Fotoğraf: Halil Sağırkaya / AA
Sivil hava yolu şirketleri ve çalışanlar… Yaklaşık 100 yıllık geçmişe sahip bu sektör koronavirüs nedeniyle tarihinin en ağır sürecini yaşıyor.
Durdurulan uluslararası uçuşlar kademeli olarak yeniden başlasa da ülkelerin seyahatlere getirdiği kısıtlamalar nedeniyle sektör eski günlerine dönmekten çok uzak.
Öyle ki dünyanın en büyük hava yolu şirketleri arasında gösterilen Türk Hava Yolları (THY) pandemi öncesinde 127 ülkede 319 noktaya uçuş gerçekleştirirken koronavürüsün tüm dünyada etkisini gösterdiği Mart'ta Rusya, Amerika Birleşik Devletleri, Etiyopya ve Hong Kong dışında tüm dış hat uçuşlarını durdurdu.
Tüm dünyadaki normalleşme adımları kapsamında ise şu an için 199 destinasyonda kısıtlı olarak hizmet veriyor. Türkiye’de işten çıkarma yasakları nedeniyle havacılık sektöründe ihtihdam kaybı yok fakat birçok hava yolu şirketi personelini ücretlerde düşüşe zorluyor. THY sendikaya yaptığı protokole göre kokpit personelinin maaşında yüzde 50, kabin personelinin maaşında yüzde 35, yer personelinin maaşında da yüzde 30 kesinti yaptı. Pilotlar ayda 100 saatten fazla çalışmak zorunda kalıyor. Üstelik yasak sonrası sektörde çalışan on binlerce kişi işini kaybetme stresi yaşıyor. Bahadır Altan, tüm bunların "uçuş güvenliğini" etkileyeceği uyarısını yapıyor.
Emekli kaptan pilot Bahadır Altan’la Türkiye ve dünyada sektörde çalışan işçilerin durumunu konuştuk.
"Çark döndürülmek isteniyor"
Koronavirüs pandemisinden dünya ve Türkiye havacılık sektörü nasıl etkilendi?
Havacılık kapitalizmin dolaşım sistemi, kan damarı. Bu nedenle havacılık sektörü pandemiden en fazla etkilenen sektörlerden biri oldu.
Pandemiyle birlikte insanlar evlerine kapandığı için zarar eden firmalar daha sonra malzeme ve kargo taşımacılığına yöneldi ve kargo taşımacılığında böylesi bir dönemi fırsata çevirdi. Türkiye’de de özellikle Türk Hava Yolları. Hem fiyatları artırdılar hem taşıdıkları kargo miktarı taleple birlikte arttı.
Dünyada birçok şirket uçuşlarını durdururken THY, Asya’da, Uzak Doğu’da adeta üsler yaratarak talebi karşıladı. Buradan anlaşılıyor ki şirketin yolcu taşımacılığı düşse de kargodan büyük karlar edildi.
Bu durum da virüse yakalanma, hastalık riskine rağmen çarkın döndürülmek istendiğini görülüyor. Çünkü sermayenin, sistemin hava yoluna ihtiyacı var.
"Bizde işçi çıkarmanın adı 'ücretsiz izin"
Dünyada nasıl bir değişim oldu? İflas eden firmalar oldu mu?
Özellikle küçük, düşük maliyetli hava yolu (Low-cost carrier) şirketleri ayakta duramadı. Kapanan şirketler oldu. Birçok firma işçi çıkarmaya başladı. Bizde ise işçi çıkarmanın adı 'ücretsiz izin.'
Lufthansa yılın ilk yarısında yaklaşık 3 milyar euro zarar açıkladı. Ryanair Nisan ve Haziran’da geçen senenin aynı zaman dilimine göre yüzde 95 oranında ciro kaybı yaşadı.
Hollandalı KLM ise 2022’ye kadar 33 bin çalışandan 5 bininin işine son vereceğini duyurdu. Easyjet yetkilileri 4 bin 500 kişinin işten çıkarılacağını açıkladı. Norwegian 4 bin 700 pilot ve kabin görevlisini işten çıkardı.
Wizz Air’da görev yapan 5 bin personelin yüzde 20’si işini kaybetti. Emirates çalışanların yüzde 15’e çıkış vererek iş gücünün onda birini kestiği bildirildi.
"Denetim yok, sendika yok, ses çıkaran yok..."
Bu denli işten çıkarmaların yaşandığı sektörde çalışan pilot, kabin memuru, yer görevlisi, havalimanı işçisi kısacası tüm emekçiler için durum nasıl?
