Belgesel film sanatı hem dünyada, hem Türkiye'de her geçen gün daha çok önem kazanıyor. Esasen öğrencilerden müteşekkil, Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Ege İletişim Çalışmaları Topluluğu olarak yedi senedir Ege Belgesel Film Günleri’ni düzenliyorsunuz. Amaçlarınız ve karşılaştığınız zorluklar nelerdir?
Topluluk olarak yurtiçinde ve dışında çekilmiş, insan haklarına ve insana duyarlı belgeselleri gösterebilmeyi ve bunu ticari bir hedef koymadan yapmayı amaçlıyoruz. Biz inanıyoruz ki, sanat üniversitenin ve kent yaşamının içerisinde olması gereken bir değer.
Belgesellerle bir parça da olsa bunu sağlamak istiyoruz. En büyük problemimiz ise gösterim yeri. Üniversite içerisinde sinema salonu fikri ortaya çıktığında topluluk olarak desteklemiştik. Konuşulan ilk fikirler Türkiye’de salon bulamayan alternatif filmler için bir gösterim olanağı sunulmasıydı. Ancak daha sonra rektörlük konuşulan fikirlere sadık kalmadı ve popüler filmlerin gösterildiği sıradan bir yer halini aldı.
Özgürce gösterimler yapabileceğimiz ve izleyebileceğimiz, popüler sinemanın dışında düşünebileceğimiz ve üretebileceğimiz bir alan yok.
7. Ege Belgesel Günleri, Türkiye gündeminin yoğun yansımalarla Ege Üniversitesi’nde yaşandığı bir haftada gerçekleştirildi. Süreci sizlerin bakış açısıyla öğrenmek isterim…
Üniversiteler toplumsal olaylara en hızlı tepki veren ortamlardan biri, dolayısıyla Ege Üniversitesi de ülkenin yoğun gündemiyle iç içe yaşıyor. Halkın genel taleplerinin burada öğrenciler tarafından rektörlüğe yöneltildiğini görebilirsiniz.
Biz bu ülkede ve üniversitemiz de öncelikle insana, başka düşüncelere ve yaşam tarzlarına saygılı bakış açılarını görmek istiyoruz.
Örneğin “Nefret” isimli bir belgesel vardı bu sene, bu ülkedeki linç kültürünü anlatan… Biz, arkadaşlarımızın insanlık dışı şartlarla gözaltına alındığına şahit olduk bu süreçte. Nefret’i bir yandan perdeden izledik bir yandan da bire bir yaşadık.
Türkiye'deki siyasal iktidarlar üniversite öğrencilerine genelde potansiyel tehlike olarak bakarlar. Bu baskıyı üzerinizde hissediyor musunuz?
Hissediyoruz. Özellikle de polisler aracılığıyla sürekli bir gözetlenme, fişlenme ve en sonunda da etkisizleştirme politikasının kıskacı altındayız.
Yabancı belgeseller etkinliğinizde bu sene daha geniş bir yer kapladı, seneye artacak gibi duruyor. Yabancı belgesellerde olup yerli belgesellerde her zaman bulunmayan başlıca özellikler nelerdir?
İnsan hakları konusunda derin yaraları olan bir ülkeyiz. Dolayısıyla yerli belgeseller daha çok bu konulara yönelmiş durumda. Yabancı belgesellerde ise daha geniş bir konu seçkisi görebiliyoruz.
Nitelik açısından da farklar var. İçeriğin yanı sıra belgesel estetiğine de önem var. Konunun ilgi çekici ve önemli olması yeterli değil.
Film seçerken dikkat ettiğiniz unsurlar hangileri?
Konuları ve belgesel sinemanın estetiğine ne kadar önem verdiği bizim için belirleyici oluyor. Daha önceki belgesellerde görmediğimiz yaratıcılıklar da dikkatimizi çekiyor.
Bu seneki belgeseller arasında favorileriniz olmuştur, örnekler vermeniz mümkün mü?
Belgeseli bilmediğimiz ya da yaşamadığımız dünyalara bir giriş olarak görüyoruz. Her bir belgeseli merakla izledik. Her biri bize birçok şey gösteriyor, dolayısıyla hepsi favorimizdi.
Şahsen çekmeyi düşündüğünüz veya çekilmesini hayal ettiğiniz belgesellerden de örnek alabilir miyim?
Üniversiteler belgesel çekmek için güzel hikâyeler barındıran yerler. Ege Edebiyat ve İletişim Fakültelerinin bahçesi ve orada yaşananlar belgesel olmalı.
Benim aklıma ise geceyarısına doğru Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde, Gezi'deki çevik kuvvete öykünen zabıtaların beklediği seyyar satıcıların hayatı, bünyemize çok yararlı olmasalar da Konak İskelesi’yle Konak Pier arasındaki mıntıkadan sabaha doğru toplanan dolmalık midyelerin yolculuğu veya Çandarlı Körfezi’nin antik zamanlardaki haliyle günümüzdeki vaziyetini kıyaslayan bir belgesel geliyor…
Türkiye'nin başka üniversitelerinde benzer etkinlikler düzenlemek isteyen öğrencilere neler tavsiye edersiniz?
Bir senelik bir çabanın ürünü, kısa bir süre de ortaya çıkmıyor, dolayısıyla büyük bir sabır ve yardımlaşma işi. Biz beraber vakit geçirmekten hoşlanıyoruz, saatlerce bir odanın içerisinde programı oluşturabiliyoruz. Hayata ve dünyaya dair anlatacak ortak bir şeyleri varsa bu iş daha iyi ilerliyor.
Başarılı etkinliğiniz ve ayırdığınız vakit için teşekkür ederim.
Sorularınız için biz de teşekkür ederiz. 8. Ege Belgesel Film Günleri’nde görüşmek dileğiyle... (MT/YY)