Hepsi değil kuşkusuz. "Tuzu" kuru olanlar, sırtını "sağlam" yere dayayanlar, su akarken "kova"sını dolduranlar var. Onların umurunda değil bunlar. Yarını düşünüp bugünden yarını hazırlamak adına zorlukları, zorda olanların üzerine yıkanların umurunda değil onlar.
"Onlar" diğer tüm mesleklerde ne kadarsa, bu meslekte de o kadarlar.
Hekimlerin sayısı yüzbinlere dayandı. "Onlar"ın sayısı belirsiz. Kimisi "onlar" çoğunluk diyor. Çoğunluk olup olmadığını bilmeyenler "zorda"lar.
Zorda olanlar, zorda olduğunun bilincinde olanlar, geleceğin bugünden daha zorlu olacağını bilenler, hele hele bu zorluğun kat be kat fazlasını yaşayanların, kimi kere çaresizliğini, kimi kere de umarsızlığını görünce yaşamı daha da zorlaştıracak işlere soyunuyorlar:
"Mücadele ediyorlar!..."
"Direniyorlar!..."
* * *
Bu ülkenin emekçileri bundan 34 yıl önce aynı tarihte "salt örgütlenme" adına bir uzun yürüyüşe başlamışlar, sonrasında gelişenlere ve ulaştıklarına kendileri de şaşmışlar, sonrasında elde ettikleri kazanımları yıllar içinde birer birer yitirseler de 34 yıl sonrasında bile anılarda olan, yola çıkanlara ışık tutan bir tarih yazmışlardı. Onlar "zorda"ydılar.
"Karanlık gecelerde herhangi bir 'ışık' bir kez yanmaya görsün; bir parladı mı aydınlığı hem çok uzaklara ulaşıyor, hem de karanlığı adeta yırtıyor."
O günlerde yanan ışık 34 yıl sonra bu kez hekimlerin yolunu aydınlattı.
* * *
Hekimler 16 Haziran 2004'de yurdun 6 değişik güzergahından "umuda beyaz yürüyüş" başlattılar. Sayıları öyle fazla değildi. Hedefledikleri de öyle aslında başarılmayacak şeyler değildi.
Ama o hedefleri hedef almayanlar işleri günden güne daha zora sokuyorlar, uyarıları duymuyorlardı.
5 Kasım, 24 Aralık 2003'lerde kamuoyuyla da paylaşılan bu uyarılar 10-11 Mart 2004'te de yinelendi.
Gelinen süreç ve uygulamaya konulanlar uyarıları daha yüksek sesle dillendirme gereksinimi doğurdu. İşte "umuda beyaz yürüyüş" böyle başladı.
* * *
Bu yürüyüş "umuda" yönelen bir yürüyüştü.
İnsanları var eden, geleceği kuran "umut"tur. Öyle herkesin umudu olması gerekmez bu "umut"un. Onu "umut" edenlerin sayısının azlığı çokluğu da belirleyici değildir. Yalnız "umut" edilmesi yeterlidir.
Hekimler "umuda" yürüdüler, çünkü hâlâ "umut" edilmesi gereken işleri var yapmak istedikleri. İnsan hakları yazılı belgelere geçtiğinden beri, sağlık hakkı, sağlıklı yaşama hakkı ve bu hakkın gereğini yerine getirecek olan "herkese eşit, ücretsiz, ulaşılabilir, nitelikli bir sağlık hizmeti" herkesin hakkı sayılıyor.
En çok da şimdi: Çünkü insanlığın başta kendisi olmak üzere yarattığı tüm değerler artık "para" denilen insanın yarattığı bir yeni tanrının gücüne eşitlenmiş durumda. O yaksa hiç biri yok ve gün geçtikçe de artık hiç bir zaman olmayacağı bir sürece doğru hızla yol alıyoruz.
Bizde ise sağlık "hak" olmaktan çıkmak üzere. Çıkacak da... Eğer direnilmezse...
Hekimler direniyorlar, hekimler "umuda" yürüyorlar, çünkü kendilerine güveniyorlar hâlâ!...
