1 Eylül’de açılan balık sezonunda 40 yıla yakındır Türkiye sularında görünmeyen uskumru çıktı. Kilosu 25 liradan tezgahlarda yerini aldı.
Aslen Türkiye sularına ait olan balık, yıllardır Norveç’ten şoklanmış (dondurulmuş) olarak ithal ediliyordu. “Canlı uskumru”nun tanesi bir dönem halde bile tanesi 10 liradan satılıyordu.
Konuştuğumuz balıkçılar, uskumrunun geri gelmesinde en büyük etkenin av yasakları ve denetlemelerin olduğunu söyledi.
Ancak Slow Food Türkiye / Fikir Sahibi Damaklar kurucusu Defne Koryürek uskumrunun dönüşü konusunda söz söylemek için erken olduğunu belirtiyor.
Yasaklar yeterli olsa bile cezanın caydırıcı olmadığını söyleyen Koryürek, Türkiye sularında düzenli olarak yaşanan ve aşılamayan sorunları, üç başlık olarak açıyor.
Tıklayın - “Denizde Doğmamış Çocuğun Hakkı Var”
Aşırı avcılık
“Bunun ne kadar yapıldığını tahmin etmek kolay değil çünkü stoklarımızı bilmiyoruz. Avcılığı yasal çerçevede de hesaplayamıyoruz.
“Çünkü yasadışı çok fazla avcılık var ve ne tutuluyor, içerde ne var bilmiyoruz.
“Ama balıkların boyutları küçüldüğü ve artık kofanaları filan göremediğimiz için biliyoruz ki balıkların üzerinde ciddi bir av baskısı var.
Denizler kirli
"Marmara bizim için bir kuluçkahane ama kirli. İçine bütün endüstriyel ve şehir atığını atıyoruz. Yetmiyor bunu deşarj edip Karadeniz'e gönderiyoruz.
“Doğumhane olan Karadeniz de sadece HES'ler marifetiyle değil Rusya'nın yapmış olduğu barajlar marifetiyle de kendisine akan soğuk ve taze sularını kaybetmiş bir kapalı deniz. Dolayısıyla orada da Marmara'da da denizin kalitesinde problemimiz var.
Fiyat yanlışlığı
"Diğer iki sorunun ölçeklerini doğru çıkartamadığımız için balığın fiyatını doğru koyamıyoruz.
“Balığın fiyatı denizdeki varlığından, çekildiği zaman ekolojiye yapacağı etkiden, avcının kendini idame ettireceği gibi ölçütlerden hesaplanır. Fakat o da yok.”
“Cezanın ağırlığı yeterli değil”
Birbirini destekleyen bu üç etkenin balığı zor bir noktaya ifade eden Koryürek, tüm bu nedenlerle uskumrunun neden çıktığı konusunda fikir sahibi olmak için birkaç yıl daha beklememiz gerektiği kanaatinde:
“Dünya genelinde var olan stoklarda çökme, aşırı avcılık, kirlenme ve denizin asıl koruyucusu olması gereken balıkçının eşkıyalaşması denizi çok fazla etkiliyor.
“Ancak hakkını vermek gerekir ki yasaklar konuluyor ama yasağın delinmesi durumunda cezanın ağırlığı yeterli değil. Dolayısıyla yasakların artmış olması denetim ve ceza olmadıktan sonra çok faydalı değil.
“Gırgırlar eskiden 10 metre derinlikteki suda ağ atabiliyorlardı. Onu yaklaşık beş yıldır yapamıyorlar. Alanları belirlendiği için yasağın delinmesi şansı yok. Bundan kaynaklı daha küçük balığın özellikle eylül ve ekim aylarında kaçma, kendilerine yeni ihtimal yaratma şansları arttı. Bunun lüfere ve palamuda etkisi olduğunu umut ediyorum.
Balığın boyutu, tüketici ve esnafın bilinci
Koryürek, balığın boyutu konusunda yürütülen kampanyaları ve tezgahlarda da denetimin arttırılmasını olumlu bulsa da toplumda bütünüyle bir bilinç oluşmadığını söylüyor.
“Tüketicide bir nebze bilinçlenme var ama bu çok limitli sayıda insan için geçerli. Burada satılmayan küçük balığın Eskişehir'de bir pazarda satılabileceğini düşünüyorum.
“İstanbul'da her gün 56-57 tane pazar kuruluyor. Var olan bütün ilçelerde Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığı'nın şubeleri ve onlarda da her bir ilçenin pazar yerini denetleyecek yetenekte, zamanda, düzenlemede eleman yoktur.
“Üstüne süpermarketler ve lokantalar var. Balıkçı denizde ne varsa onu tutmak derdinde. Orada satamazsa, küçük lokantada satacak.
“Sezonun başında Gürpınar Hali'ne girip ciddi miktarda balığa el koydular. Ancak bunu neden her akşam yapmıyorlar? Halin normal denetleyicisi olan Gıda Tarım Hayvan Bakanlığı'nın görevlendirdiği kişi sayısı üç veya beş kişi. Üç kişi onlarca yüzlerce kabzımalı denetliyor. Arkasından çevrilecek işin haddi hesabı yok.”
Marmara’da bir yıl balık tutulmazsa ne olur?
Koryürek denizin iyileşmesi için bu kadar süre ve yasağa dahi ihtiyaç olmadığı görüşünde:
“2016'da verdiğimiz öneriyle Marmara'da 20 metrenin altında kayıkların çalıştırılmasını söyledik. 20 metrelik kayıklar tutulacak balığın yerini zaten belirliyor.
“Derinlik 30'a çekilir, sadece 20 metrenin altındaki kayıklar avlanabilir, koruma alanları yaratılır, arıtma sistemleri devreye sokulursa bugünden yarına muazzam bir değişiklik görünür zaten. Çünkü tabiat ananın esas işi canlılığı korumak.
“Siz ona özenle, isteyerek balta vurmadığınız sürece o zaten onaracaktır kendisini. Önemli ve doğru olan dönüşümü sağlamak. Bunun için de bütüncül bir sorgulamanın yapıldığı sorumluluk gerekiyor." (TP/EKN)