DEHAP) Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Özgür Toplum Partisi (ÖTP) Genel Başkanı Ahmet Turan Demir ve sanatçı Haluk Leventin gözaltına alınmasının idare demokratikleşmeye direniyor şeklinde değerlendirdiler.
Görev yurttaşların
Film Değerlendirme ve Denetleme Komisyonunun Ermeni Yönetmen Atom Egoyanın Ararat filminin Türkiyede gösterimine bazı sahnelerin kesilmesi koşuluyla izin verilmesine de tepki gösteren hukukçular, uyum yasalarının ancak sivil toplum kuruluşları ile yurttaşların çabalarıyla hayat bulacağını vurguladılar.
Avrupa Vakfı kurucusu Atilla Coşkun, Türkiyede uyum yasaları adıyla anılan demokratikleşme paketlerinin; özgürlükleri ve demokratikleşmeyi yeterince sağlamadığını belirtti.
Avukat Ergin Cinmen, Türkiye, taraf olduğu uluslar arası anlaşma ve sözleşmelere uygun davransaydı, uyum yasaları olmadan da insanlar gözaltına alınmaz, Ararat filmi sansürlenmezdi dedi.
Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfından (TESEV) avukat Cem Murat Sofuoğlu ise, idarenin uyum yasaları yönetmeliklerinin çıkarılmamasından faydalandığını belirtti; vatandaşlara yasal yollardan haklarını aramaları çağrısı yaptı.
Hukukçuların bianete yaptıkları değerlendirmeler şöyle:
Coşkun: Sivil toplum kuruluşları yargılamaları izlemeli
* Bütün ülkelerde hukuk, belli düzenlemeler getirir ve bunlara uyulması beklenir. Ancak, AB ülkeleri de dahil olmak üzere her ülkede, bazı değerlerin korunması söz konusudur. O değerlerin korunması adına yasalarda öngörülen kurallar ihlal edilmişse; soruşturmalar yapılabilir, insanlar gözaltına alınabilir, yargılanabilir.
* Önemli olan, bu süreçte hukuk kurallarının gerçekten ihlal edilip edilmediğinin incelenmesidir. Üç kişinin ve genel başkanların gözaltına alınmasıyla ilgili olarak, kuralların ihlal edilip edilmediğini bilmiyorum.
* Ancak, düşündüklerini açıkladıkları için insanların soruşturmaya uğramasına karşıyım. Düşünce açıklamanın Avrupa hukukundaki sınırı ve düzeyi bellidir. Son uyum yasaları bile özgürlükleri ve demokratikleşmeyi yeterince sağlamıyor. Ancak, bu yetersiz düzenlemelerin bile uygulamasında sorunlar yaşanıyor. Dolayısıyla, uyum yasalarının uygulanmasını sivil toplum kuruluşlarının organize bir biçimde denetlemesi gerekiyor.
* Örneğin, festival soruşturması kapsamında gözaltına alınanlar önümüzdeki günlerde yargılanacaklar. Sivil toplum kuruluşları ve hukuk örgütleri bu yargılamaları izlemeli. Sürecin hukuka uygun işleyip işlemediği denetlenmeli, kamuoyuna açıklanmalı ve antidemokratik, baskıcı yaklaşımlar teşhir edilmeli.
Cinmen: Eskiden de yasalara aykırıydı
* Genel başkanlar ile üç kişinin gözaltına alınması, uyum yasalarının kabulünden önce de yasa dışıydı. Uygulama, öncelikle AİHS ilkelerine ve AİHM içtihadi kararlarına aykırı. Oysa, Türkiyenin kabul ettiği uluslar arası hukuk kurallarının iç hukuka uygulanması gerekir.
* Uyum paketinden önce de sonra da Ararat filmi makaslanmayabilirdi, insanlar bir festivale katıldıkları ya da konuşma yaptıkları için gözaltına alınmayabilirdi.
* Ancak, Türkiyede idari sistem demokratikleşmeyi sindiremedi. Kaç uyum paketi çıkarılırsa çıkarılsın, yasaları uygulayanlar demokrasi ilkelerini göz önüne almadıkları sürece, ihlaller yaşanacaktır.
Sofuoğlu: Vatandaşlar yasal yollara başvurmalı
* Uyum yasaları henüz tam olarak uygulanmıyor. Polis, uyum yasalarını hazmedebilmiş değil. Ayrıca, yasaların yönetmelik ve genelgeleri de henüz çıkarılmadı; nasıl uygulanacağı henüz belli değil.
* Uyum yasalarının hayata geçirilmesi için en büyük görev, yurttaşlara düşüyor. Yurttaşların haklarını yasal yollardan araması ve böylece idare üzerinde denetim oluşturması gerekiyor.
* Örneğin, İş Kanununda çıkması beklenen 25e yakın yönetmelik var. Ana dilde yayınla ilgili düzenleme de henüz yapılmamış. Bundan doğan eksiklikler yaşanıyor; idare bu eksiklikleri kötüye kullanıyor.
* Başka bir örnek; Türkiye hukukunda yabancı isim kullanma yasağı yok. Oysa pek çok vatandaş, nüfus idaresinden çocuğuna istediği ismi koyamadan ayrılıyor. Uyum yasalarından bahsedildiğinde Nüfus Müdürlüğü İçişleri Bakanlığından genelge gönderilmemesini bahane ediyor. Bu durumda, vatandaşın yapması gereken; yasal yaptırımlara başvurmaktır.
* Vatandaş Nüfus Müdürlüğünden ret cevabını yazılı olarak bildirmesini talep etmeli ve Asliye Ceza Mahkemesinde dava açmalı. Bu davayı kaybetmesi için hiçbir geçerli neden yok. (BB)