"Üniversitelerin ve bilimin ticarileşmesini, paralı eğitime geçilmesini sağlayacak tasarıya karşı çıkmalıyız."
1996 yılında harçlar dışındaki haliyle meclise sunulan ve dönemin iktidarı tarafından geri çevrilen YÖK tasarısı hakkında Bianet'e görüş veren Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Öğretim Elemanları Derneği İkinci Başkanı Prof. Dr. Semih Bilgen, tasarının tümüyle reddedilmesi gerektiğini savunuyor:
"YÖK yasa tasarısıyla üniversiteler işletmeye dönüştürülüp, araştırma profesörlüğü tanımıyla aldıkları bağışlarla öğrenciden ve bilimsellikten kopuk çalışmalar yapan öğretim üyeliği doğacak".
Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) öğretim görevlisi Prof. Dr. Rıfat Okçabol da tasarıya parasız öğrencilere üniversite kapılarını kapatacağı, rektörün kendi "işletmesini" yöneten bir kral ya da imparator gibi olacağı gerekçesiyle karşı çıkıyor.
Tasarıya tepkiler azımsanacak ölçülerde değil. Daha önce görüş açıklayan YÖK üyesi Prof. Dr. Alparslan Işıklı, Eğitim-Sen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer, eski ÖES Genel Başkanı Hayri Kozanoğlu, Prof.Dr. Tahir Hatipoğlu ve Doç.Dr. Ramazan Günlü yasa tasarısına tepkili isimlerden yalnızca bir kaçı.
Bianet'e konuşan öğrenciler de hocalarından farklı düşünmüyor: "Tasarı alt komisyonlarda 'cilalanıp', harçları dört kat yükseltecek ve paralı eğitime geçilecek".
Ancak öğrencilerin bir başka hazırlığı da var. Ankara, İstanbul, İzmir, Eskişehir gibi bir çok ilde eylemler yapılacak, imza kampanyalarıyla tasarı protesto edilecek ve tasarı geçerse ders boykotları başlayacak.
Okçabol ve Bilgen tasarıya hangi noktalardan karşı?
Bianet'e konuşan Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Merkezi Öğretim Üyesi Prof. Dr.Rıfat Okçabol tasarıya muhalefetin çerçevesini şöyle çiziyor:
* Tasarı hem öğrencileri, hem öğretim üyelerini hem de üniversiteleri tam anlamıyla öldürecek. Üniversitenin bilimi temel alan özü değiştirilerek, piyasa koşullarına uyan üniversiteler yaratılacak .
* Öğretim üyeliğini haysiyetsizleştiren Araştırma Profesörlüğü ile öğretim üyesinin ana görevi olan araştırma yapmak ayrı bir kategoriye sokulmak isteniyor. Araştırma Profesörleri öğrencilerden kopuk, bilgilerini aktarmadan, bağış aldıkları kurumlar için 'piyasa araştırması' yapacak.
* Rektörlerin YÖK tasarısını desteklemesi normal, çünkü bu rektörü krallaştıran bir sistem. Kraldan da öte "işletme hesabı" adı altında rektörün bu hesapları istediği gibi yönettiği bir imparatorluk kurulacak.
* Tasarıyla devletin üniversite bütçesi üzerindeki on yıldan beri süren politikası, yani öğrenciden para alma politikasının da temelleri hazırlandı. Üniversitelerin geliştirilmesi için öğrencinin parasından başka seçenek düşünülmüyor.
ODTÜ Öğretim Elemanları Derneği İkinci Başkanı Prof. Dr. Semih Bilgen de öğretim üyelerinin meclis komisyonlarındaki isimlerle görüşerek tasarıya tepkilerini dile getirmelerini istiyor.
Prof. Bilgen kendi dernekleri, Tüm Öğretim Üyeleri Derneği, Gazi Üniversitesi Öğretim Elemanları Derneği ve Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyeleri Derneği ile ortak bir bildiri yayınladıklarını, meclisi tasarıyı reddetmeye çağırdıklarını hatırlatıyor. Bildiride tasarıya yöneltilen başlıca eleştiriler de şöyle:
* YÖK yasasındaki değişiklikle, eğitim maliyetlerinin geçmişe göre daha yüksek oranla doğrudan öğrenci tarafından üstlenilmesini öngörüyor. Bu üniversite eğitiminin, toplumun kendi geleceğine yatırımı olmaktan çıkarılıp bireysel bir yatırıma dönüştürülmesi, ülkesine, yaşadığı topluma bağlılık, toplumsal sorumluluk duygularını ve bilincini yok edecektir.
* Kimi fakültelerde 15 kat artabilecek katkı payları ve parasız öğrencilerin ödeyebilmesi için öngörülen kredi ve burs sisteminin hiçbir kuralı belirlenmemiş olması bunun "geri ödemeli bir borç sistemi" olduğunu gösteriyor.
* Tasarıda öngörülen araştırma profesörlüğü kurumunun büyük ölçüde özel fonlarla desteklenmesi, araştırma alanlarının toplumsal önem ve niteliğini azaltacak, özel çıkar ve hedeflere öncelik kazandırarak üniversitenin kamusal kimliği zayıflayacak.
