12 Eylül Darbesi'nin yargılanmasına 4 Nisan 2012'de başlandı. 32 yıl sonra Türkiye, Darbe tarihinin bir bölümüyle yüzleşme yolunda bir adım attı.
Darbe sonrası Milli Güvenlik Konseyi'ni oluşturan generaller, Türkiye'nin "anarşi" ortamının esini olduğu, meclisin çalışamaz hale geldiği, krizi aşmak için yönetime el koydukları açıklamalarıyla "askeri darbeyi" meşrulaştırma çabasına girişmişlerdi.
7 Kasım 1982'de yeni anayasanın oylandığı referandumda yüzde 91, 37 oranında "evet" oyu çıkması ise ellerindeki diğer kozdu. Darbecilerin söylemi "Askerin müdahalesini herkes istiyordu", "80 öncesi sokaklarda olanlar birden muhalefeti bıraktılar" biçiminde sürüp gitti. Hatta yargılanmasına 15 gün kala kamuoyuna yansıyan Kenan Evren'in 160 sayfalık savunması bu söylemi sürdürmeye niyet ettiğini gösteriyordu.
Oysa tarih onların söylediğini desteklemiyor. Bireşim Yayınları'ndan 1993'te yayımlanan "Unutulmasınlar Diye..." adlı kitap çalışması askeri darbeye karşı çıkıp, mücadeleye devam eden ve bu yolda canlarını veren devrimcilerin hikayelerini derlemişti.
Kitapta yer alan bilgiler, 80'li yıllar boyunca Devrimci Yol davalarından sanık olarak yargılanan ve hapishanelerde yatan insanlar tarafından derlendi.
Pertev Aksakal, Erdoğan Aslan, Levent Aslan, Nedim Avcı, Metin Aydın, Ali Kemal Bilginer, Mehmet Çalık, Şerafettin Çelik, Yaşar Durmuş, Yaşar Erkoç, Sami Ersan, Şenel Hazır, Recep Hisar, Zekeriya İnan, Ethem Kara, Ersin Ergun Keleş, Orhan Kılıç, Hüseyin Koçbulut, Mehmet Kök, Alev Odabaşı, Özgür Ovacık, Ahmet Özdemir, Atıf Özgel, Ruşen Sümbüloğlu, Selahattin Şimşek, Fahri Taban, Hasan Taluğ, Tarık Uygun, Alper Tunga ve Levent Yakış kitaba katkıda bulunan isimler.
Kitabı hazırlayan Yayın Kurulu'nun sunuş yazısında şöyle deniyor: "Türkiye toplumunun 1970'Ii yıllarda yaşadığı alt-üst oluş sürecinin üzerinden 10 yılı aşkın bir süre geçti. 12 Eylül darbesini izleyen günlerde, Cumhuriyet tarihinin belki de en derin bunalımı diye tanımlayabileceğimiz bu iç savaş sürecinin yegâne sorumluları olarak gösterilen, adeta bütün kötülüklerin kaynağı addedilen sosyalistlerin yıllar boyunca işkencede, hapishanelerde, sürgünde, işyerlerinde, sokakta, özetle her yerde yaşadığı tarifsiz acılar bugün unutulmaya terkedildi.
''Bütün bir toplumun taraf olarak yaşadığı çatışma süreci, bu taraflardan birini oluşturan ve çatışmadan yenik ayrılan sosyalistlerin 'galip' taraflarca mahkûm edilmesi çabalarının kamu vicdanı nezdinde beklenen yankıyı istenilen düzeyde bulmamasına karşın, nedenleri ve sonuçlarıyla tartışılmasından kaçınılarak, hafızalardan silinmeye terkedildi.
''Toplumsal belleğin bu denli zayıf olduğu bir ortamda, özellikle de pahasını hayatını yitirerek ödeyen devrimcilerin bir dökümünün yapılması, özgeçmişlerinin anlatıldığı bir albümün hazırlanması ihtiyacı bütün açıklığıyla ortaya çıktı."
