Haberin İngilizcesi için tıklayın
Ali Leylak 28 yıllık bir gazeteci. Demirören Haber Ajansı’nın (DHA) Urfa Temsilcisi. 6 Şubat depremlerine de burada yakalandı.
Ona göre yaşadıkları bir trajediydi. Urfa’da olmasa da başka illerdeki yakınlarını, meslektaşlarını kaybetti.
Ama ilk dakikadan itibaren hem ailesini kurtarmaya çalıştı, hem duygularını bastırdı hem de haber üretmeye devam etti.
TIKLAYIN - Dosya: 6 Şubat 6 Ay
Leylak düşüncelerini “Çocuklarım dışarıda donacak, ben haberin derdine düşmüşüm. Akrabalarımın ölüm haberi geldiğinde, canlı yayına çıktım. Gazetecilik böyle bir şey” diye özetliyor:
İki depremde de Urfa’daydım. Birine canlı yayında yakalandım. İlk depremde ailemi toparladım, bir yandan kızlarımı aşığı indirmeye çalıştım bir yandan da habercilik refleksiyle o anları kayıt altına almaya çalıştım.
Aşağı indiğimde hala kayıt yapıyordum. Sarsıntıyı, koşuşturmayı, tahliyeleri çektim. Depremin ilk görüntülerini hem Türkiye’ye hem dünyaya biz servis ettik.
Haber merkezi, depremin merkez üssünün Maraş olduğunu söyledi. Maraş'a gitmemizi istedi.
O sırada hem kar yağıyordu, soğuktu, ailem de sokaktaydı. Onları bırakıp haber peşine düşmek bir eziyet gibiydi ama haber beklemez. Ailemi güvende olduğundan emin olup yola çıktım. Yollar kapalıydı. Yolların kullanılmaz halde olduğu söylendi. Geri döndüm.
Bunun üzerine Urfa'daki yıkımı, bilgileri toparlamaya başladım. Urfa’dan bir canlı yayın yaptık. Hatta ikinci depremede canlı yayında yakalandık. O sarsıntıda yanımızdaki üç bina yıkıldı. İnsanlar boş boş durup birbirlerine bakıyordu. ‘Nereden başlayacağız? Nasıl yapacağız?’ diye birbirlerine soruyordu. Çaresizlik vardı.
Karşılaştığımız manzara gerçekten trajediydi. İnsanların enkaz altında kalışı, çığlıkları, çocuk sesleri, kadın sesleri hala aklımdan gitmiyor.
"Haberdeyken duygularımızı erteliyoruz"
Leylak, depremden etkilenen binlerce insan gibi Adıyaman’da, Hatay’da, Maraş’ta arkadaşlarını, yakınlarını kaybettiğini anlatıyor. Kaybettikleri arasında Hatay’daki çalışma arkadaşı, meslektaşı İzzet Nazlı ve onun ailesi de var.
Ölüm haberlerini ise depremden ancak 2-3 gün sonra alabilmiş. “İletişim kopuktu. İnternet bağlantısı yoktu. Altyapı yoktu. Arama kurtarma ekipleri gitmemişti” diyor Leylak:
28 yıldır gazetecilik yapıyorum. Suriye'de, savaşın ilk yıllarından bugüne kadar görev yaptım. Benzer trajik olaylara çok defa karşı karşıya geldim. Ama böylesini hiç yaşamadım.
Çocuklarım dışarıda donacak, ben haberin derdine düşmüşüm. Yakınlarımı kaybetmişim ama tepkim yok. Habercilik refleksiyle o an haberi geçmek zorundayız. Canlı yayına çıkmak zorundasınız. Duygularımızı erteliyoruz.
Ama başımızı yastığa koyduğumuz zaman ya da evde tek başıma kaldığınız zaman dank ediyor. Bir daha görmeyeceksin, konuşamayacaksın, sesini duymayacaksın, haberini alamayacaksın. O zaman farkına varıyor insan. Bu gazetecilerin de bir trajedisinin olduğunun kanıtı.
"Yerel basın üstüne gitmiyor"
Leylak, Urfa’da Basın İlan Kurumu’ndan ilan almaya hak kazanmış 18 vasıflı basılı gazete, 8 de internet medyası olduğunu anlatıyor. Ayrıca şehir de 4 tane de yerel televizyon kanalı var. Leylak’a göre yerel medya depremi unuttu bile:
Depremin üzerinden 6 ay geçti. Halen daha yıkımlar devam ediyor. Şehirde 6 binden fazla bina için yıkım kararı vardı, 2 bin 500’ü yıkıldı. Ancak halen yıkılmayı bekleyen 3 bin 500 kadar bina var.
Biz ajans olarak deprem çalışmalarını sürdürüyoruz. Yıkım çalışmalarını görüyoruz, hasarlı binaların durduğunu görüyoruz. Bazı bölgelerde sokakların yaya ve araç trafiğine kapatılmış olduğunu görüyoruz. Bunlar çevre için tehdit olmaya devam ediyor.
Urfa bir de depremden sonra sele yakalandı. 18 yurttaş hayatını kaybetti. Aradan kaç ay geçmesine rağmen izleri halen silinmiş değil. Halen altyapı çalışmaları tamamlanmadı. Dere yatakları olduğu gibi duruyor. İlk başta göstermelik olarak iş makineleri geldi. Birkaç tane kanalı açtılar ama sonra ıslah çalışmaları durdu.
Urfa’da bu sorunların çözümü için bir habercilik yapılmıyor. Urfa depremi de unuttu, seli de. Bir felaket, bir olay olduğu zaman ertesi gün unutulan bir şehir Urfa. Gündem o kadar hızlı değişiyor ki… Olay üstüne olay yaşanıyor.
Deprem, depremin ardından sel, selden sonra kazalar, kazaların ardından sokak kavgaları, aşiret kavgaları, elektrik sorunu, su sorunu… Sorunlar o kadar çoğaldı ki. Ama hepsi yarın unutulup gidiyor... Medya da üstüne gitmiyor.
TIKLAYIN - Adıyamanlı gazeteci Aslan: İlk günlerdeki sıkıntılar devam ediyor
TIKLAYIN - Gazeteci Berkyürek: Herkes çekildi, yine biz bize kaldık
TIKLAYIN - Gazeteci Koca: Elazığ'ın afet bölgesi ilan edilmesi yerel gazetelerin başarısıydı
(HA)