Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD), devletlerin iklim değişikliğine ilişkin yükümlülüklerini belirleyecek danışma görüşü oturumları başladı.
Vanuatu öncülüğünde
Anadolu Ajansı'nın haberine göre, oturumda davayı UAD önüne getiren Vanuatu İklim Değişikliği ve Çevre Özel Temsilcisi Ralph Regenvanu, Vanuatu Başsavcısı Arnold Kiel Loughman Melanezya Öncü Grubu Hukuk Danışmanı Ilan Kiloe ve Melanezya Öncü Grubu Genel Müdür Yardımcısı Dr Gregoire Nimbtik de yer aldı.
Birleşmiş Milletler’in ceza mahkemesi olan Lahey'deki UAD, küresel ısınmanın yıkıcı etkileri karşısında savunmasız kalan ulusların yıllar boyu süren çabaları sonucunda harekete geçen BM Genel Kurulu’nun talebiyle ülkelerin iklim krizi karşısındaki yükümlülüklerini belirginleştirmek üzere toplanıyor.
Pasifik ada ülkesi Vanuatu’nun öncülüğünü yaptığı dava için ülkenin iklim değişikliği elçisi Ralph Regenvanu, “Topraklarımızın, kültürümüzün ve insan haklarımızın yok oluşuna tanıklık ediyoruz. Bu dava, varoluşsal bir mücadelede kritik bir adım” dedi.
"Bütün büyük devletler sera gazlarının neye yol açacağını bile bile hepimize bunu yaptılar"
İlk duruşmada söz alan Vanuatu ve Barbados temsilcileri davaya ilişkin temel tezlerini ve iddialarını dile getirdiler. Bunlar arasında özellikle Barbados adına hukuki danışmanlık yapan Gunjan Sharma'nın iddiları çarpıcıydı.
Sharma, insan kaynaklı sera gazı salımlarından başlıca sorumlu olan devletlerin 80 yıldır iklim değişikliğinin nasıl sonuçlara yol açacağını bildiklerini söyledi: "En kötüsü, [sera gazı salımından başlıca sorumlu] birçok büyük devlet, fosil yakıt kullanımını teşvik kararları nedeniyle hepimizin hayatının ⎯ bu gezegendeki her birimizin hayatının ⎯ daha kısa, daha sert ve daha yoksul olacağını biliyordu. Büyük salımlar yapan Devletler, CIA'in çok uzun bir süre önce, ta 1974'te belirlediği gibi, küresel [ölçekte] "kuraklık, kıtlık ve siyasal kargaşalık" yarattıklarını biliyorlardı. Bu Devletler, iklim değişikliğinin gelecekte kendi yurttaşlarının yaşam sürelerini kısaltacağını dahi biliyorlardı. Ancak, birkaç dolar ve ruble veya frank ve Alman markı daha kazanmak için, bu Devletler bunu [bile bile] yaptılar. [Bile bile] hepimize [bunu] yapmayı seçtiler. Ve şimdi bu Mahkemeden hakikaten ne olduğunu unutmasını istiyorlar. Bu Mahkemeden, gerçekten ne yaptıklarını ve ne bildiklerini ⎯ ve ne zaman yaptıklarını unutmasını istiyorlar."
Mahkemenin önündeki sorular
Mahkemenin kuruluşundan bu yana en geniş katılıma tanık olacak olan UAD, duruşmalar boyunca 99 ülke ve onu aşkın hükümetler arası kuruluşu dinleyecek. İki hafta sürecek duruşmalarda mahkeme iki soruya yanıt bulacak:
▶ Uluslararası hukuk kapsamında ülkelerin, iklimi ve çevreyi insan kaynaklı sera gazı emisyonlarından koruma konusundaki yükümlülükleri nelerdir?
▶ Eylemleri veya eylemsizlikleri iklim ve çevreye zarar verdiğinde hükümetlerin karşılaşacakları yasal sonuçlar nelerdir?
Mahkemenin vereceği karar bağlayıcı olmamakla birlikte uluslararası hukukta önemli bir başvuru kaynağı olabilir. Kararın iklim değişikliği konusunda yerel ve uluslararası davalara yol göstermesi bekleniyor.
Pasifik adalarıyla küresel dayanışma
Dava öncesinde "Pasifik Adalarında İklim Değişikliğiyle Mücadele Eden Öğrenciler" gibi gruplar, dünyanın dört bir yanındaki çevre örgütleriyle dayanışma etkinlikleri düzenledi. Grubun sözcüsü Vishal Prasad, “İklim krizi, bizim kuşağımız açısından bir yaşar kalma sorunu. UAD'den, dünyanın en büyük ekonomilerini sorumlu tutmasını bekliyoruz” dedi.
Müktesebat ne diyor?
Uluslararası mahkemeler UAD önündeki davanın konusuyla yakından ilgili kimi kararlar vermişti. BM bünyesindeki deniz hukuku mahkemesi, karbon salımlarını deniz kirliliği olarak nitelemiş, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ise ülkelerin, yurttaşlarını iklim değişikliğinden koruma sorumluluğunun altını çizen kararlar almıştı.
UAD'ye ev sahipliği yapan Hollanda’da da 2015'te bir mahkeme iklim değişikliğine karşı korunmayı bir temel insan hakkı olarak tanımlamış ve hükümetlerin bu konuda sorumluluk taşıdığını hükme bağlamıştı.
UAD önündeki dava yalnızca hukuksal değil aynı zamanda simgesel olarak da iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir dönüm noktası olarak görülüyor.
(AEK)