Kadınlara boşanma hakkı yok
Ürdün'de yasal anlamda kadın hakları İslami çerçeve içinde sınırlı. Yani kadınların boşanma hakkı yok, bir erkek dört kadınla evlenebiliyor, kadınlar mirastan eşit pay alamıyorlar, ve mahkemelerde ancak iki kadının tanıklığı bir erkeğin tanıklığına eşit kabul ediliyor, kürtaj serbest değil... Bunların yanı sıra, aile adına işlenen namus cinayetleri çok yaygın ve ciddi anlamda cezalandırılmıyor.
Ürdünlü kadınlar bu durumu değiştirmek için çabalıyorlar, özellikle de boşanma haklarını elde edebilmek için ciddi bir uğraş veriyorlar. Ne var ki Haziran ayı sonunda Temsilciler meclisine getirilen yasa yine geri çevrildi. 29 haziran 2004 tarihli Milliyet'te şu haber yer aldı:
"Ürdün Temsilciler Meclisi, kadınlara boşanma hakkı tanıyan yasa tasarısını, "aile kurumuna zarar vereceği" gerekçesiyle ikinci kez reddetti. Bağımsız milletvekili avukat Mahmud Harabşe, 39'a karşı 44 oyla reddedilen tasarının, "aile kurumuna zarar vereceğini ve toplumda bölünmelere neden olacağını" ileri sürdü.
Harabşe, tasarının "kadınlar için eşlerinden intikam almanın aracı haline geleceğini, bunun da İslam ilkelerine aykırı" olduğunu iddia etti. Halen yasalaşma şansı bulunan tasarının, Ürdün Kralı Abdullah tarafından atanan 55 üyeli senatoda tartışılması ve gelecek ay bir karara bağlanması bekleniyor."
İslami Hareket Partisi milletvekili Zuheyr Ebu Ragıp partisinin kadınlara boşanma hakkı verilmesinin karşısında olduğunu söyledi. Yeni yasanın aile kurumunu altüst edeceğini düşünüyorlardı. Ebu Ragıp ile Ürdün'e gittiğimizde biz de namus cinayetleri konusunu konuşmuştuk.
Ancak Ürdün Kadın Birliği yasayı çıkartmak için uğraşmaya devam ediyor. Zaten, Kral tarafından atanan senato yasayı bir daha görüşüp kabul ya da ret etme hakkına sahip. Tasarının hukuk komisyonunca benimsenmiş oluşu kadınları umutlandırıyor. Zaten Kraliçe Rania'nın dönem başkanlığını üstlendiği Arap Kadın Birliği'nin gündeminde de kadınlarla ilgili yasaların iyileştirilmesi ön sırada yer alıyor.
Batılı kadın modelini benimseyen kraliçe Raina aslında Ürdünlü kadınları temsil etmiyor. Kraliçeyi afiş üzerinde pek çok duvar ve direkte görmek mümkün. Ama Amman sokaklarında çok az sayıda kadın dolaşıyor.
Daha doğrusu gerçek durum şu... Üst sınıf kadınları, zengin aile kızları kendilerine ayrı bir dünya kurmuşlar. Kadın-erkek benzerleriyle ortak mekanlarda buluşabilip eğlenebiliyor. Kaldığımız otelin lobisi gece saatinde bir doğum günü kutlaması için dolup taştı. Tavırlar, giyim kuşam, kadın-erkek ilişkisi İstanbul'un herhangi bir otel lobisinden farksızdı. Yani bir yasak yok.
Ancak sokaklar daha çok erkek mekanı. Toplumsal alışkanlık alt sınıf kadınları evde oturmaya teşvik ediyor.
Namus cinayetleri...
"İffet" ülkenin en önemli sorunlarından. Kadınlar bu yüzden öldürülüyor.
İnsan Hakları karnesi karıştırıldığında Ürdün'de, 2004 yılının ilk dört ayında 24 kadının "namus" yüzünden yakınlarınca öldürüldüğü anlaşılıyor. Bu rakam, 2003'te 17; 2002'de 29 imiş. Tabii bu listeye dahil edilemeyenler de unutulmamalı.
İngilizce yayımlanan Jordan Times gazetesi 25 yaşında bir kadının hastanede babasız bir çocuk doğurduktan sonra 36 yaşındaki kuzeni tarafından bıçaklanarak öldürüldüğünü yazdı. Polise teslim olan öfkeli kuzen ailenin adını kurtarmak için öldürdüğünü söylemiş. Ürdün'de bu tür cinayetlerde katil altı ayla kurtarabiliyor. Gazetenin haberine göre bu cinayet Haziran ayında işlenen üçüncü cinayet.
Hükümet yetkilileri kadınların canına kasteden bu cinayetleri karşı ilginç bir çözüm bulmuşlar. Ölüm tehdidi altındaki kadınlar hapiste tutuluyorlar. Yetkililer, durumu araştıran insan hakları savunucularına ölüm tehdidi altında olan kadınları hapishaneye yerleştirerek koruduklarını söylemekten çekinmiyorlar.
