Türk hükümetinin izlediği sivil halkı zorla göç ettirme politikası yerli hukuka aykırıydı ve uluslararası insani hukuk kurallarını ihlal ediyordu. Hükümet, ülke içinde zorla göç ettirilmiş kişilere karşı sorumluluklarını ve bu kişileri tazmin etme sorumluluğunu uluslararası standartlara aykırı bir şekilde ihmal etmeye devam ediyor.
Göç ettirme eylemlerinin çoğunluğu Olağanüstü Hal (OHAL) altında bulunan illerde meydana gelmiştir. Türk yasaları olağanüstü hal koşullarında devlet görevlilerinin nüfus intikalleri yapmasına izin vermektedir. Ancak, aynı zamanda, aynı yetkililere yeniden konutlandırma ve mali destek sağlama sorumlulukları da yükümlemektedir.
Olağanüstü Hal Bölge Valiliği'ni düzenleyen kararname açıkça şu hükmü içermektedir: (12) "Olağanüstü Hal Bölge Valisinin gerekli gördüğü durumlarda ve güvenlik nedenleriyle, köyler ve mezralar geçici veya sürekli olarak boşaltılabilir, birleştirilebilir veya nüfus başka bir yerde yeniden yerleştirilebilir. Valinin inisiyatifine bağlı olarak ve bu amaçlarla, bu tür yerlerde istimlak yapılabilir. Güvenlik nedeniyle köyleri boşaltılan kişiler isterse yeniden konutlandırılabilir ve bu kişilere mali destek sağlanmalıdır. ... Bu yetkiler tamamen Olağanüstü Hal Bölge Valisine aittir." (13)
Uygulamada, güvenlik güçleri bu resmi yetki ve sorumlulukları hemen her zaman görmezlikten geldiler ve köylüleri keyfi bir şekilde köylerinden sürmeyi ve mülklerini tahrip etmeyi yeğlediler. Bu uygulama yasa dışıydı. Türk Ceza Yasasına göre, bir kişinin şiddet veya tehditle bir eyleme zorlanması (madde 188), tehdit edilmesi (madde 191), evinin yasal olmayan bir şekilde aranması (madde 193 ve 194), insan hayatını tehlikeye atacak şekilde kundaklama yapılması (madde 369, 370, 371, 372 ve 382) veya bir kişinin mülküne zarar verilmesi suçtur.
Uluslararası insan hakları hukuku ve insani hukuk hükümetlerin nüfus intikalleri yapmasına kesin sınırlar koymakta, kullanılan yöntemlerle ilgili sert koşullar getirmekte, bakım sorumluluğunu intikal eylemini yapan yetkililere yüklemektedir. Ayrıca, göç ettirilen kişilere tazminat verilmesi ve zarar ve ziyanların ödenmesi konularında açık yasal teammüler vardır.
1984-99 yılları arasında Güneydoğu'da yer alan çatışma, savaş yasaları olarak da bilinen uluslararası insani hukuk uyarınca uluslararası-olmayan (içsel) çatışma olarak değerlendirilebilecek derecede yoğundu. Silahlı iç çatışmalarda sivillerin ve bunların mülkiyetinin korunmasıyla ilgili hükümler 1949 tarihli Cenevre Konvansiyonlarının 3 numaralı Ortak Maddesinde (14) ve Cenevre Konvansiyonlarının 1977 tarihli ikinci Ek Protokolünde (Protokol I) (15) yer almaktadır.
Türkiye 1949 tarihli Cenevre Konvansiyonlarını imzalamış ancak Protokol'ün 1. bölümünü imzalamamıştır. Bununla birlikte, Protokol 1'in büyük bir bölümü geleneksel uluslararası hukuk hükümleri içermektedir. Bu nedenle tüm devletler ve silahlı muhalefet grupları üzerinde bağlayıcı bir özelliği vardır. Protokol I şu hükme yer vermektedir: ilgili sivil nüfusun güvenliği veya zorunlu askeri nedenler gerekli kılmadıkça, "sivil nüfusun göç ettirilmesi için emir verilmeyecektir." (16) Kızıl Haç/Kızıl Ay Uluslararası Komitesi (KH/KAUK), Ek Protokoller üzerinde yaptığı yorumda şu görüşler yer almaktadır: "Zorunlu askeri nedenler siyasi amaçlarla meşrulaştırılamaz. Örneğin, muhalif bir etnik grup üzerinde daha etkin kontrol kurmak için nüfüsun göç ettirilmesi yasaktır." (17) Yasal bir nüfus transferi söz konusu olursa, ülke içinde göç ettirilmiş kişilerin barınak, hijyen, sağlık, güvenlik ve beslenme olanaklarına sahip olmasını temin etmek için, Protkol 1 yetkililerin "her türlü önlemi almasını" gerekli kılmaktadır.(18)
Türkiye Sivil ve Siyasal Haklar Uluslararası Anlaşması'nın 12. Maddesini 2000 yılında imzalamıştır. Bu madde herkesin "dolaşım özgürlüğüne ve ikamet yerini seçme özgürlüğüne" sahip olduğunu hükme bağlamaktadır. (19) Kişinin ikamet yerini seçme özgürlüğü göç ettirilmeme hakkını da içermektedir.(20) Dolaşım ve ikamet yerini seçme özgürlüklerine getirilecek kısıtlamalara ancak bu tür kısıtlamalar yasayla düzenlendiğinde ve "ulusal güvenlik, kamu düzeni, kamu sağlığı veya ahlakı ya da başkalarının hak ve özgürlükleri" nedenleriyle gündeme getirildiğinde izin verilmektedir. Bu tür kısıtlamalar IÇPR'ca tanınan diğer haklarla uyumlu olmalıdır.
