Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Yusuf Ziya Özcan'ın, araştırma görevlilerinin merkezi sistemle atanacağını açıklamasının ardından Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP) sistemi tartışılmaya başlandı.
Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Prof. Dr. Tahsin Yeşildere, bianet'e yaptığı açıklamada, bu sistemin "ahbap-çavuş ilişkilerinin önüne geçebileceğini ancak birçok sakıncaları da beraberinde getirdiğini" ifade etti.
Yeni kurulan üniversitelere akademisyen yetiştirmek gerekçesiyle bir süredir uygulanan ÖYP sisteminin, bundan sonraki tüm alımlarda uygulanacağını açıklayan Özcan, "akademik düzeyde suiistimalin ortadan kalkacağını" söyledi.
Sisteme göre yerleştirmeler, genel not ortalamasının yüzde 35'i, Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı (ALES) puanının yüzde 50'si, yabancı dil puanının yüzde 15'i esas alınarak yapılıyor. Adaylar yapacakları 10 tercih içerisinden bir okula yerleştiriliyor.
Şifre skandalları korkutuyor
Üniversitelerdeki akademik kadronun araştırma görevlisi alımında hiçbir söz hakkı olmaması tepki çekiyor. Sisteme ilk eleştiri, yıllardır emek verdiği ve çalışma alanını birlikte belirlediği öğrencileriyle çalışma imkanı zorlaşan öğretim üyelerinden geldi. Özcan ise, araştırma görevlisi alımlarında, Anadolu'daki öğrencilerin "Nasıl olsa benim dayım yok ben buralara giremem" diyerek İstanbul, Ankara ve İzmir'deki okullara başvurmadığını, merkezi sistemin bu sıkıntıları kaldıracağını öne sürdü.
Ayrıca, 2010 ve 2011'deki ALES, LYS gibi sınavlardaki şifre skandalları, Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi'nin (ÖSYM) yapacağı bu tür merkezi sınavlarla ilgili de endişe yaratıyor.
"YÖK, merkeziyetçilikte ısrarlı"
"Üniversiteler özerk ve özgür bırakılmalı" diyen Prof. Dr. Yeşildere, konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı:
* Birincisi, 12 Eylül askeri darbesi ürünü olan YÖK'ün merkeziyetçi yapısını hala sürdürme konusunda ısrarlı olmasını eleştiriyoruz. Üniversiteler bu konuda özerk ve özgür bırakmalı. Üniversiteler kendileri hangi kriterlere göre nasıl, hangi bilimsel boyutlarda yüksek lisans veya doktora öğrencisi veya uzman alacağını kendi belirlemeli. Bu yönden YÖK'ü eleştiriyoruz.
"Ahbap-çavuş ilişkisi vardı"
* Uygulamayı bazı açılardan da doğru buluyoruz. Açılan yeni devlet ve vakıf üniversiteleriyle üniversite sayısı 172'ye kadar çıktı. Birçoğu yüksek lisans ve doktora eğitimi verebilecek konumda değil. Araştırma görevlisi bulmalarında zorluklar yaşanıyor, nitelikli kişiler yerine ahbap-çavuş ilişkisiyle araştırma görevlisi alınabildiğini biliyoruz. Dolayısıyla bunun önüne geçmek adına, gelişmekte olan yeni açılmış üniversitelere araştırma görevlisi yetiştirmek için merkezden bir denetim modeli olabilir. Ancak bunu üniversitelerin talep etmesinde fayda var. Üniversite senato kararı veya yönetim kurulu kararıyla böyle istekte bulunmak doğru olabilir.
"Nitelikli elemanlar böyle körelebilir"
* Çok nitelikli elemanların, araştırma görevlisi olarak alınmasında da destek sağlayan YÖK'ün bu nitelikli elemanları yukarıdan görevlendirerek, hiçbir altyapısı olmayan üniversitelere göndererek, gelecekte çok iyi birer akademisyen olabilecek insanların körlenmesine neden olabilecektir. Orada yetişmiş öğretim üyesi yoktur, araştırma yapısı yoktur, altyapı yoktur, öğretim üyesi yoktur, bu öğrenci orada körelebilir. Uygulamanın bu yönden sakıncalı olduğunu söyleyebiliriz.
* Yurtdışında birçok ülkede özellikle bizim gibi ülkelerden gelen öğrencilere ilgisizlik var. Dolayısıyla yurtdışında yapılan doktoraların hepsinin yurtiçinde yapılanlardan iyi olduğunu söylemek mümkün değil. Bu kaynakların ülkedeki yüksek lisans ve doktora yaptırabilecek gelişmiş üniversitelere aktarılması daha doğru olur.
"Eski sistemde de aksaklıklar vardı"
* YÖK'ün uygulamasının sakıncaları yüzde 70 ise olumlu taraflarının da yüzde 30 olduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle, konunun bir süre daha tartışılması gerekiyor.
* Eski sistemi biz de eleştiriyoruz. Eski sistemde Özcan'ın söylediği gibi birçok üniversitelerde hatta gelişmiş olanlarda bile ahbap çavuş ilişkilerini görüyoruz. Yabancı dili yetersiz olan, bilimsel yönden yetersiz olan birçok öğrencinin öğretim üyesinin ihtiyaçlarını karşıladığı, ona iyi davrandığı için araştırma görevlisi olarak alındığını biliyoruz. Bunun önüne merkezi yabancı dil sınavları bir nebze de olsa geçti ancak dil sınavı verildikten sonraki bilim sınavlarında bunları yaşamaya başladık. Ama bu olmuyor diye merkezden yapmanın doğru olduğunu da söyleyemeyiz.
"Hangi kriterlere göre atanacak?"
* Asıl sıkıntı da hangi öğrencinin, neye göre, hangi okula gönderileceği... Bunun hangi kriterlere göre belirleneceği... Hangi kriterlerin baz alınacağı çok önemli. Vakıf üniversiteleri de sayısal olarak arttı, bununla birlikte promosyonlar ve reklamlar da arttı. Bunları kaygı verici gelişmeler olarak görüyoruz. (AS)