Zaten şirket patronları veya yöneticileri etkilenmidi pandeminin getirdiklerinden. Etkilenen sadece sivil havacılık çalışanları. Olumsuzluk işçiye katlanarak yansıdı. Örneğin Almanya sendikayla görüşerek personelinden yüzde 10’luk bir kesinti yaptı.
Ryanair yüzde 20 yaptı. THY de sendikayla bir protokol yaparak pilotlardan yüzde 50, kabin memurlarından yüzde 35, diğer personelden de yüzde 30 kesinti yapmaya başladı. Bu dünyadaki rakamlara oranla çok daha büyük bir kesinti. Örneğin Pegasus bile böyle değil. Hiç uçulmadığı aylarda bile yüzde 50’nin altına düşmedi ücretler.
THY'de bir standart da yok. Kimi personel kimi ay tam ücret aldı, kimi ay sadece devlet desteği aldı. Bu noktada çok büyük haksızlıklar, adaletsizlikler var.
Hava yolu personelinin çalışma şekli ‘esnek çalışma’ dediğimiz şekildedir. Yani personelin belli bir çalışma saatleri yoktur, düzensiz ve değişkendir. Ama belli bir program dahilinde çalışır. İşçiler de aylık yayınlanan programa göre kendilerini ayarlarlar.
Pandemi döneminde ise esneklik hat safaya vardırıldı. Şirketler ‘Seni ne kadar çalıştırdıysam o kadar ücret veririm" diyor. Ayda 100 saat uçan pilotlar var örneğin. O ay tam maaş veriyor ama ertesi ay sadece 10 saat uçuş yazıyor ve ona göre günlük maaş veriyor. Geri kalanına da ücretsiz izin kullandırarak devletin kısa çalışma ödeneğini veriyor. Pandemiyle birlikte ücretlendirme de esnekleşti. Tam bir kuralsızlaştırma yaşanıyor havacılıkta işçiler açısından. Virüs bahanesiyle çalışanların hakları tırpanlanıyor. Yani patronlar için tam bir cennet söz konusu. Köpeksiz köyde değneksiz dolaşmaya benziyor. Denetim yok, sendika yok, ses çıkaran yok...
"Personal en büyük ikinci gider"
Peki hava yolu çalışanları bu durum karşısında çaresiz mi?
Sektörü her türlü hastalık riskine, ölen ölür kalan sahalar bizimdir gibi bir anlayışla işletmeye kararlı görünüyorlar. Tabii bunu da nasıl işletecekler? Emeğin değerini düşürerek. Havacılıkta birinci gider kalemi yakıttır. Yüzde 45-50’lere varır. İkinci gider de personel gideridir. Çünkü eğitim süreci uzun, yabancı dil gerektiren, tecrübe isteyen, nitelikli personel gerekli. Bu nedenle ücretler görece yüksek.
British Airways, Lufthansa gibi şirketlerde personel gideri yüzde 30’ların altında değildir. Bizde ise tek rakamlara düşer kimi şirketlerde yani yüzde 10’un altına. Türkiye’deki şirketler şimdi bunu daha da aşağıya çekme fırsatını yakaladı.
"Razı edildiler"
Türk Hava Yolları’ndaki maaş kesintinin nedeni de bu mu? Maaşlardaki kesintiler hangi boyutlarda?
THY yılın ikinci çeyreğinde 2 milyar 234 milyon, yılın ilk yarısında da toplamda 4 milyar 257 milyon TL zarar açıkladı.
Arkasından da sendikaya yaptığı protokole göre kokpit personelinin maaşında yüzde 50, kabin personelinin maaşında yüzde 35, yer personelinin maaşında da yüzde 30 kesinti yaptı.
Sendikanın imza attığı bu protokol THY’nin artık personel giderini yüzde 10'un da altına düşüreceğini gösteriyor. Bu da şirket için karlılığın artışı demek. Karlılık yüzde 30’lara varır ki bu da aslında haksız rekabet demektir. Yani Lufthansa, BA yüzde 10 karla çalışırken sizinki bunu katlamış olur.
Havacılık, Türkiye’de özellikle eskiden aldıkları ücretler açısından dünya ölçüsüne yaklaşan bir meslek gurubuydu. Artık bunlara ulaşmak mümkün değil görülüyor. Ücretler, talebin düşmesiyle orantılı olarak düşürüldü ve şu anda yeter ki işten çıkarılmayayım düşüncesiyle buna razı edildiler.