Birçok BM kuruluşu bu hakkı daha da açıklığa kavuşturmuştur. BM İnsan Hakları Komisyonu'na bağlı Azınlıkların Korunması ve Azınlıklara Yönelik Ayırımcılığın Önlenmesi Alt-Komisyonu, 1997'de aldığı bir kararla kişilerin kendi evlerinde, kendi topraklarında ve kendi ülkelerinde kalma hakkını" teyit etmiştir. Ayrıca, "uluslararası hukuk standartlarını ihlal eden tüm zorla göç ettirme [ve] nüfus transferi uygulamalarına hemen son vermeleri" için hükümetlere çağrıda bulunmuştur.
1997'de alınan diğer bir kararda, Alt-Komisyon "insanların keyfi bir şekilde ... evlerinden, topraklarından veya toplumlarında atılmamaları" hakkını teyit etmiştir. Alt-Komisyon insanların evlerinden ve topraklarından "zora dayalı ve gönüllü olmayan bir şekilde atılmalarının evsizliği arttırma ve yetersiz konut ve yaşama koşulları yaratma" sonuçlarına yol açacağını not etmektedir.(21) Ayrıca, boşaltmanın haklı olabilmesi için uygulamanın keyfi olmaması, uygun koruma önlemlerine dayalı yasal prosedürlere dayanması gerektiğini de not etmektedir. Tekil durumları yeteri kadar göz önüne almayan yaygın göç ettirme eylemleri uygulamanın keyfi olduğunun varsayılmasına neden olabilir.
Cenevre Konvasiyonları'nın ortak 3. maddesinde, uluslararası olmayan silahlı çatışmalarda sivil halkın korunması konusunda tüm tarafları bağlayan hükümler vardır. 3cü maddeyi geliştiren ve destekleyen 1. Protokol, "ilgili sivil halkın güvenliği veya acil askeri nedenler hariç" sivil halkın göç ettirilmesini açıkça yasaklamaktadır. (22) Belirtilen durumlarda bile, ülke içinde göç ettirilmiş kişilere konut, hijyen, sağlık, güvenlik ve gıda sağlanması için yetkililerin her türlü önlemi almasını zorunlu kılmaktadır.
Birleşmiş Milletlerin Ülke İçinde Zorunlu Göç Ettirme Konusunda Yolgösterici İlkeleri (BM Yolgösterici İlkeleri) hükümetleri bağlayıcı bir belge olmayabilir. Ancak, bu belge uluslararası insan hakları hukuku ile insani hukuk kurallarını yansıtmaktadır ve bu hukukla uyumlu bir belgedir. Ülke içinde zorunlu göç ettirme olayıyla karşı karşıya olan devletlere yol gösterme amacı vardır. (23) Yolgösterici İlkelerin bazı özgül hükümlerine bu raporun başka yerlerinde atıf yapılmıştır. Ancak, özet olarak şunları içermektedir:
* Halkın intikal edilmesi kararı bu tür bir önlemi almakla görevlendirilmiş bir merci tarafından alınmalıdır;
* Ülke içinde göç ettirilen topluluklara göç ettirmenin nedenleri ve prosedürü ile tazminat ve yeniden yerleştirme konularında tam bilgi verilmelidir;
* İntikal konusunda göç ettirilecek kişilere danışılmalı ve bu kişiler mümkün olduğunca karar verme sürecine katılmalıdır;
* Ülke içinde göç ettirilen kişiler, adli tahkikat dahil olmak üzere, bu tür bir önleme karşı etkin bir yasal çare arama hakkına sahip olmalıdır; (24)
* Devletlerin azınlıkları, köylüleri ve göçebeleri göç ettirme eylemlerine karşı koruma konusunda özel yükümlülükleri vardır (25); hiç bir koşul altında devlet göç ettirmeyi toplu cezalandırma biçimi olarak kullanmamalıdır; (26) ve ülke içinde göç ettirilmiş kişileri zorla askere alma veya askeri gruplara katılmaya zorlama yoluyla bu kişilere karşı ayırım yapılmamalıdır;1
* Göç ettirme işlemi sırasında kişilerin yaşama, onur, özgürlük ve güvenlik haklarına saygı gösterilmelidir; (27)
* Göç ettirilen kişilerin yeterli bir yaşam standardı, gıdaya ve içme suyuna güvenlikli erişim hakkı; temel konut ve korunma olanakları; tıbbi hizmet ve temizlik olanakları gibi hak ve olanaklara sahip olması gerekir; (28)
* Göç ettirilen kişilerin mal ve mülkü gasp edilemez; mülkleri toplu cezalandırma biçimi olarak tahrip edilemez .
