Kuzey Kıbrıs'ta askerlik yaptığı sırada işkence sonucu 25 Temmuz 2011'de komaya giren ve 12 Ekim'de GATA'da hayatını kaybeden Uğur Kantar'ın ölümünde sorumluluğu olduğu iddiasıyla yargılanan Cezaevi Müdürü Astsubay Ayhan Şentürk'ün duruşması yarın Girne Askeri Mahkemesi'nde saat 09:00'da görülecek.
Asker Hakları İnisiyatifi, duruşma öncesi bugün düzenlediği basın toplantısında kamuoyunu Uğur Kantar davasının takipçisi olmaya çağırdı.
"İşkenceyi engellememek de işkence suçudur"
Asker Hakları İnisiyatifi, Uğur Kantar'ın ailesi ve sivil toplum örgütlerinin katıldığı basın toplantısında söz alan Asker Hakları İnisiyatifi'nden Tolga İslam, Uğur Kantar'ın yaşadıklarını kısaca aktardıktan sonra Uğur'a doğrudan işkence yapan iki kişinin zorunlu askerliklerini gardiyan olarak yapan kişiler olduğunu söyledi.
Bu kişilerin terhis olduktan sonra sivil mahkemede yargılanmaya devam edildiklerini ve haklarında ağırlaştırılmış müebbet istendiğini söyleyen İslam, rütbeli personel olarak sadece Astsubay Ayhan Şentürk'ün yargılandığını söyledi.
Şentürk'ün tutuksuz olarak askeri mahkemede yargılandığına dikkat çeken İslam, Şentürk'ün "görevini kötüye kullanmak" suçlamasıyla altı aydan iki yıla kadar hapis cezasıyla yargılandığını belirtti.
İşkence yapmak kadar işkenceye göz yummanın ve engellememenin de işkence suçu olduğunu söyleyen İslam, Engin Çeber davaını örnek göstererek, sivil mahkemenin cezaevi müdürü hakkında müebbet verdiğini söyledi.
"Rütbeli personel korunuyor mu?"
Asker Hakları İnisiyatifi tarafından hazırlanan basın açıklamasını sanatçı Zeynep Tanbay okudu.
Son 45 günde 11 kişinin askerde intihar ettiğinin ileri sürüldüğü, Sevag'ın "arkadaş" kurşunuyla, Uğur'un işkenceyle öldüğünün ifade edildiği basın açıklamasında, "Sevag'ı öldüren, Kıvanç'ı katil yapan, Uğur'u öldüren Fırat'ı ve Ayhan'ı işkenceci ve katil yapan bu ortamda 'eğitim zayiatlarının', 'kaza kurşunlarının' ve intiharların arkasında yatan gerçekleri bilmek istiyoruz" denildi.
Açıklamada ayrıca şu ifadelere yer verildi:
* Davanın sivil sanıkları sivil mahkemede işkence suçundan ağırlaştırılmış müebbetle yargılanırken, davanın rütbeli tek sanığı cezaevi müdürü Ayhan Şentürk'ün askeri mahkemede "görevini kötüye kullanmak" suçlamasıyla altı aydan iki yıla hapis cezasıyla yargılanması kara mizah gibi geliyor.
* Asker-sivil ayrımı gözetilmeksizin işkence suçuna doğrudan veya dolaylı olarak bulaşmış herkesin sivil yargı önüne çıkarılmaları gerekir.
* Kışlalardaki hiyerarşik yapı düşünüldüğünde, diskoda yaşananların cezaevi müdürü ve üstlerinin bilgisi dışında gerçekleştiğine inanmakta zorluk çekiyoruz.
* Uğur'un ölümünden sorumlu olarak tek bir rütbelinin gösterilmesi, bu kişinin son derece hafif bir suçla yargılanıyor olması ve işkencenin sistematik bir şekilde uzunca bir süredir gerçekleştirilmekte olmasına rağmen bu olayda sorumluluğu olabilecek diğer rütbeliler hakkında hiçbir işlem yapılmaması akıllara şu soruları getiriyor:
- Uğur'un başına gelenlerle ilgili tüm suç o sırada uzun dönem er olarak zorunlu askerlik yapmakta olan iki kişinin mi üzerine yıkılmak isteniyor?
- Uğur'un ölümünde sorumluluğu olan rütbeli personeller bilinçli olarak korunuyor mu?
"Benim çocuğum bunu hak edecek ne yapmış olabilir?"
Basın açıklamasından sonra söz alan Uğur Kantar'ın annesi Fadime Kantar, Uğur'u 20 yaşına getirdiğini ve devlete teslim ettiğini, ancak devletin elinde işkence sonucu öldürüldüğünü söyledi.
Çocuğunun kaza kurşunuyla veya çatışmada da ölmediğini, işkenceyle öldürüldüğünü söyleyen Fadime Kantar, oğlunun bir saniye bile aklından çıkmadığını söyledi.
"Askerliğinin bitimine beş gün kala diskoya atmışlar Uğur'u. Bir hafta 60 derece sıcakta susuz bırakıp dövdüler çocuğumu. Benim çocuğum bunu hak edecek ne yapmış olabilir?" (EKN)