Bir yerel gazetede yazdığı köşe yazılarına aldığı övgüler onu yüreklendirmiş ve kendi gazetesini kurmasına vesile olmuş. 23 yaşındaki Umut ve ondan iki yaş küçük Dilek, Hüsniye'nin kardeşleri.
Kadın sayfası: Dikiş, yemek, çocuk
Türkiye'de en az yerel gazetenin çıktığı iller arasında; son sırada yer alan Tunceli'den Ankara'ya uçan bu haberi duyduğumda, 2003 Eylül'ünde Adıyaman'da tanıştığımız bir yerel gazete yöneticisini hatırladım.
"Yerel Kadın Muhabirler Ağı" projemizle ilgili çalışmalarımız sırasında tanıdığımız bu yönetici, kentin aktif kadınlarından birine "Gel bizim gazetede bir kadın sayfası hazırla; yemek tarifleri ver, dikiş-nakış, çoluk-çocuk..." diye teklif götürdüğünü anlatıyordu ballandıra ballandıra.
Sözü, "kadınlar kalem oynatacaksa, bu konular üzerine cümle kurabilirler ancak," demeye getirdiği için ona öfkelendiğimi sanıyorum. Oysa siyasetten tarıma, kent yaşamından evdeki hayata kadar, her konuda söyleyecek sözü var kadınların. Bırakınız söylesinler!
"Kadınların sesleri, sözleri nerede?"
İster Doğuda olsun ister Batıda, yerel basın erkeklerin elinde; sahibinden köşe yazarına kadar yazıp çizenlerin, düşünüp konuşanların, yorum yapıp hesap soranların çoğu erkek. Peki nerede kadınlar? Onların sesleri, sözleri nerede?
Çoğu kadının, değil görüş bildirmek, konuşmaktan bile çekindiği Doğu topraklarında bir gazete kuran, adını da "Emek" koyan Hüsniye Karakoyun, kardeşleriyle birlikte kent gündeminin izini sürüyor, inat ve ısrarla.
Bu genç kadınlar, işin her aşamasını birlikte kotarıyorlar. Zira, ne yanlarında çalışan birileri ne de gönüllüleri var. Gazete, Tunceli'de olup bitenleri, Tunceli'den gelip geçenleri, Tunceli'nin görüp görebileceği en cevval kadınlardan üçünün hevesi, inancı sayesinde beş aydır okuruyla buluşuyor.
Hüsniye Karakoyun'la, kardeşleriyle birlikte gecesini gündüzüne katarak, bin bir emekle yaşatmaya çalıştığı gazetesi üzerine söyleştik. Yürekli üç kadının çabalarıyla doğan "Emek" gazetesinin öyküsünü merak edenlere...
İlin iç çekişlerini anlatan bir gazete
Tunceli'de bir gazete çıkarmak ilk kimin aklına geldi?
Gazete çıkarmak benim fikrimdi. Geçmişte yerel gazetelerde köşe yazıları yazmıştım. Gelen olumlu tepkilerden yüreklendim. Zaten yıllardır içimde yeşerttiğim fakat henüz gerçekleştiremediğim iki düşüm vardı:
Üniversitede bölümümle ilgili yüksek lisans yapmak ya da kitap yazmak. İkisini de henüz gerçekleştiremedim. O halde bir gazetede yazayım, en azından kendimi keşfetmiş olurum, dedim. Yerel bir gazetede yazmaya başlayınca gelen olumlu tepkilerden, "bir gazete neden olmasın" fikri doğdu bende.
Acılı bir coğrafyanın ağır yaşamının ürünü biriydim. Hiç kimseye yaranamayan, kendi içinde patlamalar yaşayan bir şehrin köyünde doğmuş, imkansızlıklara, çaresizliklere inat okumayı başarmış bir birey olarak değiştirip dönüştüren olmalıyım.
Yıllarca adeta gizli ve yürekte kalan kendi yurduna özlemle, şehrime dönmek için uğraştım. Geldiğimde, bu ilin iç çekişlerini, yorgunluk ve kırgınlıklarını anlatan bir gazetesinin bile olmadığını fark ettim. Bir süre nasıl yapmalıyım diye düşündüm, bu arada da çıkaracağım gazetenin alt yapısıyla ilgili girişimlerde bulundum.