Darbe sonrası kitapta anılan mücadele tarihine düşen ilk isim Mine Bademci.
12 Eylül'den sonra, arkadaşlarıyla birlikte kırsal kesime geçmişti Mine. 15 Ekim 1982'de Urla'da silahlı çatışmada yaşamını yitirdi. 1980 yılının Temmuz ayında, kendisi gibi devrimci olan abisi, Salih Bademci'nin ölüm haberini almıştı. Henüz 18 yaşındaydı.
Kitapta mücadelesi şöyle anlatılıyor "Bir bağ evinde sarıldıklarında 15-20 kişiydiler. İçlerinde tek kadın Mine'ydi. Birlikte durumu değerlendirerek çemberi yarıp çıkmaya karar verdiler. Dışarıya ilk fırlayan Mine oldu ve açılan ateş sonucu öldürüldü. Vücudunda 32 kurşun vardı. Diğer arkadaşları sağ yakalandı."
Ve arkadaşı Sevinç Eratalay, Mine için şu kelimeleri düşmüştü onun anısına:
"Mine'yi okul yıllarında tanıdım. Daha kendisi ile tanışmadan, övgü dolu sözler duymuştum onun hakkında... 'Fırtına gibi bir kız geliyor' demişlerdi. Gerçekten de öyleydi. Sevgi dolu bir yüreği vardı... Gözlerinin içi hep gülerdi... Onu hiç umutsuz, hüzünlü görmedim. O kadar coşku dolu bir kızdı ki... Bir insanın sahip olacağı en iyi meziyetlere sahipti diyebilirim. Yürekli, atılgan ve tutarlı davranışları ile herkesin gönlünü kazanmıştı. Urla'da vurulduğunu duyduğum zaman, yüreğime dolan acıyı hiç bir zaman unutamam... Hepimiz onu çok sevmiştik..."
Ve kitaptaki son isim Temel Coşkun. 12 Eylül sonrası mücadeleyi hiç bırakmayanlardan... Önce Samsun'a, sonra da İstanbul'a sürdürdü mücadelesini. Tutuklandı. Cezaevinden çıktıktan sonra devrimci hareketin toparlanması yönünde çaba sarf etti. 8 Şubat 1991 tarihinde İstanbul Yeşilköy'de polislerle girdiği silahlı çatışmada öldürüldü. 32 yaşındaydı.
Ve bu iki isim arasında 117 hayat, 117 mücadele.
Bu isimler 1993'te çoğunluğu hapishanelerde olan arkadaşlarının zorlu koşullarda ulaşabildikleri bilgilerin bir araya getirilmesiyle oluşturulan taslaktan yola çıkarılarak hazırlanmış. Darbe sonrası mücadele tarihinin küçük bir kısmı kesinlikle.
Sunuş yazısında çalışmanın nasıl yapıldığı şöyle anlatılıyor:
"Albümün 12 Eylül sonrası işkence ve çatışma sonucu öldürülenlerle sınırlı kalma, taslağın içermediği arkadaşların listesinin tamamlanması, hakkında az bilgi olan arkadaşlarla ilgili bilgi toplama ve nihayet yazım dilinin somut bilgiler etrafında örülmüş sade bir dil olması kararlaştırıldı. Ayrıca eksik bilgilerin tamamlanabilmesi amacıyla ilanlar verilerek, elinde belge, fotoğraf, özel bilgi bulunduran arkadaşların, projenin amacıyla uygun biçimde kolektif bir çalışmaya katılması hedeflendi.
''Albümde yer alacak arkadaşların her biri hakkında, onları birbirinden ayırdedecek kişisel özellikleri, yetenekleri, korkuları, sevdaları, zayıflıkları, merakları vb. hakkında bilgi toplamanın ne denli zor olduğu daha başlangıçta ortaya çıktı. Gerek duyurunun yeterince güçlü olmaması ve gerekse de pek çok arkadaşın elindeki ve hafızasındaki bilgilerin önemini küçümsemesi sonucu çalışmamız oldukça ağır ve bizi tatmin etmeyen bir biçimde yürüdü.