Öğrenciler de rahatsız
Üniversitedeki öğretim üyeleri derneklerinin yanı sıra öğrenci grupları da paneller, bildiriler, imza kampanyaları ve gösterilerle tasarıya karşı çıkışlarını dile getiriyorlar.
Üniversite eğitiminin her yurttaşa açık, parasız ve bilimsel nitelikte olması gerektiğini söyleyen öğrenciler, tasarıyı özetle 'Üniversite A.Ş' diye tanımlıyorlar.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğrenci Temsilciler Konseyi Başkanı Taylan Kapucu :
"Tasarı geçtiği her komisyonda, önemsiz değişikliklerle kabul ediliyor. ÖSYM başkanı Fethi Toker'in emekliliğiyle daha çok ilgilenilip, üniversitenin tüm yapısını değiştirecek ve parasız öğrencilere üniversite kapılarını kapatacak tasarının özü görmezden geliniyor. Türkiye çapında tasarıya karşı çıkan 35 bin öğrenci ve velisinin imzasını TBMM'ye ilettik. Üniversitelerin bir kaç kişinin çıkarı ve devletten paralı eğitim yanlısı tutumu uğruna bu tepkiler görmezden gelinemez"
Boğaziçi Üniversitesi Öğrenci İnisiyatifi Temsilcisi Barış Özçorlu:
"Tasarının harçları belirleme yetkisini eskisi gibi Bakanlar Kurulu'nun belirlemesine ilişkin maddesi dışında özü itibariyle değiştirilmedi. Harçlar şimdi Bakanlar Kurulu'nca 4-5 katına çıkarılacak. Üniversiteler şirkete çevrilirken, rektörün patronlaşacağı yeni bir düzen savunuluyor. Üniversiteyi hizmet sektörünün parçası sayan zihniyet bu tasarıyı meclisten ne yazık ki geçirecek. Ancak Üniversitenin gerçek sahipleri olan öğretim üyeleri, öğrenciler ve okul emekçileri, paralı eğitim ve üniversitenin tepeden yönetildiği bir çerçeveye karşı seslerini yükseltecek. Bu artık bir zorunluluktur. Tasarı meclisten geçerken öğrenciler işin ciddiyetini anlamasalar da mutlaka hayatlarına etki ettiği zaman anlayacaklar"
İstanbul Üniversitesi 78 Öğrenci Dergisi temsilcisi Koray Güvercin:
"Tasarı üniversitelerin kendi özel hesaplarını kurarak şirketleşmelerini, tüm üniversite yapısının değişimini, paralı eğitime geçişi getirerek, bilimselliği ve üniversitenin kamusal yönünü yok sayıyor. Komisyonlardaki tartışmalar bu yönleri gizlemek için yapılıyor."
Ankara Gençlik İnisiyatifi Temsilcisi Yılmaz Eren:
"Sundukları yasa ile üniversite kapılarını emekçi çocuklarına kapatan ve üniversiteleri işletmelere çeviren YÖK'çülere karşı imza kampanyaları ve eylemler yaptığımızda, hakkımızda soruşturma açılıyor. Öğretim elemanlarından öğrencilere kadar tüm eğitim bileşenleri üniversitede söz ve karar süreçlerinden dışlanıyor. Tüm öğrencileri, öğretim elemanlarını ve okul personelini, geleceğimizi ipotek altına alan ve bizlere soruşturmalar olarak yansıyan Üniversite Yönetmeliklerini ve YÖK Yasasını tartışmaya ve eğitim bileşenlerinin tümünün katılımı ile oluşturulacak yeni bir Üniversite Yönetmeliğini ve Alternatif YÖK Yasa Tasarımızı yaratmaya çağırıyoruz."
Tasarı da değişen maddeler neydi?
Üniversite yapısında köklü değişiklikler getiren tasarının, Milli Eğitim Bakanlığı Komisyonları'nda(MEB) değiştirilen başlıca maddeleri şunlar:
* Harçları belirleme yetkisini üniversite yönetimlerine devreden tasarının ilk halindeki madde kabul edilmeyerek, eski YÖK Yönetmeliğinde yer alan harçların Bakanlar Kurulu'nca belirlenmesi.
* Kredi ve bursları belirleme yetkisinin üniversite yönetimlerine devredilmesini öngören madde de geri çevrilerek bu yetki eskisi gibi Kredi ve Yurtlar Kurumuna bırakılması.
* Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi'nin (ÖSYM) kısaltması aynı kalırken açılımın "Öğrenci Seçme ve Değerlendirme Merkezi" şekline dönüşmesi.
* ÖSYM'nin bazı sınavların yapılmasını ihale yoluyla başka kurumlara devredebilmesi.
* Başka kurumlardan emekli (milletvekilliği de dahil) olup üniversitelerde öğretim üyeliği yapacaklar öğretim üyesi maaşı alamayacak ancak ek ders ücretleri ve döner sermaye payı ve yolluk alabilecek.
* İşletme hesabının adı özel hesap olacak.
* Ek ders ücretleri 5 katına çıkarılacak. (ÖG/FA)