Bu fikri paylaştığınızda aileniz ve yakın çevrenizden nasıl tepkiler geldi?
Gazete çıkarma fikrimi dillendirdiğimde hep olumsuz şeyler söylenirdi. Benimse her defasında beynimde bunun olabileceğine dair güzel kıvılcımlar çakardı. Çünkü, zaten yaşamımın her karesi zorluklarla doluydu. Bunun da üstesinden gelebilirdim.
İşe nereden başladınız?
Uzun uğraşlardan sonra Doğan Haber Ajansı muhabiri olan bir beyle gazete çıkardık. Devletin vatandaşını yalana alıştırdığı bir ülkede yaşadığımız için, hiçbir kanuni sorumluluk ve yetki alamadım.
Kendi kişisel kırgınlıklarımdan ötürü, bana acı verseler dahi olumsuz konuşmak istemem. Bu nedenle bu beyin tavırlarını anlatmak doğru değil, diye düşünüyorum. Çünkü kırgınlıklarımı eğitmeyi öğrendim. Nitekim bu insana duyduğum kızgınlık ve öfke, yerini dingin bir kırılganlığa bıraktı.
Yaşadıklarım, çocuğumu kapıp koşan birinin ardından bir şey yapamadan öylece bakmak gibiydi. Bu durumu kardeşlerim öğrendi. Yanıma geldiler. Üç kız kardeş bir gazete çıkardık. Adını "EMEK" koyduk.
Neden "Emek"?
Bu adı seçmemizin bir değil, birkaç nedeni var. Birincisi; emek hırsızlarına karşı kendimi savunma konusunda daha direngen olacağım.
İkincisi; emek sözcüğünü her zaman çok sevdim. Çünkü yaşamımda elde ettiğim her şeye çok büyük emek harcayarak ulaştım.
Üçüncüsü; gazete çıkarmak; üretmek, dayanmak, direnmek ve zorluklarla savaşmak demekti. Bütün bunlar elbette emek ister. Bundandır adımız "Emek".
Tunceli Belediyesi, Valilik vb. kurumlardan ya da başka kuruluşlardan destek alıyor musunuz?
Hiçbir kuruluştan destek almıyoruz. 2004 yılının şubat ayında gazeteyi çıkarmaya başladık. Abonelikler, küçük çapta aldığımız reklamlar ve benim öğretmen maaşımla döndürmeye çalışıyoruz. Şu anda tıkanma noktasına geldik.
Resmî ilan alma süremizi doldurduk. Fakat Valilik Halkla İlişkiler Müdiresi önümüzdeki en büyük engel. Mevzuattaki "o ildeki matbaada basılmalı" şartını her defasında engel olarak önümüze çıkarıyorlar. Oysa sadece adı gazete olan, ulusal basından kestikleri haberleri fotokopi yoluyla çoğaltıp dağıtan, mevzuattaki onlarca maddeye uymayan iki gazeteye resmî ilan veriliyor.
Önceki valimiz Ali Cafer Akyüz bu tür çalışmalara son derece duyarlıydı. Üç ay yayımlandıktan sonra, gerek gazetemizden gerekse kendisiyle birebir görüşmelerimizden hakkımızda olumlu ve güzel düşünceler edinmiş olmalı ki, bizi yanına çağırıp neye ihtiyacımız olduğunu sordu. Biz de dijital fotoğraf makinesi, yazıcı, tarayıcı ve kamera gibi eksiklerimiz olduğunu söyledik.
Bizden birinin İstanbul'a gidip bu aletlerin fiyatlarını araştırarak kendisine bir maliyet çıkarmamızı istedi. İstanbul'a gidiş için on gün sonra alacağım maaşı beklememiz gerekiyordu. Kardeşlerimden birinin İstanbul'a gidişinden iki gün sonra, Tunceli'nin bir önceki Valisi Mustafa Erkal, tekrar görevine döndü. Bizim araştırmamızın da hiçbir anlamı kalmadı.
İhtiyacınız olan teknik donanımı nasıl kurdunuz peki?
Taksitle alınmış bir bilgisayarımız ve Almanya'dan yıllar önce hediye olarak gelmiş bir fotoğraf makinemiz var.