* * *
Hekimler bu yürüyüşlerine "beyaz" dediler. Bunu yürüyüşlerini "beyaz gömlekleri"yle yaparak gösterdiler bizlere. Çünkü "kirlenmemiş" bir buluşmayı, bir birlikteliği, böyle süren bir yürüyüşü göstermek istediler bize.
Değerlerin insanın elinin kiri olan "para"ya dönüşümüyle her şeyde olduğu gibi hekimlik mesleğinde de büyük bir "küresel" kirlilik yarattı.
Hekimlerin değdikleri her şeyden ellerine ve mesleklerine bir "kirlilik" bulaşıyor. Onlardan da yeniden topluma dönüyor.
Umudun odaklaştığı konulardan birisi de bu kirlilikten arınmaktı. Onun için hekimler "beyaz"lar içinde "beyaz"a doğru, "beyaz" yürüdüler. Algılayanlar "beyaz"ı gördü, ayrımına vardı ve anladı.
* * *
Hekimler "yürüdü"ler. Yürümek harekettir, eylemdir, eylemliliktir. Yürümek insanın varolduğunu ve varlığını sürdürüdüğünü göstermektir. Zorlu hedeflere, uzak hedeflere ancak yürüyerek varılır.
Onun için hekimler sağlık ocaklarından, muayene odalarından, ameliyathanelerinden, sağlık kuruluşlarından, hastanelerinden çıkarak "yürüdü"ler.
"Yollar yürümekle aşınmaz" diyenlerin olduğunu bile bile yürüdüler. "Hekimler haklarını almak için hükümetleri daha çok rahatsız eden eylemler yapmalılar" diyen hocaları, ustaları Prof. Dr. Nusret Fişek'in sözünü tutmak için yürüdüler hekimler.
Hekimler "yoldaş"larını fark etmek, anlamak, tanımak için yürüdüler. Hekimler sokaktaki yaşamı yakından görmek için sokağa çıkıp yürüdüler. Hekimler sokaktaki insanın kendilerini görmeleri, anlamaları için yürüdüler. Hekimlerin çareleri kalmamıştı, onun için ayağa kalktılar ve yürüdüler. Hekimler bu nedenle "umuda beyaz yürüdüler".
* * *
Trakya'da Kırklareli'nden başlayan, Edirne, Tekirdağ, Gebze, Kocaeli, Bolu üzerinden Ankara'ya kadar uzanan güzergahta ben de onlarla birlikte oldum, onlara katıldım, onları izledim.
Çok şey gördüm, çok şey öğrendim. Hekimlerden, sağlık çalışanlarından, hizmeti alanlardan, izleyenlerden, karşı çıkanlardan.
Bunların hepsi birleşince bende önemli bir deneyim oluşturdular. Altı güzergahın tümünü izleyenler, oralardan çıkan sonuçları birleştirenler eminim benimkilerden çok daha büyük, kapsamlı, doğru ve geleceğe ışık tutan sonuçlar çıkaracaklar. Bundan eminim.
* * *
Başlayan bu yürüyüş sürecek. Çünkü o yürüyüş yalnız hekimlerin, özlük hakları, iş güvenceleri, meslek onurları ve insanların sağlık hakkı için yapılmadı.
Bu yürüyüş yalnız hekimlerin ve onlara destek veren sağlık çalışanlarının yürüyüşü değildi.
O yürüyüş, insana ve yarattığı uygarlığa inanan, güvenen, yaşanan tüm sıkıntılara karşın geleceğin dünden de bugünden de daha güzel, doğru ve iyi olacağını bilen "insanlığın", "emeği en yüce değer sayanların" yürüyüşüydü.
16-18 Haziran da bir "resim" gösterdiler ve yürüdüler. Hekimler hâlâ "bireysel" kurtuluşlarını sağlayabilirler, ama onlar bu yolu seçmediler.
Onlar "doğru" bildiklerini "gerçeklerle" buluşturmak için yürüyorlar, daha çok yürüyecekler.
Bu yürüyüşte herkese yer var aslında. Dahası bu yürüyüşün herkese gereksinimi var aslında. Size de... (BB)