Atölye Bia kapsamında gerçekleştirilen Çevre ve Kent Haberciliği Atölyesi‘nin ilk oturumunda, Doç. Dr. Serdar Ulaş Bayraktar, Türkiye’nin kentleşme sürecinin nasıl başladığı üzerine değerlendirmeler yaptı.
Bayraktar 29 Nisan tarihli 689 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Mersin Üniversitesi’ndeki görevinden ihraç edilmişti.
Ulaş Bayraktar, Türkiye’de kentleşme sürecinin, İkinci Dünya Savaşından sonra ABD’nin Avrupa ülkelerine yaptığı mali yardım planı olan Marshall Planı’nın Türkiye’de tarımda makineleşmeyi arttırması ve köyde artık barınamayan halkın 1950’lerde kente göç etmesiyle başladığını belirtti.
Atölyenin ikinci oturumunda ise Murat Çelikkan, "Güncel Türkiye" başlıklı sunumunda katılımcılardan Türkiye'yi yabancı birine nasıl anlatacaklarına dair iki paragraflık bir yazı yazmalarını istedi. Katılımcılar daha sonra birbirlerinin yazısını editoryal olarak eleştirdi.
Gazeteciliğinin yanısıra hak savunucusu olan Murat Çelikkan, 2018 Hrant Dink ödülüne layık görülmüştü.
Bayraktar: “Belediyecilik dışarıdan alındı”
Osmanlı zamanında ilk belediyenin Beyoğlu’ndaki Altıncı Daire-i Amire olduğunu söyleyen Bayraktar, bunun Fransa’nın başkenti Paris’teki altıncı arondisman St-Germain-des-Prés’nin, kültürel ve ekonomik faaliyet açısından şehrin en önemli konumu olmasından ilham alınarak Beyoğlu Belediyesi’nin Altıncı Daire-i Amire olarak isimlendirildiğini söyledi.
Bayraktar ilk belediyenin İstanbul’un gayrimüslim nüfusu açısından en yoğun ilçesinde kurulmasının tesadüf olmadığını söyleyen Bayraktar, belediyenin resmi dillerinden birisinin Fransızca olduğunun altını çizdi:
“Anlayacağınız belediyecilik dışarıdan alındı.”
Bayraktar Türkiye’de kentleşmeyi başlatan üç temel etmenden birinin çarpık kentleşme altında gecekondulaşma olduğunu söyledi.
“Gecekondular ucuz iş gücü sağladı. Kira gideri olmayan bu insanlar düşük maliyetli çalıştırılabildiler.”
Türkiye’de kentleşmenin diğer etmeni ise “dolmuş”.
Bayraktar dolmuşu “Türk icadı” olarak tanımlıyor.
Çeperlere doğru gecekondularla gittikçe genişleyen kentte ulaşım bu icat ile sağlandı.
Diğer etmen ise işporta aracılığıyla gerçekleştirilen tüketim oldu.
“Gecekonduların izinsiz veya ruhsatsız olarak çoğalması kentin hızlı büyümesine neden oldu. Hemşehrilik üzerine kurulu bir ‘enformel yani resmi olmayan dayanışma ağı’ oluştu.”
“Göçmenin mekanla aidiyeti delik deşiktir”
“Türkiye’deki kentler yörük çadırı gibidir” diyen Bayraktar, bazı gecekonduların yörük çadırları gibi içlerinin şatafatlı olduğunu ancak bina cephesinin özensiz olduğunu söyledi.
“İlk başlarda hayatta kalma stratejisi olan gecekondular, 1980’lerden sonra ticari bir kazanca dönüştü ve kent ‘liberal belediyeler’ tarafından rant alanına çevrildi. Bu liberal belediyeler daha sonra İspark, İSKİ, Hamidiye ve Halk Ekmek gibi şirketler kurdu ve bu şirketlerin patronları belediye başkanları oldu.”
Patron-belediye başkanlarının, “başkan figürü”, “hizmet aşkı”, ve “projeci belediyecilik” kavramlarını oluşturduğunu söyleyerek belediye meclislerinin işlevsel yokluğuna dikkat çekti.
“Müşterek olarak kent inşası”
İstanbul için bir parantez açan Bayraktar: “İstanbul doğal bir güzelliğin insan eliyle mahvedilmiş halidir. Bu mahvediş, kentlinin kentin hafızasına sahip olmamasından ve bu nedenle kent aidiyetinin silinmesinden kaynaklanıyor” dedi.
Bayraktar kenti bir bedene benzetiyor:
“Kent akıl ve bedenden ibaret değil; bir ruhu da var. Ancak bu ruhun kaybedildi. Bunun temel nedeni, birlikte yaşam alanlarının yok edilmesi. Bu nedenle kentler görgülerini ‘adab-ı muaşeretini” kaybetti.”
Çözüm olarak farklılıkları birleştirecek ortak yaşam alanlarının oluşturulmasını öneren Bayraktar, bu mekanlarda kitleler arası teması sağlayacak ortak bir vesile olmasının gerektiğini söyledi. Örnek olarak da bu vesilelerin Yeryüzü Sofrası ve kent maratonlarında görüldüğünü söyledi.
