12 Eylül 1980 faşist darbesinin geçmiş acılarını yok mu sayalım ?
Geçmiş tarihimizi hiç yaşanmamış mı kabul edelim?
Hesap sormayalım mı? Yüzleşmeyelim mi?
Belgelerden veya rakamlardan sonuç çıkarılması bazen zordur. Belgeleri veya rakamları nasıl okuduğunuza bağlı olarak sonuç değişir.
Ya da çıkarmak istediğiniz sonuca göre okursunuz. Oysa belgeleri ve rakamları tarih yapan insanların 12 Eylül 1980 sonrası ölümleri ve yok edilmeleri üzerine kurulu geçmişle hesaplaşmadan gelecek kurulmaz.
Geçmiş tarihimiz; aslında ülkenin geleceğidir.
12 Eylül 1980 tarihinde "Türkiye Cumhuriyetinin varlığına, bağımsızlığına ve rejimine yönelik fikri ve fiziki hain saldırıların olanca genişliği ve şiddetiyle süre geldiği bir ortamda milletimiz için başkaca bir çıkış yolu kalmadığı" gerekçesiyle Türk Silahlı Kuvvetleri emir ve komuta zinciri içinde yönetime el koymuştur.
12 Eylül 1980 tarihinde tüm Türkiye'de sıkıyönetimi ilan edildi. Sıkıyönetim hukuken olağanüstü bir yönetim biçimidir.
12 Eylül 1980 sonrası sıkıyönetim düzeni; Türkiye'deki "hukuku" yok saymıştır. Yerine kendi "hukuki" düzenini kurmuştur.
Sonra ne yaptılar? 650 bin kişi gözaltına alındı. 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı. 98 binden fazla insan "örgüt üyesi" olmaktan suçlandı.
171 kişinin işkenceden öldüğü belgelere geçti, idam cezası verilen 50 kişi asıldı. 18 sol ve 8 sağ görüşlü 23 adli suçlu birisi de Asala militanı olan kişi hakkındaki ölüm cezaları bu dönemde uygulandı.
Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi. 937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı. Gazeteler 300 gün süreyle yayın yapamadı, yayınlar yasaklandı. 30 ton gazete ve dergi imha edildi. 14 kişi açlık grevinde öldü.
3 bin 854 öğretmen, 120 üniversite öğretim görevlisi ve 47 yargıcın işine son verildi. Türkiye'de, yetmiş yıllık insan ömrünün en az otuz yılı olağanüstü rejim yönetimi altında tüketildiğine göre; 12 Eylül faşist darbesine de, insan ömrünü "tüketmekten" başka bir görev verilemezdi.
12 Eylül faşist darbesinden sonra insanların kişilik olarak aşağılanması, hapishaneden çıktığında kendini bir hiç gibi hissetmesi, milletin ülkesi ve bölünmez bütünlüğü karşısında kendi bölünmez bütünlüğünün parça parça edilmesi, siyasetten ve politika yapmaktan uzaklaştırılmaları için yaratılan 12 Eylül hukuku; insan hayatında el atmadık yer bırakmadı.
Çünkü böyle yapacaklarını yönetime el koyan Milli Güvenlik Konseyi Başkanı aynı gün radyo ve televizyondaki konuşması ile açıklanmıştı.
Bugün kimse o günleri anımsamıyor ve kimse kimseye bu acılardan söz etmiyor. 12 Eylül hafızalardan silinmek isteniyor. Rejimin sürmesine ses çıkarmıyorlar.
Ölülerimizi sayarak, işkenceyi ve işkence karşısında çaresizliğimizin hukuksuzluğunu yaşayarak, idam sehpalarına tanık olarak, parçalanmış hayatlar karşısında yüreğimiz acıyarak ve ölüm oruçlarında bir mum gibi eriyen insanlarımızın gözlerinin içine çaresizlikle bakarak, sıkıyönetim davalarının cüppeli sanıkları olarak savunma yapmaya ve hukuk varmış gibi davranarak kendi kendimizi aldatmanın onursuzluğuna katlanarak....
Böyle yaşamak...Unutalım mı? Yaşanmadı mı kabul edelim? Geçmiş tarihimizi unutturmak ve hafızalarımızı silmek istiyorlar.
"78'liler Türkiye Meclisi ve 78'liler Girişimi" aydınlık bir eylül sabahına uyanmak isteyip istemediğinizi soruyor... Bu ülkenin geleceğini karartanların peşlerini bırakmamak istiyorlar.
Eli kanlı 12 Eylül'ün hayatın her alanındaki mağdurlarını geçmişle yüzleşmek ve hesaplaşmak için birlikte olmaya çağırıyor. Mağdur olmasanız bile, katılın.
Geçmişi ile hesaplaşmamış ve geçmiş tarihinin acılarını dindirmek için acılara neden olan dönemin sorumlularını yargı önüne çıkaramamış bir ülkede geleceğin demokratik hukuk devletini kuramazsınız.
Türkiye'de, 12 Eylül 1980 tarihinin acıları ve hukuksuzluğu ile yüzleşmeden demokrasi kurulamaz.
25 yıl sonra 12 Eylül 2005 günü geçmişi anımsamak...Artık sadece 12 Eylüllerde anımsamak değil; yaşamın her alanında 12 Eylül faşizmini "unutturmamak", sürekli akılda tutmak ve mücadeleye yeniden başlamak için adım atmaya karar vermeliyiz.
Bu karar, küçük bir başlangıçtır. Unutturmayalım.... Aydınlık bir eylül sabahına uyanmak için.. Küçük bir adım atalım. Sonra büyür dağ olur... (Fİ/BA)