Asker Hakları Platformu, Nisan 2011 - Nisan 2012 arasında zorunlu askerlik sırasında yaşanan hak ihlallerini raporlaştırarak, bugün Taxim Hill Otel'de düzenlenen basın toplantısıyla tanıttı.
Asker Hakları Platformu'ndan Tolga İslam'ın yaptığı tanıtımın ardından gazeteci Şirin Payzın'ın moderatörlüğünde, İstanbul Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi ve Yeni Şafak gazetesi yazarı Kürşat Bumin, İstanbul Şehir Üniversitesi öğretim üyesi ve Taraf gazetesi yazarı Doç. Dr. Ferhat Kentel, Doğuş Üniversitesi öğretim üyesi ve Meclis İnsan Hakları Komisyonu eski başkanı Prof. Dr. Zafer Üskül'ün katılımıyla bir panel düzenlendi.
İslam: Raporu Uğur Kantar'a ithaf ediyoruz
Tolga İslam rapor tanıtımında, zorunlu askerlik yapan kişilerden gelen şikayetleri sınıflandırdıklarını söyledi.
İslam, bu raporu Kuzey Kıbrıs'ta zorunlu askerlik yaparken "disko" olarak tabir edilen disiplin koğuşunda maruz kaldığı işkence sonucunda geçen sene 12 Ekim 2011'de hayatını kaybeden Uğur Kantar'a ithaf ettiklerinin altını çizdi.
Asker Hakları internet sitesinin işleyiş sisteminden bahseden İslam, askerlik sırasında kötü muameleye maruz kalan kişilerin kendilerine internet üzerinden ulaştığını, kendilerinin şikayet çerçevesinde dilekçe yazdıklarını söyledi.
Bu dilekçenin daha sonra Meclis İnsan Hakları Komisyonu'na gittiğini ve oradan da Milli Savunma Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı'na iletildiğini belirten İslam, askerlik sırasında yaşanan hak ihlalleri nedeniyle önceki yıllarda komisyona bir iki şikayet gelirken son bir yılda yüz civarı şikayet gelmesine dikkat çekiyor.
"Bizim öncelikli amacımız zorunlu askerlikte yaşanan hak ihlallerine karşı insanlara hukuki destek sağlamak. Sonraki amacımız da sorunu görünür kılmak. Bu rapor da askerlikte yaşanan olumsuzlukları görünür kılmanın bir aracı."
"Biz, 432 başvuruyu sınıflandırarak sonuçlarına göre raporlaştırdık. Herkes askerde kötü muameleye maruz kalıyor ama bir şey yapamıyor."
Başvurular nereden?
Kötü muamele nedeniyle gelen 432 şikayet iller bazında bölündü. Buna göre en fazla başvurunun yapıldığı iller şöyle:
* Ankara - 37 başvuru
* Kuzey Kıbrıs - 26 başvuru
* İzmir - 25 başvuru
* İstanbul - 23 başvuru
* Çanakkale - 17 başvuru
Kötü muamele türleri
* Hakaret (206 başvuru, yüzde 48)
* Dayak (169 başvuru, yüzde 39)
* Aşırı fiziksel aktiviteye zorlama (67 başvuru, yüzde 16)
* Yeterli sağlık hizmeti alamama (65 başvuru, yüzde 15)
* Tehdit (57 başvuru, yüzde 13)
* Orantısız cezalar (40 başvuru, yüzde 9)
* Şahsi işine koşturma (23 başvuru, yüzde 5)
* Uykusuz bırakma (19 başvuru, yüzde 4)
* Devrecilik (19 başvuru, yüzde 4)
Bumin: Savaşı bilmeyen bir toplumuz
Kürşat Bumin, Türkiye'de çok fazla askeriye konuşulmasına karşın asker hakları ihlallerinin bu kadar az gündeme gelmesinin şaşırtıcı olduğu görüşünde.
Bunun böyle olmasının başlıca nedeninin Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) olumsuz manada ne yaptığını çok iyi bilen bir kurum olduğunun altını çizen Bumin, kurumun içinden geçenleri psikolojik dönüşümden geçirdiğini ifade ederek, şöyle örneklendiriyor:
"1990'lı yıllarda ordu, pek çok gazeteciyi doğuya dağlara götürmüştü. Birkaçı dışında hepsi askeri üniforma giyip dağda çadırda kalıyorlardı. Ortamda bir izcilik havası esiyordu ve kamuflajlarıyla çok mutluydular. Orada koca koca adamlar erkek erkeğe eğlendiler."
Kendi askerliğinden de anekdotlar anlatan Bumin, kışlada erkeklerin her şeye karşın şaşırtıcı şekilde eğlendiklerini ifade ediyor.
"Ben iki ay askerlik yaptım. Hep Avrupa'da ABD'de yaşayan insanlar gelmişti. O insanlar ne kadar neşeliydi. Yatakhanede yan yatıp sohbetler, rütbelilere yaranmalar... Koca koca adamlar askerlik yaptıkları için eğleniyorlardı. Bu insanların askerde bu kadar eğlenmesi bana tehlikeli gelmişti."