Türkiye'de şu an işten çıkarma yasağı var. Devletin koyduğu bir yasak ama tam da patronların istediği bir ortam bu. Patron 'Ben zaten işçi çıkartmıyorum, ücretsiz izne ayırıyorum' diyor. Örneğin Pegasus’ta daha pandeminin ilk günlerinde bir grup pilot ücretsiz izne ayrıldı ve onların yüzüne karşı yasak kalktığında işten atılacakları söylendi. 35 civarında pilot olduğunu biliyoruz. Bu büyük bir samimiyetsizlik kuşkusuz. Bu da sektördeki emek sermaye ilişkisinin ne kadar adaletsiz olduğunu gösteriyor.
Son zamanlarda çokça duyduğumuz THY’deki istifaların nedenleri de bu kesintiler mi?
İstifa eden personel kapsam dışı dedikleri personel. Yani Toplu İş Sözleşmesi kapsamı dışındaki yönetici, müdür, şef benzeri konumdakiler. Genellikle de yurtdışı istasyon müdürleri ve benzeri konumdalar. THY yönetimi bu kişilerin de ücretlerinde indirim istedi. Bunu kabul ediyorsanız devam ederiz, etmiyorsanız istifa ettiğinizi düşünürüz diye baskı yaptı. Ben bu ücrete çalışmam diyenler gitti, kalanlar devam ediyor. Sürekli haberleri çıkıyor ama bakmayın o kadar büyük sayılarda istifalar söz konusu değil.
"Karşı çıkacak bir örgütlülük yok"
Maaşlardaki kesintilere sendika bir tepki göstermedi mi?
Havacılık sektöründe buna direnç gösterecek bir örgütlülük yok. Evet sendika var ama adı sendika, çalışanlar arasında sendikal örgütlülük çok kötü durumda. Üye olmak örgütlü olmak anlamında değil kuşkusuz. Hava İş diye bir sendika var onun da yönetimini THY 2013’teki Genel Kurul’da kendisi belirledi zaten. Yani işçilerin, delegelerin Genel Kurula gitmesini engelleyerek sendikanın yönetimini adeta atadılar. Aynı ekip hala Hava İş’i yönetiyor.
Kaldı ki yapılan şey bir TİS değil. Ortada uygulanmayan bir sözleşme var buna bir ek protokol yaptılar. Uygulanan ücret sisteminin ne olduğu da belli değildi 6 aydır. Bu nedenle bir protokol yapılması istemi doğmuştu. THY yönetimi tamamen kendisinin belirlediği bir ücret sistemini uyguluyordu. Şimdi ‘Ben bu ücreti veriyorum, sendika gel sen de bunu imzala’ demiş gibi. Sendika da ücret kesintilerini bir pazarlık konusu dahi etmeden altına imzasını attı. Buna karşı çıkacak bir örgütlülük yok. Öbür şirketlerde toplu pazarlık yok, yetkili bir sendika da yok zaten.
İşten çıkarma yasağı kalktığında sektörde bir işten çıkarma furyası yaşanır mı?
Kesinlikle. Şirketler ikinci büyük kalem ücret maliyetini düşürmek isteyecek. Batıdaki şirketlerin çoğunluğu Türkiye’deki gibi bir işten çıkarma yasağı olmadığı için küçüldüler ve işçi çıkardılar.
THY personeline ‘İstihdam güvenliği ön planda olduğu için bu ücret kesintisine razı olun. Kimse işten çıkmasın’ dedi ama bunun bir garantisi yok. Protokolde imza altına alınmış değil. Yarın uçuşlar beklenildiği gibi eski seviyesine gelmezse, THY yönetimi işçi çıkarmaya başlarsa buna karşı duracak bir sendika yok.
Bu yasakla da olacak iş değil. Çünkü her zaman işçinin karşısında yer alan bir iktidar var karşımızda. THY hükümete baskı yapıp, işçi çıkarma yasağı havacılık sektörü için kaldırılırsa bir günde binlerce insanı işten atabilirler. Zaten bunları kullanarak ücretleri düşürüyorlar. İstihdam fazlası olduğu gerekçesiyle işçiler her türlü koşula razı edilmek isteniyor.
"Patronlar rahatlarından fedakarlık yapmıyor"
Türk Hava Yolları ya da diğer yerli firmalar finansal olarak bu krizi atlatabilir mi?
Türkiye’de THY ve Pegasus’u dikkate alırsak tabii ki bu zararları karşılayacak özkaynakları olabilir ama hiçbir büyük şirket böyle bir anda özkaynaklarını harcamak istemezler. Devletten koparabildikleri en yüksek desteği koparıp bu işten sıyrılmaya bakar.
