"Biz geminin de çıkarılmasını istiyoruz. Ancak, gerçi geminin batmasının üzerinden 9 ay geçti ama, atığın çıkarılması acil.
Şansımıza bu katılaşan bir atık tipi. Suyla temasında katılaşıyor. Atık vakumla birlikte çekilirken dağılmasın diye, suyla birlikte çekmek gerekiyor. 2 bin ton atık, suyla birlikte 20 bin ton olacak."
Dökmecioğlu, batığın Körfez'in ortasında, derinde bile olsa, her zaman bir sorun olacağını da ekledi:
"İçindeki asbest dolayısıyla toksik niteliği var."
Dökmecioğlu: Atığın ne yapılacağı açıklanmalı
Dökmecioğlu, çıkarılan atığın İspanya'ya götürüleceğinin söylendiğini, ancak akıbeti konusunda hiçbir teknik açıklama yapılmadığına dikkat çekti.
"En büyük korkulardan biri, gemilerin atığı yolda boşaltması. Ancak ne La Farge firmasının ne de İspanyol hükümetinin buna cesaret edebileceğini tahmin ediyoruz. Greenpeace İspannya ofisi de olayı yakından izliyor.
Firmaların bunun garantisini vermesi gerek. Atığın bertarafı gerçekleştiğinde, bunun duyurulması gerek."
Sıra Karadeniz'deki zehirli varillerde
İskenderun Limanı'nın kıyısında bir stand açan Greenpeace, Samsun ve Sinop'ta depolanmış durumdaki varillerle ilgili de çözüm bulunmasını, atık ticaretinin durdurulmasını istedi.
Dökmecibaşı, MV Ulla olayının, Türkiye'deki tek yasadışı tehlikeli atık ticareti olayı olmadığını, gerçek bir kontrol mekanizması gerçekleşmediği sürece de bunun son olamayacağını, içi toksik madde dolu İtalya kaynaklı yüzlerce varilin Samsun ve Sinop'taki iki depoda on sekiz yıldır beklediğini anımsattı:
"Hükümet, atıkların beş yıl aradan sonra çıkarılmasını bir başarıymış gibi sunuyor. Bu başarıya ve hükümetin onurlu ve tutarlı bir atık ticareti politikası olduğuna, ancak aynı tutumu İtalyan atıkları konusunda da kararlı bir biçimde sergiledikleri zaman inanabiliriz."
Beş yıllık skandal
Greenpeace, MV Ulla'nın kargosunun tehlikeli içeriğini, 2000 yılının şubat ayında, gemi İsdemir limanında demirlemişken ortaya çıkarmıştı. Kargodaki külde yapılan analizde belirlenen sınırların üstünde Krom VI'ya rastlanmış, bunun ardından Çevre Bakanlığı gemiyi mühürlemişti.
Uluslararası çevre örgütü, atığın İspanya'daki üç termik santralden yüklendiğini, atığın orijinal rotasının Cezayir olduğunu tespit etmişti. Ancak gemi, Cezayir tarafından reddedildikten sonra, bilinmeyen nedenlerle Türkiye'ye gelmişti.
Greenpeace, Ekim 2000'de İspanya Büyükelçiliği'nin önünde bir eylem yaparak İspanya'nın Basel Anlaşması'nın getirdiği (2) yükümlülükler uyarınca atığı geri alması istemini yinelemiş, İspanyol hükümeti atık üzerindeki sorumluluğunu 2002'de kabul etmişti.
Bununla birlikte Türkiye'deki yasal süreç daha ileri bir adımı engelledi. Bu sırada, gemi, ambarındaki zehirli atıklarla birlikte kaderine terk edildi. Hem Greenpeace hem de uzmanlar, yetkilileri 35 yaşındaki geminin her an batabileceği konusunda uyardılar. Ancak bu uyarılar dikkate alınmayınca, gemi 6 Eylül 2004'te, içindeki toksik atıkla birlikte batmıştı. (TK)