Türkiye'nin 2. Dünya Savaşı'na katılmadığını ve Türkiyelilerin savaşın ne olduğunu bilmediğini söyleyen Bumin, savaşı bilmeyen bir toplumun, askerliğe, savaşa başka türlü anlamlar yüklediği görüşünde.
"Bir iç savaş var yıllardır ama bu iç savaşın nasıl bir şey olduğu bile insanlara yansımadı. Sadece hayatını kaybeden askerlerin cenazeleriyle, kahramanlık öyküleriyle gündeme geliyor. Medya savaşın nasıl bir şey olduğunu insanlara göstermedi."
"İyi ki nüfusun yarısı, yani kadınlar askerden kurtuluyor. Türkiye'de kadınların düşünceye erkeklerden daha yatkın olmalarının nedeni askeriyeyle tanışmamaları. Bir vapurda yolculuk eden üç kadın ile üç erkeği gözlemleyin. Kadınlar sürekli bir şeyler hakkında konuşurken, erkekler bir yerlere bakarlar."
"Askeriyede herkes hakarete ve dayağa maruz kalır. Hakaretsiz ve dayaksız olarak o kurumun işlemesi mümkün değil."
"Bu insanlar haysiyeti kırılmış, dayak yemiş şekilde askerden çıkınca nasıl toplayacaklar kendilerini? Zorunlu askerlik aile içi şiddettin önemli nedenlerinden biri."
Üskül: 432 değil, 432 bin başvuru olması gerekirdi
Zafer Üskül de insan hakları ihlallerine yaşamın her alanında tanık olduğumuzu fakat devletin insanları zorunlu olarak bir arada tuttuğu ortamlarda yaşanan insan hakları ihlallerinin farklı değerlendirilmesi gerektiğini ifade ediyor.
"Yatılı okullarda, askeriyede, cezaevlerindeki insanlar, her şeyleri devlete emanet edilmiş kişilerdir. Dolayısıyla bunların haklarının korunmasından devlet öncelikli olarak sorumludur. Buralarda çok yoğun hak ihlalleri yaşanır ama bu ihlallerin soruşturulması noktasında çok ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalırız."
"Zorunlu askerlik yapılırken, insan hakları ihlalleri, hakaretten yaşam hakkının ihlaline, intihara sürüklemeye kadar uzayan geniş bir yelpaze içinde gerçekleşiyor."
"Bu siteye bir yıl içinde 432 başvuru yapılmış ama herhalde 432 bin başvuru gelmesi gerekir. Bu kadar başvuru yapılmaz çünkü insanlar başvuru yaptıkları an, başlarına neler geleceğini biliyor. Bu nedenle insanlar çekinir."
"Ben insanları otoriteyle ezerek sonuca ulaşmak kadar saçma bir yöntem bilmiyorum. Hem insanları ezeceksin, hem döveceksin hem de hadi ölüme git diyeceksin. Neden yapsın bunu?"
Kentel: İnsanlık gerilimleri yaşıyoruz
Ferhat Kentel ise ayrıcalıklı kişiler dışında herkesin askeriyede dayak ve hakarete maruz kaldığını ama insanların askerden dönünce "Bir çavuş vadı, bizi ne biçim döverdi" diye gülerek anlattıklarını ifade ediyor.
"Dayağı, şiddeti gülerek anlatmaya çalışan bir toplumuz. Bu, toplumun travmasını gösteriyor."
"Altta milliyetçi erkek formasyonu bir yerlerden besleniyor. Her askere giden küfür ve hakaret yiyor. Bir yandan namusuna çok düşkün bir toplum olduğumuz ifade edilir. Vatan denilen şey anneyle çok örtüşüyor. İnsanlar cennet annelerin ayağının altında sözleriyle büyütülüyor. Sonra bir rütbeli asker bir zorunlu askerin annesine küfredip ondan vatanı savunmasını bekliyor."
"Aslında askerde insanlar ne namus ne vatan sevgisi öğreniyor. Sadece palavra öğreniyor. Kocaman bir yalan inşa ediliyor. Bizim milliyetçiliğimiz palavra, bizim vatan sevgimiz yok. Olmadığı için 'bölünüyoruz, parçalanıyoruz' sendromları üstüne, her neslimiz askerde dayak yiyerek aslında tam da palavra millet inşa ediliyor."
"Bu palavra milletin yarattığı sonuç bugün ortada. Biz trafikte de birbirimize gireriz, Kürt sorunu da asla çözülmez."
"İnsanlık gerilimleri yaşıyoruz şu an biz. Tüm cezaevlerinde, askeriyede insan olmama halleri yetiştiriliyor. Yalanlarla donanmış kutsalın bozulması lazım. İnsanların asker hakkı falan değil, 'insan hakkımı istiyorum' diyebilmeleri lazım." (EKN)
* Raporun tamamı için tıklayınız