Atlas Jet örneği var daha yeni. Ali Murat Ersoy şirketi kapatarak emekçilerin de maaşlarını ödemeyerek bu krizi fırsata dönüştürdü.
Firmalar evet bu krizi atlatabilir ama gerçekten bunu istiyorlar mı? Çünkü patronlar her koşulda rahatlarından fedakarlık yapmıyor. Voleyi vurup iflas ilan edip kendisini kurtaran onlarca kapanmış şirket var.
THY sık sık liyakat ve yandaşlara verilen ihalelerle gündeme geliyor. Aynı soyisimde onlar kişinin işe alındığı, ihalelerin akrabalara verildiği biliniyor. Siz ne söylemek istersiniz bu konuda?
AKP’nin doğrudan yönettiği hiçbir yerde liyakat görebiliyor musunuz? Burada hep politik tercihler öne çıkıyor. Ülke nasıl yönetiliyorsa THY de böyle yönetiliyor. Orada liyakat var diyorsanız THY’de de vardır. Aycı Medikal in ürünleri bu nedenle yadırganmıyor, haber değeri bile az. Demokratik toplumlarda buna tenezzül eden bir Yönetim Kurulu Başkanı, bir yönetici görmek zordur. Bizde ise neredeyse olağan!
"Çalışma koşulları pandemiye göre güncellenmeli"
Peki son olarak ne söylemek istersiniz?
Bu koşullar altında uçuş emniyetini kimse konuşmuyor. Kimi filolarda pilotlar aynı yoğunlukta 100 saat uçuyor. Ayda 100 saat uçmak çok yoğun bir tempodur. Hele bu pandemi koşullarında. Bence en önemli husus bu. Bu bir tüketici hakkı olarak Uçuş Emniyetini talep etme hakkıdır. Uçucuların çalışma ve dinlenme sürelerini düzenleyen bir yönerge var (SHT 6A 50) Bu yönergedeki limitler hala batı normlarının çok gerisinde. Yani ücretleri pandemi koşullarına göre revize ediyorsunuz da çalışma koşullarını neden buna göre değiştirmiyorsunuz? Ayda 100 saat 110 saat uçulacağına, batıdaki gibi 50-60 saat uçulacak şekilde revizyon yapılabilir. Çünkü çok daha stresli zor koşullarda çalışılıyor. Sürekli maske ile saatlerce kapalı bir kabin içinde risk altında yoğun bir çalışma söz konusu.
Bizler yarış atı gibi çalıştırılmaya alıştığımız için bu durumu şirketler verim düşüklüğü olarak algılıyorlar. Oysa 50-60 saatlik uçuş insanca yaşama, sağlıklı yaşama hakkıdır. Talep de azsa kimseyi işten çıkartmadan ama daha az yoğunlukta insanca bir yaşama koşulu sunmak mümkün örneğin.
Makul bir ücret kesintisi olabilir bu dönemde ama kimse işten çıkartılmayarak yük hafifletilebilir. Daha az kar edersiniz ama uçuş emniyeti artar. Daha fazla kar hırsıyla personel çıkartıp kalan personeli yarış atı gibi çalıştırmak kaza riskini arttırır.
Artık şirketlerin de insanların da daha yavaş bir yaşantıya yönelmesi lazım. Uçuş limitlerinin pandemi koşullarında gözden geçirilmesi lazım.
Koronavirüs pandemisinin bize öğretmeye çalıştığı şeyler olduğunu düşünüyorum.
Dünya olduğu gibi Türkiye’de freni boşalmış bir kamyon gibiydi. Hatta havacılık sektöründe bu durum daha agresif olarak kendini gösteriyordu. Fosil yakıt kullanımıyla, insanların sürat merakıyla dünyayı tüken, tüketmesine hız kazandıran bir sektördü.
Ama dünyadaki yaşamı tehdit edecek düzeyde olan bu sürekli büyüme ve tüketim hızı, durumun farkına varıp bize yavaşlamayı öğretmeli.
27 Kasım 1957'de Erzincan'da doğdu. Orta öğrenimini İzmir'de tamamladıktan sonra Hava Lisesi ve Hava Harp Okulu'na girdi. Eğitiminin ardından 1978'de teğmen olarak Hava Kuvvetlerine katılarak jet pilotu oldu. 1992'ye kadar Konya Malatya ve Eskişehir gibi çeşitli filolarda uçuş, öğretmenlik ve test pilotluğu yaptı yaptı. