Beyoğlu'nda 9, 10, 11 Nisan'da gerçekleştirilen Bağyanfest'in ardından Sokak İşgali - Partisi'ne katılan kadınlar, sorularımızı yanıtladılar:
Deniz: Benim için festival, kadınların kadınlar için paylaştığı ve tartıştığı, bir arada olduğu bir ortamdı. Atölyelerin çoğuna katıldım. Belki önümüzdeki yıllarda daha çok söyleşi olur. Örneğin, kadınlarla ilgili araştırma yapanlar, akademisyenler davet edilebilir, sığınmaevi deneyimi gibi konularda konuşulabilir. Ayrıca festival, İstanbul'un farklı semtlerine de yayılabilir.
Rezan: Festivali Ankara'daki "Feminist Kitap Kurdu Okuma Grubu" sayesinde duydum. Kendimi feminizme yakın hissediyorum ve feministival ismini bağyan'a göre daha çok sevdim. Festival kendimi çok iyi hisettirdi. 10 yıl önce erkek arkadaşımı kral yapacağım diyordum, şimdi ne ben prenses olmak ne de birini kral yapmak istiyorum. Böyle etkinliklerin yapılabileceğini görmek çok güzel. Festival sonrasında kendime daha çok güveniyorum.
Nisan: Benzer organizasyonlara Avrupa'da şahit oldum; "Ladyfest"ler, sokak işgalleri... Burada olmazmış gibi geliyordu ama kendi tarzımızda, buradaki feminist hareketin dinamikleriyle yapılan bir festival ortaya çıktı. Orada hoşumuza giden bir fikirden yola çıktık ve çok eğlendik, kadınlarla tanıştık. Atölyelerde blog, stencil, kumaş ped yapmayı öğrendim. Dikiş dikebildiğimi bilmiyordum. Atölyede üretirken bir yandan konuşmak, tartışmak çok keyifliydi. Keşke daha çok insan festivale katılsaydı.
Sokak partisi, dans edemediğim devrim, devrim değildir diyen Emma Goldman'ın sözlerindeki gibiydi... Dans etme kısmını biraz unutuyoruz. Yaptığımız işlere yabancılaşıyoruz, bilgilerimizi paylaşmıyoruz.
Cansu: Birimizin derdini hepimizin derdi yapmak içindi festival. Kadın hareketinde bir şekilde yer alırken aslında "genç" biri olarak kafamda sürekli bir takım sorular dönüyor. Bu doğal bir süreç bir yandan, bir yandan da hep konuştuğumuz, okuduğumuz şeyler var ama bunları pratiğe yansıtmak çoğu zaman zor görünüyor ya da mücadele verirken uzun vadeli de olabiliyor. Festivalde biraz "Bunları günlük hayatımıza eklemleyerek nasıl üretiriz"i yapmaya çalıştık gibi. Gerçekten de kendimiz için, kendi hayatlarımıza yeni bir şeyler eklemek için bunu yapmak önemliydi.
Nihal: Üç gün boyunca hem çok eğlenip hem de deneyim paylaşımı ile nefes aldığım bir ortam oldu. Örgü atölyesi ve kumaş ped yapımı atölyelerini organizasyon aşamasında önerirken bir önyargı ile karşılaşacağım düşüncesi vardı ama sonrasında üretkenliğimizle barışık oluşumuzu görmek benim için en olumlu noktaydı. Festival bana bir başka bakış açısı daha kazandırdı, bir şeylerin politik olarak farkında olmak her zaman ciddi olmak manasına gelmemeli ya da tam tersi. Son olarak pazar günü yapılan forum kendi eylemliliğimle ilgili pek çok soru sormama ve yeni yanıtlar arayışına itti. Bu anlamda bu üç gün çok dolu dolu ve verimliydi.
Derya: Feministival'in organizasyon sürecinde bana, bizbize oynayacağımız küçük oyunlar gibi görünen kimi ''eylemelerin'' (müdahale/performans, sokak işgali, asi palyaço ordusu gibi) ne kadar büyük bir etki gücü olabileceğini fark ettim. Kahvehanede otururken örneğin ya da sokak partisinde dans eden kadınları taciz eden erkeğin gözlerinin içine dakikalarca bakarken... Onu adım adım, komiklik yaparak geri püskürten palyaçonun ta kendisiyken, dönüştürdüğüm şeyi ve dönüştürdüğüm anı koklamak çok güzeldi...
Yemekler erkeklerden
Bağyan Feministival adıyla bu yıl ilk kez düzenlenen etkinlik, tüm kadın ve transların katılımına açıktı. Feminist yöntemler benimsendi, hiyerarşinin üretilmediği mekânlar ve tartışmalar amaçlandı. Yemekleri erkekler, Fatih Pazarı'ndan geri dünüştürülmüş sebze ve meyvelerle yaptı.
Festivale Ankara'dan ve Türkiye dışından katılan birçok kadın vardı. Tüm etkinlikler ücretsizdi ve hem organizasyon hem de değerlendirme aşamasında olabildiğince çok fikir ve eleştirinin açıkça tartışılması, böylelikle festivalin tüm katılımcılarla birlikte şekillendirilmesi amaçlandı. Kurumsal değil, bireysel ve gönüllü katılım esas alındı. (ÖG/BB)
* Fotoğraflar: Nihal Güven