Gazetenin içeriğini nasıl belirlediniz? Yayına hazırlarken hangi konulara ağırlık veriyorsunuz?
Gazetenin içeriği konusunda kısıtlı davranmasak da, maddi imkansızlıklardan kaynaklı olarak istediğimiz birçok şeyi yapamıyoruz. Yine de elimizde olanla en iyiyi vermenin çabası içindeyiz. Gazetemizde; yerel haberler, derleme, yorum, makale, komedi sayfası, spor, sağlık, eğitim gibi sayfa başlıkları var.
Üçünüz dışında başka çalışanlar da var mı? Haberleri kim izliyor?
Haberleri kendimiz takip ediyoruz. Üçümüz dışında çalışan yok. Zira bir başka çalışana ödeme yapma şansımız yok. Gönüllü birileri de henüz çıkmadı.
Arkanızda ekonomik bir güç yoksa bir yayın organını çekip çevirmek pek kolay değil. Giderleri nasıl karşılıyorsunuz?
İlan alamıyoruz. Reklam konusunda da ciddi sıkıntılarımız var. Zaman zaman aldığımız reklamlar oluyor. Fakat bunlar insanlara reklam verme alışkanlığını kazandırmak amaçlı olduğu için reklamları sembolik bir tarife üzerinden ücretlendirdik.
İnsanlar reklamı gereksiz görüyor. "Tunceli küçük bir yer zaten, herkes beni tanıyor" diye savunmaları var. Zaten yerel medya kavramı da yok burada; radyosu yok, televizyonu yok, gazetesi yok. Buradaki insanlar ticareti de öyle büyük düşünemiyorlar. Küçük ve günlük kazanımlar onlara yetiyor.
Gazetenizi kimler okusun istersiniz?
Gazetemizi en ücra mahalledeki bölük pörçük okuyan herhangi biri bile okusun istiyoruz. Gazetemizi satan 13-14 yaşlarında birkaç çocuk var. Her yere ulaştırmaya çalışıyoruz.
Ayrıca kenar mahallelerde yaşlılarla, köyden göç edenlerle vs. yaptığımız haber-derlemelerde de onlara kendimizi, gazetemizi tanıtıyoruz. İstiyoruz ki, artık insanlar çaresizliklerini, karamsarlıklarını bizimle paylaşsın. En azından konuşabilsinler ve sıkıntıların yazılarak giderilebileceği umudunu yeşertsinler içlerinde.
Nitekim son günlerde arka arkaya yaşanan intihar haberlerini yazarken içimiz burkuluyor ve daha fazla insana ulaşmalıyız hırsına kapılıyoruz.
Gazetenin dağıtımını civar ilçelerde de yapabiliyor musunuz?
Gazetemiz Tunceli ve ilçelerdeki bayilerde satılıyor. Elazığ'daki Hozat Garajı diye bilinen yerdeki bir bayiye de satılmak üzere bırakılıyor. Tuncelililer Derneği, ilçe belediye başkanları ve başka illerdeki arkadaşlarımıza da postayla ulaştırıyoruz.
Yaz tatilinde ilçelere gidip birkaç gün kalarak gazetemizi tanıtmayı düşünüyoruz. Çünkü, adımızdan ötürü tedirgin olan, bizi bir siyasi partinin yayın organı sanan, siyasi kaygılarla almaktan çekinenler oluyor.
Beş aydır bunu Tunceli il merkezinde büyük oranda kırmayı ve tarafsız olduğumuzu kanıtlamayı başardık. Bu ilde olmamız nedeniyle zor fakat bizce en güzel adı seçtik. İsteğimiz, her eve girmek.
Gazetede Tuncelili kadınların gündeminden haberler de var mı? Ya da şöyle sorayım; bir 'kadın sayfası' yapmayı düşündünüz mü?
Kadın bir sayfa isterse neden olmasın! Güneydoğu'da bir erkeği paylaşan birkaç kadın ve onlarca çocuk beni çok üzerdi. En karanlık illerden birinin en karanlık günlerini yaşadığı dönemlerde, kadının bu teslimiyetçiliğine, kaderciliğine isyan eden yazılar yazardım oradaki yerel gazetede.
