Bu cümleyi ilk olarak İsmet Ay'dan duymuştum. Ne zaman ölmüş ama sevdiği bir kişiden söz etse bu sözü söylerdi. İlk olarak Zeki Müren için söylediğini anlatırdı. Sevdiklerim birer birer ayrılırken, "Üzerine yıldızlar yağsın" deyip kadeh kaldırmak bende de alışkanlık oldu.
"İsmet abi"yle ilk tanışmamız jübilesine rastlar. 50. sanat yılını kutladığı, -sanırım 1997 yılı-, Çiçek Bar'daki kutlamaya kadar gazeteci-sanatçı tanışıklığı vardır.
O gecenin anısı İsmet Ay resimli iki küçük şarap şişesi yıllardır kitaplığımın baş köşesinde durur. İçindeki şarapla birlikte. İmzası soluklaştığı için, bir kez daha imzalatmak isteğimi nedense hep erteledim.
Şimdiyse artık olanaksız.
İsmet abi yok artık...
"Üzerine yıldızlar yağsın"
***
Çiçek Bar'daki jübilesinde, müdavimlere, Anton Çehov'un "Vişne Bahçesi"ndeki uşak rolünden bir replikle, tek kişilik gösteri sunan İsmet Ay için, bu rolün önemi büyüktür. Sekiz aydır Şile Devlet Hastanesinde yatan sanatçıyı ziyarete giden Gencay Gürün'ün, "İyileş. Vişne Bahçesi'nde oynayacaksın" demesi de bundandır.
1987 yılında Avni Dilligil Tiyatro Ödülü'nü bu rolüyle alan İsmet Ay iyileşemedi. Kalbi ve nefesi 80 yaşında yetersiz kaldı. 60 yılını verdiği tiyatro sahnelerini başkalarına bıraktı.
İsmet abi yok artık.
Zaten hep espri konusuydu aramızda. Bara gelen müdavimler o tabureye hiç oturmaz, ilk oturanın da "yabancı" olduğu anlaşılırdı. Bir tek İsmet abi için o kural geçersizdi. Turgut baba'dan teslim aldığı o taburede kim oturuyorsa İsmet Ay geldiğinde kalkardı. Kalkmazsa, barmenler tarafından nazikçe uyarılırdı.
Çiçek Bar'daki o köşe tabureden ilk kalkan Turgut baba'ydı. (Boralı) Şimdi de İsmet abi kalktı.
Cuma gecesi biliyorum ki, Çiçek Bar'daki o köşe tabureye yine kimse oturmamıştır. İsmet Ay'ın bir fotoğrafı, karanfili ve rakısı müdavimleri karşılamıştır. O çok sevdiği Şile'deki son oyununda, İsmet Ay'a veda edenler o gece tüm kadehlerini İsmet Ay'a kaldırdırmışlardır ve "Güle güle İsmet abi, üzerine yıldızlar yağsın" demişlerdir.
***
Geçmiş zaman... Şile Kültür ve Sanat Festivali'ndeyiz. Şile'de bir festival yapılması için emek harcayan İsmet Ay, ev sahibi konumunda. Onu kıramayan; Müjdat Gezen, Mustafa Alabora, Güner Kuban, Nilüfer, Muazzez Abacı, Nalan Altınörs ve başkaları gündüz denizde, akşam da rakı-balık sofrasında sabahlıyoruz.
Şile'nin eski otellerinden biri olan Değirmen'in denize nazır terasında kurulan o sofralarda; edebiyattan sinemaya, tiyatrodan müziğe kadar her telden anılar birbiri ardına patlıyor. Kahkahalarımıza; Muazzez Abacı'nın davudi(!) sesiyle, mikrofonsuz, tüm Şile'ye verdiği enfes bir konser karışıyor. Nilüfer ve Nalan Altınörs durur mu?
Denizin üstündeki yakamozlar aşka gelip oynaştılar o gecelerde..
Şile sevdalısı İsmet Ay mutlu, gururlu.
"Üzerine yıldızlar yağsın"
***
17 Eylül 1999. Bodrum Türkbükü'ndeyim. Elektrikler kesik. Gazete almak için sahile indiğimde, Tiyatrom cafeden Çiğdem'in kulağına dayadığı pilli radyodan heyecanla bir şeyler dinliyor. "Ne oldu" dememe kalmadan "Ayşe İstanbul'da deprem olmuş taş taş üstünde kalmamış" diyor.
Eve dönüyorum. Gökhan'a (Mete), alıştıra alıştıra söylüyorum haberi. Önemsiz bir habercesine. "Hadi sahilde edelim kahvaltımızı. Belki bir yerlerden haber alırız" diyorum.
Sahilde İsmet abi'ye rastlıyoruz. Tüm yaz boyunca Bodrum'a gelmesi için yalvar yakar olduğumuz İsmet abi. Bunaltıcı yaz sıcağında Şile'den ayrılmak istemediği için Eylül'de gelmeyi seçmiş, ona klimalı bir otel ayarlamışız. Telaş ve merak içinde "Çocuklar depremi duydunuz mu? Benim İstanbul'a dönmem lazım. Yeğenim Gölcük'te asker. Nasıl haber alırız" diyor.
İsmet abi hasta. Bizi korkutuyor. "Merak etme. Şimdi Gölköy'e gider, Atacan Arseven ve Mustafa Alabora'ya ulaşır, bilgi alırız" diyerek onu sakinleştirmeye çalışıyoruz.
Gölköy'de elektrik var ve herkes televizyon başında. İlk haber görüntüleri gelmeye başladığında telefonla durumu öğrenmeye çalışıyoruz. Ama birilerine ulaşmak ne mümkün. Telefonlar çalışmıyor.
Akşam üzerine doğru ulaşabildiğimiz herkesin sağlık haberleriyle rahatlıyoruz.
İsmet abi de öyle. Gölcük'teki yeğeninin sağlık haberi onu mutlu etmeye yetiyor.
***
Ve son konuşma...
Ömer Kavur, TRT'ye Aziz Nesin'in üç öyküsünü, 45 dakikalık televizyon filmi olarak uyarlıyor. Öykülerden "Koltuk"ta"bir rol var. "Niyetçi". Sinema ve tiyatro oyuncularının "dişi rol" dediklerinden. İsmet abi aklıma geliyor. Şile'deki o muhteşem, deniz manzaralı evinden arıyorum. "Senaryoyu gönder" diyor İsmet abi. Hemen o gün, Şile'ye postalıyorum. Okur okumaz arıyor...
"Kız o.....u, bu kadar küçük bir rolü mü bana layık gördün. Çok kırıldım" diyor.
Söyleyemiyorum bir şey. O dev oyuncu için gerçekten küçük bir rol ama, zaten filmde 45 dakikalık. Ben mırın kırın ederken, yine de teşekkür ederek telefonu kapatıyor.
O son sözlerine çok üzülüyordum ama şimdi ki kadar değil. Keşke yaşasaydı da, hep kırgın kalsaydı.
Şile'deki son yolculuğunda yanında olamadım İsmet abi.
Ama, bu gece tüm kadehlerimi senin için kaldıracağım.
"Üzerine yıldızlar yağsın" diyerek.
İsmet Ay kimdir?
İsmet Ay, 1922 yılında Şile'de dünyaya geldi. Ankara'da tiyatro eğitimini tamamlayarak tekrar İstanbul'a dönen Ay, İstanbul Belediye Konservatuvarı'nı bitirdikten sonra 1947 yılında Şehir Tiyatroları'na girdi.
Çehov'un "Vişne Bahçesi"ndeki uşak rolüyle 1987 yılında Avni Dilligil Tiyatro Ödülü'ne, 1988 yılında da Kültür Bakanlığı En İyi Erkek Oyuncu Ödülü'ne layık bulunan Ay, 1992 yılında Ankara 4. Film Festivali'nde "Seni Seviyorum Rosa" adlı filmdeki rolüyle En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü'nü aldı. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde her yıl bir oyuncuya verilen " Yıldırım Önal Anı Ödülü"nü alan İsmet Ay'ın oynadığı film ve dizilerden bazıları şöyle:
"Can Yoldaşı", "Aslan Yavrusu", "Tatlı Günah", "Bozuk Düzen", "İnleyen Nağmeler", "Acı ile Karışık, "Renkli Dünya", "Talihli Amele", "Kaşık Düşmanı", "Asılacak Kadın", "Hoşgeldin Ramazan", "Afife Jale", "Hiçbir Gece", "Seni Seviyorum Rosa", "Süper Baba", "Kaçıklık Diploması", "Cumhuriyet", "Baba Evi", "Kara Kentin Çocukları", "Tatlı Kaçıklar" ve "Benimle Evlenir Misin?" (AD/BB)