Uluslararası belgesel festivali 28.IDFA Hollanda'nın başkenti Amsterdam'da tüm heyecanıyla sürüyor.
18- 29 Kasım 2015 tarihleri arasında gerçekleştirilen dünya çapındaki etkinlikte Chemsex Londra'daki geylerin, kimyasal etkisindeki seks bağımlılığını teşhir ediyor.
Black Panters: Vanguard of the Revolution ABD'deki Kara Panter Partisinin FBI tarafından nasıl çökertildiğini ayrıntılarıyla afişe ederken, Tell Spring Not to Come This Year adlı yapımda, NATO askerleri çekilirken Taliban'la baş başa kalan Afganistan'daki askerlerin çaresizliğine odaklanıyoruz.
Chemsex
Gey dünyasında kimyasal uyarıcılarla seks yapma modası aldı başını, gidiyor. HİV ilaçlarıyla AİDS ölümcül bir hastalık olmaktan çıktığından beri korunmadan girilen ilişkiler arttığı gibi, bazıları için kimyasal kullanmadan seks yapmak da imkansız hale gelmiş gibi görünüyor.
Yönetmenliğini William Fairman ile Max Gogarty'nin yaptığı Chemsex (Kemseks) adlı 80 dakikalık belgesel seyirciyi sarstığı gibi, etkisi de uzun süre insanın üstünde yapışıp kalıyor.
Londra'nın gece hayatı tüm hızıyla sürerken geylerin eğlencelerine ve özellikle seks partilerine hoyratça dahil ediliyoruz. Kameralara samimiyetle tecrübelerini aktaranların genelde sinirleri bozuk: Kendilerini kaptırmış oldukları girdaptan kurtulmak istediklerine dair duygularını gözlerinden boşalan yaşlardan anlıyoruz. Fakat özellikle damardan alınan kimyasalların günlerce süren etkisiyle yaşanan cinsel fantazilerin vazgeçilmezliği çoğunu müptela haline getirmiş durumda. Mesela İspanya'dan İngiltere'ye taşınmış olan bir tanesi, şehvetli grup seks partilerinden dışlanmamak için, HİV negatif olmasına rağmen pozitif olduğunu iddia edecek kadar gözünü karartabiliyor.
Fakat yönetmenler iyimser bir mesaj vermek istediklerinden olsa gerek, belgeselin sonunda kahramanlarımızın tümü bir şekilde doğru yolu buluyor ve geleceğe ümitle bakmaya başlıyor. Teşhirciliğin kıyılarında dolanan yapım gayet etkileyici bir konuyu değerlendirebilecekken sanki hedefi ıskalıyor…
Kara Panter Partisi
Polis'in ayrımcılığı ve ırkçılığı, şiddete başvurarak uyguladığı 60'lı yılların ortasında Kara Panterler kurulmuş ve kısa zamanda sevilen bir sivil haklar hareketine dönüşmüştü. Yalnız siyahların değil, dışlanan tüm kesimlerin sempatisini toplayan aktivistlerin hızla yükselmesini iktidar hazmedemedi. FBI, güvenlik kuvvetlerinin yardımıyla sinsi planlarını yürürlüğe koyarak Panterleri günah keçisi haline getirdi, devrimci düşüncelerinden dolayı terörist damgası yemeleri sağlandı. Devlet onları "Milli güvenlik için en büyük tehlike" ilan etti, ABD'nin her köşesindeki siyahlar polis tarafından durduk yerde tartaklanmaya, tutuklanmaya hatta öldürülmeye başlandı.
Ülkenin ilk defa şahit olduğu, devlet eliyle işlenmiş yargısız infazlar korku politikasının en etkin uygulamalarından biri oldu; hatta günümüzde yalnız ABD'de değil, dünyanın muhtelif köşelerinde benzer dinamikler hala görülüyor!
Fakat insanlar yine da Kara Panterleri desteklemeyi sürdürdü ta ki, yine ustalıkla yürütülen bir plan sayesinde, liderleri arasında zıtlaşma zemini hazırlanarak hareket yıpratıldı ve gücünü kaybetmesi sağlandı.
Yönetmenliğini Stanley Nelson'ın yaptığı Black Panters: Vanguard of the Revolution, devrimin öncülerine selam çakıyor. 114 dakika boyunca birbirinden muhteşem arşiv görüntüleriyle zenginleştirilmiş çarpıcı belgesel yalnız ABD'de değil, tüm gezegende devlet eliyle sürdürülen baskı politkalarına karşı direnişin sürdürülmesi gerektiğini hatırlatıyor.
Bahara Söyle Bu Sene Gelmesin
On yıllardır savaş alanı halindeki Afganistan'ın halkı barıştan hala çok uzak gibi görünüyor. Kurtarıcı gibi görünen ABD ve Nato kuvvetlerinin 2014 yılında ülkeden çekilmesine yakın Taliban gerçeğiyle yüzleşecek olan genç askerler, ölümle sık sık karşılaşacakları istikballerinden fazlasıyla korkuyor gibiler.
İşsizlik, parasızlık ve çaresizlikten dolayı asker olan kahramanlarımız ilkel şartlarda savaştıkları gibi, kendilerinden çok daha tecrübeli ve donanımlı bir düşmanla mücadele etmek durumundalar.
Yönetmenliğini Saeed Taji Farouky ile Mike McEvoy'un yaptığı 84 dakikalık Tell Spring Not to Come This Year belgeseli bizi çatışmaların ortasına sürüklediği gibi insan hayatının kolaylıkla harcandığı dinamiklerle de karşı karşıya bırakıyor.
Ülkenin saplandığı içinden çıkılmaz durumu insanların psikolojik durumlarıyla yansıtmayı başaran etkileyici yapım, genç erkeklerin dünyasına bizi samimiyetle dahil etmeyi başarıyor ve savaşın saçmalığını bir kez daha yüzümüze vuruyor.
IDFA tüm hızıyla devam ediyor! (MT/EA)
Etkinlikle ilgili ayrıntılara buradan ulaşabilirsiniz.