Fakat yıllar içinde gördüm ki; çoğu defa kadın kendisine reva görülen rolü oynamaya o denli meyilli ki, sizin çırpınışlarınız onlara çarpıp geri dönüyor. Şu anda yolumuzu tıkayan da yine bir kadın (Hüsniye, burada bir isim telaffuz ediyor, bizde saklı kalmak koşuluyla).
Haber yapmak için kadın sendika başkanlarına gittiğimizde yaşadıklarımızdan bahsetmek bile istemiyorum. Murathan Mungan'ın "Yüksek Topuklar" kitabındaki kadın tipleri acaba çok mu yaygın?..
Belli ki kadın dayanışmasından pek söz edilemiyor. Burada birbiriyle bağlantılı iki soru sormak istiyorum. Birincisi; bu dayanışma ve destek olma bilincinin yerleşmemesini, yönetici konumundaki kadınların 'erkekleşmesine' mi bağlıyorsunuz? İkincisi de; çıkardığınız gazeteyle neyi ne kadar değiştirebileceğinize inanıyorsunuz?
Ülkemizde iki tip kadın var: 1. Kendisini ve yaşadığı yeri değiştirmek istese de töre kıskacından, tabulardan, yasaklardan, kuşatılmışlıklardan kurtulamayan, zaman zaman sıra dışılığı başardığında da bunu yaşam hakkının elinden alınmasıyla ödeyen kadınlar.
2. Okumuş, kültürlü diye düşünülen fakat asıl prangalı olanlar. Erkeğe yaranma adına bazen yapay bir anne ve eş olan, bazen de kendisini, çevresini, kazandığını başa kalkarak tüketenler...
Küçük bir azınlık var. Bunlar da imkansıza inat yeşermeye çalışırlar. Çoğu zaman kaderleri bize benzer. Hep sıkıntı. Erkeğin yüzyıllardır süren bu rahatlığının, hoyratlığının ve yaşamın merkezi olmasının sorumlusu, belki de temel suçlusu kadındır derim.
Bazı istisnalar ve kural dışı davrananlara olan inancımızla onları kucaklıyoruz. Çıkardığımız gazeteyle en çok değişime inatla direnenleri değiştirmeyi istiyoruz. Yine zor olana talip olduğumuzu biliyoruz. Fakat bu konuda da inatçı ve ısrarlı olacağız.
Tuncelili kadınların en önemli sorunları ne? Sizin, iş yaşamına atılmış, kendi işini kurmuş genç kadınlar olarak en büyük sıkıntılarınız nedir?
Erkekler, birçok yerde olduğu gibi, kahvehaneler ve birahaneleri dolduruyor. Kadın ise hem kendini tüketiyor hem de çevresini. Maddi imkansızlıklar, işsizlik erkeğe bir dert ise, kadına bin dert! Tuncelili kadın yaşamın ağırlığını çok iyi biliyor.
Maddi anlamdaki sıkıntılarımız şu an için en temel sorunumuz. Bunu dillendirmeyi de istemiyoruz. Bayan olduğumuz için insanların farklı yorumlarda bulunabilecekleri yönünde kaygılarımız var.
Biz bu gazetenin uzun soluklu ve saygın olmasını istiyoruz. Ayrıca, insanların bizi bayan olarak görüp yapay bir saygı göstermesini değil de, birey olarak önemsemelerini istiyoruz. Bu nedenle sıkıntılarımızı çok güven duymadıkça insanlarla paylaşmıyoruz.
Bu işten maddi bir beklentiniz var mı? Gazete, ekonomik özgürlüğünüzü size kazandırabilir mi?
Çok büyük maddi beklentiler içinde olmadan açtık bu gazeteyi. Fakat zamanla gördük ki kendisini bile döndüremiyor. Şimdi baskı ve büro kirasını ödemekte zorlanıyoruz. Kredi kartıyla da bir miktar açıldık. Fakat zoru başarmak ve umutlu olmak var doğamızda. Pes etmek yok. Gelecek günler güzel olacak. Zaten birçok şeyi yoktan var etmedik mi? Köyden ilçeye gidip gelerek okumak, üniversiteyi çalışarak okumak ve okuyamayan kardeşleri okutmak... (SD/BB)