"... bütün çabalara rağmen 'unutulan' arkadaşların varolabileceği kaygısı da bizlerin temel korkusu olmaya devam, ediyor. Bazı arkadaşlarımızla ilgili çok sınırlı bilginin her şeye rağmen değerlendirilmesi zorunluluğu da önemli bir açmaz. Bazı arkadaşlarımız hakkında ayrıntılı, bazıları hakkında ise bir kaç satırlık bilgi oluşu, kesinlikle bir tercih değil, sadece bugünkü imkânlarımızın, bizim eksikliğimizin bir sonucu."
Unulmasınlar Diye... Albümü'ndeki isimler
Mine Bademci, Gürsel Çavuşlu, Ergül Dinç, Feridun Aydınlı, Mehmet Kuru, Zeynel Abidin Ceylan, Metin Eryaşar, İhsan Abdi Önal, Abdurrahman Çetin, Alaattin Bölükbaş, Ahmet Yüksel, Sadi Ekiz, Özbil Aras, Harun Gökkaya, Şener Yazar, Özgüç Tuncay, Ayşe Makak, Kemal Özdemir, Tevfik Karataş, Himmet Uysal, Kenan Gürsey, Bayram Lafçı, Duran Köse, Adem Özer, Behçet Dinlerer, Sabahattin Demir, Ayhan Eskici, Ahmet Gürler, Ahmet Sakin, Taner Uzun, Erkan Uzuneminağaoğlu, Ali İhsan Özer, Mustafa Şahin, Fahri Dede, Gürsel Morkan, Munzur Geçgel, Mahmut Kaya, Cemil Kırbayır, Ayhan Alan, Ahmet Uzun, Himmet Tarhan, İhsan Ermiş, Kenan Şengöz, Veli Eskili, Adil Yılmaz, Zekeriya Aydemir, Cengiz Şahin, Cemil Tıpırdamaz, Tuncer Önçeken, İbrahim Çelik, Soner İlhan, Kenan Aydın, Selim Martin, Mehmet Gümüş, Ensar Karahan, Asım Keser, Ahmet Kılıç, Gürsel Küçükyıldız, Alaattin Murtaza, Hasan Sabitoğlu, Zeki Subaşı, Erdinç Coşkun, Veysel Güney, Arif Turanlı, Mehmet Emin Kutlu, Mustafa Özenç, Metin Sertbulut, Hıdır Erdemir, Mustafa Sevil, Alaattin Demirci, Cengiz Aksakal, Şükran Çavuş, Şerif Yazar, Muammer Pabuçoğlu, Gökalp Çiftçioğlu, Hasan ök, Satılmış Şahin Dokuyucu, Alaybey Yılmaz, Süleyman Ölmez, Vahap Atılgan, Zafer Müctebaoğlu, Turgay Erbay, Mehmet Durmaz, Yalçın Aslan, Gaffur Avşar, M. Mutlu Çetin, İsmail Kıran, Abdullah Gülbudak, Timur Tüzün, İlhan Durmuş, Cavit Kaya, Orhan Keskin, Kadir Aksoy, Mehmet Ali Sağıt, Habil İrgül, Necmettin Karagülle, İbrahim Levent, Ayhan Gökvelioğlu, Ahmet Pehlivan, İlyas Has, Hıdır Aslan, Halis Bilge, Ali İşçi, Fikri Sönmez, Kenan Özcan, Gülay Tanrıverdi, Şerafettin Tırıç, Muammer Özdemir, Ahmet Çetin, İnkılap Dal, Zeki Dümen, Recep Demir, Orhan Aker, Temel Coşkun, Mustafa Şahbaş, Kürşat TİMUROĞLU, Aydın Erol.