20. yüzyılın başlarında Mısır’da doğmuş olan Ümmü Gülsüm, sadece Mısır’ın değil, tüm Arap dünyasının en güzel sesli şarkıcılarının başında geliyor. Yoksul bir imamın kızı olarak Dakhaliye eyaletinin Sinbillaveyn yerleşimi yakınlarındaki Tamay Zahayra köyünde dünyaya geldi.
Doğum tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte, çeşitli kaynaklar farklı tarihleri (28 Aralık 1898, 31 Aralık 1898, 4 Mayıs 1904 ve 4 Mayıs 1908) öne sürmektedir. İlk ses eğitimini 12 yaşında babasından almış, Kur’an okumayı öğrenmiş ve hafız olmuştur. Babasıyla birlikte çeşitli köylerde ilahiler ve kasideler okuyarak geçimlerini sağlamışlardır. Bu dönemde, kızların topluluk içinde şarkı söylemeleri hoş karşılanmadığı için erkek kıyafetiyle şarkı söylemek zorunda kalmıştır. 16 yaşında, Şeyh Ebu’l Ala’dan ses eğitimi almış ve klasik Arap müziği repertuarını öğrenmiştir. Udî Zekeriya Ahmed tarafından Kahire’ye davet edilmesiyle 1923 yılında buraya taşınmış, 1924 yılında ilk şarkısını plağa kaydetmiştir. Kahire’de sanat çevrelerine girerek önemli bestekârlarla tanışmıştır.
Ümmü Gülsüm, sanat kariyerine başladığında Mısırlı Münire’tül Mehdiye ile rekabet içindeydi, ancak zamanla başarıya ulaşarak öne çıkmıştır. Mısır’da aristokratların evlerinde şarkı söyleyerek seçkin çevrelerin arasında yer almayı başarmış, köylü geçmişinden asla utanmamış ve bu doğallığıyla halkın sevgisini kazanmıştır. 1928 yılında ilk beste denemesini yapmış, 1930’lu yılların başında Mısır’da ün kazanmıştır. 1934 yılında Mısır Radyosu’nun kurulmasıyla sesini tüm Ortadoğu’ya duyurma fırsatı bulmuş, böylece kısa sürede Arap dünyasının en ünlü sesi haline gelmiştir. 1935 yılında Mısır müzikal filmlerinde oynamaya başlamış, bu sayede geniş kitlelere ulaşmıştır.
Altın Çağ
Genellikle 1940’lı yılların ikinci yarısında Riyad El-Sunbati tarafından bestelenen dini şarkıları okudu. Bu şarkılar arasında en önemlileri “Salou Qalbi” (1946), “Woulida el-Houda” (1949), “Nahg El-Barda”dır (1946). Kariyeri boyunca okuduğu aşk şarkılarının yanında her zaman repertuvarında dini ve milli şarkılarda bulundu. 1948 yılında I. Arap-İsrail savaşının yenilgi ile sonuçlanmasından sonra daha çok milliyetçi şarkılar okudu.
Mısır’daki krallık rejiminin 1952’de bir darbe ile sona ermesiyle Ümmü Gülsüm’ün radyo konserleri kısa bir süre yasaklandıysa da bu yasak bir süre sonra bizzat Mısır Arap milliyetçilerinin başı ve Ümmü Gülsüm hayranı Cemal Abdünnâsır’ın emriyle kaldırıldı.
1956 yılında Süveyş krizi sırasında radyolardan bir Ümmü Gülsüm şarkısı olan “Walla Zaman Ya Selahy” şarkısının sıkça çalınması ile bu şarkı Enver Sedat tarafından kaldırılana kadar milli marş ilan edildi. Yeni rejim ile iyi ilişkileri oldu ve özellikle Cemal Abdünnâsır ile çok yakın bir dostluk kurdu.
1964 yılından itibaren Muhammed Abdülvehab ile yaptığı iş birliği ile en popüler şarkıları Abdülvehab tarafından bestelendi. Bu şarkılar arasında İnta Omri, Amal Hayati ve Fakaruni gösterilebilir. Birçok müzik eleştirmeni tarafından 20. yüzyıl Arap müziğinin en iyi bestesi olarak gösterilen bestecisi Riyad El-Sunbati olan “Al Atlal” (1966) şarkısını okudu. Bu dönemde Beliğ Hamdi’nin eserlerini de okumaya başladı. Mısır öncülüğündeki Arap ülkelerinin 1967’deki Altı Gün Savaşı’nda İsrail karşısında ağır bir yenilgiye uğraması onu derinden yaraladı.
Mısır’ın kaybettiği maddî zararlar ve daha önemlisi yeniden prestij kazanabilmesi için ülkesi yararına konserler vermek üzere Fas, Kuveyt, Libya, Lübnan, Sudan, Tunus gibi Arap ülkelerinde konserler verdi. Bu konserlerde diplomatik bir elçi gibi davranarak ülke liderleri ile görüştü. Bu tur içerisinde Ümmü Gülsüm, Arap ülkeleri dışında sadece Fransa’da 1967 yılında Paris Olympia Konser Salonu’nda iki konser verdi.
1970’li yılların başında Arap müziğinin modernleşmesini gördü ve eserlerinde bunlar görüldü.
Son dönemleri ve vefatı
Ümmü Gülsüm son konserini 4 Ocak 1973 tarihinde verdi. Bu konserde bayılacağını hissettikten sonra ilerideki konserleri iptal edildi. 1973 yılında son şarkısı olan Hakam Alaya El Hawa’yı stüdyoda okuduktan sonra sağlığı giderek kötüleşmeye başladı.
3 Şubat 1975’te kalp ve böbrek yetmezliği sebebi ile hayatını kaybetti. Cenaze töreni Kahire’de gerçekleşti. Cenaze törenine katılanların 2 ila 4 milyon arasında olduğu söylenmektedir. Kahire’de İmam El-Şafi mezarlığına, annesinin yanına defnedildi.
*Vikipedi’de yer alan ‘Ümmü Gülsüm’ maddesinden yararlanılmıştır.
(VC)