* Devletler göç ettirilen kişilerin arkada kalan mülklerini tahribata, keyfi ve yasadışı el koymaya, işgale veya kullanıma karşı korumak zorundadır; (29)
* Göç ettirilen kişilerin refahının korunması esas olarak ilgili devletlerin görevidir, ancak bu devletler hükümetdışı veya hükümetlerarası örgütlerin sağlayacağı insani yardım için serbest erişim olanağı sağlamalıdır; (30)
* Göç ettirme durumun gerektiğinden daha fazla uzun bir süre sürdürülemez; (31)
* Devlet yetkilileri esas olarak ülke içinde göç ettirilen kişilerin evlerine gönüllü ve güvenlikli bir şekilde geri dönüşüne veya ülkenin başka bir yerinde gönüllü olarak yerleşmelerine olanak verecek koşul ve imkanları sağlamakla yükümlüdür. Ayrıca, devlet yetkilileri göç ettirilmiş kişilerin geri dönüşün planlanması ve yönetimine katılmalarını sağlamakla yükümlüdür; (32)
* Yetkililer, mülklerini yeniden elde etme konusunda göç ettirilmiş kişilere yardım etmeli ve bunun mümkün olmadığı durumlarda sözkonusu kişilere tazminat ödemeli veya başka türlü zarar-ziyan ödemesi yapmalıdır.(33)
Yolgösterici İlkeleri'in 28'nci ilkesi özel dikkat gerektiren bir ilkedir. 28nci İlke, ülke içinde göç ettirilmiş kişilerin evlerine geri dönüş hakkını tanımak kadar ileri gitmemektedir. Ancak, mevcut uluslararası insan hakları hukukuna, insani hukuk kurallarına ve bir çok BM Kararına dayanarak, hükümetlerin uluslararası örgütlerin ülke içinde göç ettirilmiş kişilerin "normal evlerine ve mutad yaşam bölgelerine gönüllü bir şekilde, güvenlik içinde ve onurlu bir şekilde dönmeleri için" gerekli önlemleri alması gerektiğini vurgulamaktadır. Yolgösterici İlkelerin formülasyonunda önemli bir gelişme, 14 Aralık 1995 tarihli Bosna ve Hersek'le ilgili Dayton Barış Anlaşmasıdır. Dayton Anlaşmasının 7 numaralı Eki açıkça iki milyondan fazla mültecinin "orijinal evlerine serbestçe dönüş" hakkı için hüküm içermektedir. Anlaşma metni şöyle devam etmektedir: "Bu kişiler, 1991'den beri süregiden çatışmalar sonucunda mahrum bırakıldıkları mülklerin kendilerine devredilmesi ve geri verilmeyen mülkler için tazminat ödenmesi hakkına sahiptir."2
Türkiye'nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlükleri Koruma Konvansiyonu'nun 8'nci maddesi özel yaşama ve aile yaşamına saygı hakkını korumaktadır.(36) Madde 1 ise sahip olunan mal ve mülkten yararlanma hakkını korumaktadır.(37) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, güvenlik güçlerinin güneydoğu Türkiye'de gerçekleştirilen mülk tahribatının her iki maddeyle çelişen bir eylem olduğuna karar vermiştir. (Aşağıdaki paragraflara bakınız).