Doğu Konferansı grubuyla birlikte Amman'a Mayıs ayı içinde yaptığımız gezi sırasında Ürdün'ün en büyük partisi olan İslami Hareket Partisi'nin önde gelenleriyle bir görüşme yaptık. İki katlı parti binasındaki sohbet sırasında ben de namus cinayetleri meselesini sordum. Ancak soru onlara çok yabancı geldi.
Bu soruyu milletvekili ve avukat Zuheyr Ebu Ragıp yanıtlayacak dediler. Ebu Ragıp da bize Zina Yasasını anlatmaya çalıştı. Namus cinayeti diye ısrar edince bu kez de son derece kendinden emin bir şekilde, "bu batılıların uydurması bizde böyle bir sorun yok" deyip kestirip attı.
Karım İngiliz ve yazar
Kadın konusunun açılması üzerine İslami Hareket Partisinden şeflerinden Dr. El Assaf cazip bir öneride bulundu. Benim karım İngilizdir ve yazardır, kadın konusunu tartışmak istiyorsanız, sizi onun adına evimize yemeğe davet ediyorum dedi.
Rahat rahat her şeyi sorabileceğimiz bir kadınla tanışacağız ve bir Ammanlının yaşam biçimini yakından görebileceğimizi düşünerek hep birlikte kabul ettik. Birkaç dakika sonra davetin sadece kadınları kapsadığını anladık.
Bizi akşam otelimizden alacaklardı. Bir iki karışıklık yüzünden lobide epey bekledikten sonra gruptaki kadınları almaya gelen iki araba ile yola çıktık. Amman'ın zengin mahallelerinden birine tepe üzerine yapılmış bahçe içinde güzel manzaralı bir villaya gittik. Kapıyı açan ev sahibi bizi güler yüzle karşıladı.
Bayan Patricia El Assaf'ın sarı saçları açıktı, üzerinde de siyah bir etek bluz, ayağında terlikleri vardı. Güler yüzle karşılandık. Önce kahvemizi içtik, ardından limonata sandığımız gazozlarımız geldi. Bol kahkahalı neşeli 40 yaşlarında, çok kilolu Patricia El Assaf'ın hikayesini dinledik.
Kocasıyla uzun yıllar önce Londra'da tanışıp evlenmişlerdi. Evlenmeden önce Daha İngiltere'de iken Müslümanlığa merak salan Patricia El Assaf o yılarda İngiltere'de öğrenci olan kocası ile tanışmış ve evlenmeye karar vermişlerdi. Eğitimini yarım bırakıp Ürdün'e geldikten sonra Müslümanlığı bütün koşulları ile benimsemiş ve kendisine yepyeni bir hayat kurmuştu.
Bize tamamen kapalı gezdiğini söyledi. Çevresindeki insanların böylece bedeniyle değil beyniyle ilişki kuracaklarına inanıyordu. Tamamen kapalıdan ne kastettiğini anlamak istedik. İçerden kara çarşaflarını ve peçelerini toplayıp geldi. Nasıl kapandığını önümüzde giyinerek anlattı.
Ayrıca katıksız bir İslami rejimin en demokratik koşulları beraberinde getireceğini söylüyordu.
Yazarlık serüveni ise İnternet üzerinden ilişkiye geçtiği Batı dünyasına yönelikti. Bir yemek kitabı yanı sıra Ürdün'ü anlatan bir turistik kitap yazmıştı.
Ürdün'ün klasik yemeği olan bademli etli pilavı bir lokantadan getirtmişti. Bitişik odaya hazırlanmış yer sofrası benzeri bir sofraya bizleri buyur etti.
Kadınların ve erkeklerin ayrı ayrı yaşadığı bir düzen içinde rahat ediyordu. Komşular, arkadaşlar ve aile daha çok kadın- erkek ayrı gruplar halinde yaşıyorlardı. İçeriye aramızdan tuvalete gidenler olduğunda koridorda bir erkeğe rastlamamaları için önceden gidip bakmayı ihmal etmiyordu.
Daha sonra aramıza evin 21 yaşındaki kızı katıldı. Amerika'da üniversite okuyan, feminizm üzerine master'ını bitirip dönen ve çok akıllı olduğu anlaşılan genç kız, evlenme yaşı geldiği için tedirgindi. Aşiret geleneğinden gelen bu ünlü ailenin kızı evlilik konusunda kendi kararları doğrultusunda hareket edeceğini söylemekten çekinmiyordu. Babasının yıllar içinde git gide yumuşadığını, ev ortamının makul bir hale geldiğini anlatırken gözleri gülüyordu.
Ürdünlü kadının temel haklarının önüne dikilen İslami Hareket Partisi'nin yöneticilerinin evinde de açıktan eşitlik ve daha iyi koşullar için alttan alta bir kadın kavgası sürdüğüne tanık olduk. Demokrasi ve eşitlik talebi Ürdün'ün kapılarını da zorluyordu. (İÇ/YS)