“Sporda, sanatta ve kollektif ticari girişimlerde de insanlar bir araya gelebilir. Bu girişimler kente aidiyeti güçlendirmekle beraber, kentlinin birbirine güven duymasını sağlayacaktır”
Çelikkan: “Doğru olduğuna inandığınız şeyleri sorgulayın”
Türkiye'de ki etnik kimlik çoğunluğu, din, dil, kadın erkek eşitliği, sosyal ve ekonomik konularla ilgili yapılan anket sonuçlarını paylaşan Çelikkan, katılımcılardan aynı konuyla ilgili tekrar yazı yazmalarını ve yazdıkları iki yazıyı karşılaştırmalarını istedi.
İlk yazılarında Türkiye'nin kültürel yapısına ağırlık vererek yazan katılımcılar ikinci yazılarında Türkiye'nin etnik ve toplum yapısını öne çıkartan yazılar yazdı.
Çelikkan, bu çalışma sırasında yaptığı konuşmada katılımcılara dikkat etmeleri gerekenleri sıraladı;
“Rakamlara bakınca olgular bize birden fazla şey gösteriyor olabilir. Doğru olduğuna inandığınız şeyleri sorgulayın. Her şeyi çok geniş açıdan görmek gerek. Kanaatleri geride bırakarak dünyaya bakmak lazım. Yapılacak olan şey, gerçeğe en yakın versiyonları anlatabilmek.”
“Olaylar karşısında ki tepkimiz algılayışımız bir değil. Haber yaptığınızda aktardığınız vakit veri kullanıyorsanız bu verilerden emin olmanız gerekiyor. Hitap ettiğiniz kesimleri de göz önünde bulundurarak referansınız olması gerekiyor.”
"Hak ihlallerinin faili genellikle devlet"
Çelikkan Türkiye konusunda yorumlar yaparken insan haklarına özel olarak vurgu yaptı ve Türkiye'nin sivil alanı kapalı ülkeler arasında yer aldığını belirtti. “Yaşama hakkı hayatta kalma hakkıdır. İdam cezası yaşama hakkına müdahale kabul ediliyor. Devletin ve hükümetin insan hakları ihlali ile ilgili yaptığı her şeyi sorgulamak zorundayız. Dünyada insan hakları ihlali yapanların yüzde 95'i devlettir.” (LM/HK)
Murat Çelikkan kimdir?25 yıllık gazetecilik hayatı boyunca muhabirlik, editörlük, köşe yazarlığı ve yayın yönetmenliği gibi çeşitli görevler üstlendi. Türkiye insan hakları hareketinde aktif olarak yer aldı; İnsan Hakları Derneği, Uluslararası Af Örgütü - Türkiye, Helsinki Yurttaşlar Derneği ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın kurucusu oldu ve yönetim kurullarında yer aldı. Kürt meselesi ve medya etiğiyle ilgili projelerde çalıştı. 2010'dan bu yana kurucularından olduğu Hakikat Adalet Hafıza Merkezi direktörü. Murat Çelikkan, gazetenin başlattığı kampanyaya destek vererek 28 Mayıs 2016 tarihli Özgür Gündem gazetesinin Nöbetçi Genel Yayın Yönetmeni olmuştu. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada mahkeme, 16 Mayıs 2017 tarihinde Çelikkan’ı “terör propagandasına” ilişkin Terörle Mücadele Kanunu 7/2 maddesince mahkum etmişti. Bülent Dalkıran (mahkeme başkanı), Pınar Gezen Atanian ve Kadri Arslan’dan oluşan mahkeme heyeti “Sanığın duruşmadaki davranışları ile yeteri kadar pişmanlık göstermemiş olması” şeklindeki açıklamasıyla cezada indirime gitmedi ve cezayı, benzeri yargılamalardaki durumun aksine, ertelemedi. Murat Çelikkan 17 Mayıs 2017 günü yapılan duruşmasındaki savunmasında nöbetçi yayın yönetmenliği yaptığı gün gazetede çıkan üç haberin neden “suç” sayılamayacağını anlatmıştı. Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Özgür Gündem Gazetesi ile dayanışmak amacıyla bir günlük Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği yapan gazeteci Murat Çelikkan’a, “Örgüt propagandası yaptığı” iddiasıyla 1 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Çelikkan 12 Ağustos 2017'dehapse girdi; 21 Ekim 2017 tarihinde tahliye oldu. Çelikkan 2018 yılı Sivil Haklar Savunucuları (Civil Rights Defenders) Ödülü'nü nisan ayında aldı. Ulaş Bayraktar kimdir?Mersin Üniversitesi Iktisadi Ve Idari Bilimler Fakültesi'nde öğretim görevlisi iken 29 Nisan tarihli 689 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edildi. Çalışma alanları kent ve yerel yönetimler. Çalışmalarını mersin'de ihraç akademisyyen arkadaşlarıyla kurduğu Kültürhane'de sürdürüyor. |