Geçerli uluslararası hukuk enstrümanları tazmin konusunu dolaysız olarak ele almamaktadır. Ancak, BM'nin Azınlıkların Korunması ve Azınlıklara Yönelik Ayırımcılığın Önlenmesi Alt-Komisyonu hükümetlerin evlerinden zorla göç ettirilmiş kişilere "anında tazminat, ödeme ve/veya uygun ve yeterli alternatif konut veya toprak" vermelerini önermiştir (38) Akdivar ve Diğerleri v. Türkiye davasıyla ilgili kararında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi şunu belirtmektedir:
Herhangi bir devletin konvasiyonu ihlal ettiği kanıtlandığında, söz konusu devletin "bu tür ihlale son verme ve bu ihlalin sonuçları için tazminat ödeme yükümlülüğü vardır. Bu yükümlülük, ihlal öncesine mevcut olan durumu mümkün olduğunca aynı şekilde sağlamak içindir (restitutio in integrum)." (39)
Yolgösterici İlkelerin 29' ncu maddesi, ülke içinde göç ettirilmiş kişilere göç ettirme sırasında kaybolan mülkleri için tazminat ödenmesini veya başka tür adil tazmin biçimleri uygulanmasını gerekli kılmaktadır. Yolgösterici İlkelere Notlarda (40) göç ettirme sırasında kaybolan mülk için göç ettirilmiş kişilere yapılan tazminatlarla ilgili güçlü teamül örnekleri verilmektedir. Örneğin, eski Yugoslavya'daki Savaş Suçları Mahkemesi (ICTY) kuralları Mahkemenin mülkünü kaybeden mağdurlara mülkleri veya gelirleri için tazminat ödemesine izin vermektedir.(41) Ayrıca, Miskito davasında, Amerikalararası İnsan Hakları Komisyonu geri dönen göç ettirilmiş kişilere kaybolan ev, ürün, hayvan ve diğer mülkleri için adil tazminat ödenmesini önermiştir (42) Dünya Bankası da, şiddetli sosyo-ekonomik veya çevresel etkiye sahip kalkınma projeleri nedeniyle yerlerinden istemeyerek ayrılmak zorunda kalan kişilere uğradıkları kayıplar için tam yenileme fiyatı kadar tazminat ödenmesini öngörmektedir.(43) Dayton Barış Anlaşması, 7 numaralı Eki'nde Göç Ettirilmiş Kişilerin ve Mültecilerin Emlakla ilgili Talepleri için bir Komisyon teşkil etmiştir. Bu Komisyon Bosna Hersek İnsan Hakları Odası olarak bir çok talebi ele almıştır. (44) (NK)
Dipnotlar:
12- 1987, 285 sayılı Kararname, Madde 4 paragraf H (resmi olmayan tercüme)
13- 2510 sayılı konut yasası
14- 1949 tarihli Cenevre Konvansiyonlarının 3 numaralı ortak maddesi silahlı iç çatışmalar sırasında nüfus transferleri konusunda herhangi bir hüküm getirmemektedir, ancak aynı madde 'insani olmayan ve aşağılayıcı muameleyi' yasaklamaktadır.
15- 12 Ağustos 1949 tarihli Cenevre Konvansiyonlarına Ek Protokol (Protokol 1) Uluslar arası olmayan silahlı çatışma mağdurlarının korunmasıyla ilgilidir. 8 Haziran 1977'de kabul edilmiştir. 1125 U.N.T.S 609 Protokol 1 iç çatışmadaki muhalif tarafların sorumlu bir komuta yapısı altında olmaları, bölge üzerinde sürekli ve eşgüdümlü askeri operasyonlar sürdürecek kadar kontrol sahibi olmaları ve Protokol 1'i uygulama kapsitesine sahip olmaları halinde geçerlidir.
16- Protokol 1- Madde 17(1)
17-KH/KAUK Ek Protokol Hakkında Yorumlar s 1473
18-Protokol 1 Madde 17 (1)
19- Sivil ve Siyasal haklar Uluslararası Anlaşması madde 12
20-Örneğin bkz. Patric McFadden, "The Right to Stay (Kalma Hakkı) Vanderbilt Journal of Trnasnational Law
21- BM Ekonomik ve Sosyal Konsey, Azınlıklara Yönelik Ayrımcılığın Önlenmesi Alt Komisyonu, Zora Dayalı Boşaltmalar E/CN.4/SUB2/RES 1997/6
22- (15. nota bakınız)
23- Ülke İçerisinde Göç Ettirilmiş Kişiler Konusunda Yolgösterici İlkelerin Doğası ve Uygulanmasına Üzerine Yorumlar Nisan 2002-11-09
24- İlke 7
25-36 arası notlar İlke karar numaralarıdır.
36- Madde 8: Herkesin özel ve aile yaşamına, evine ve yazışmalarına saygı gösterilme hakkı vardır.
37-Protokol 1 Madde 1
38- (21. nota bakınız)
39- Akdivar ve Diğerleri Türkiye Davası (madde 50) 1 Nisan 1988 Paragraf 47
40- (23. nota bakınız)
41- Usul ve kanıt kuralları Madde 105
42- Nikaragua'nın Miskito kökenli nüfusunun insan hakları ile ilgili rapor OEA/SER.L/V/I.62,doc.10, rev 3 29 Kasım 1983
43- Dünya bankası Gönüllü Olmayan Yeniden Yerleştirme Direktifi (1990)
44- Medan ve arkadaşları BH Devlet Fedarasyonu Davası 7 kasım 1997 tarihli karar CH/96/3, kalinceviç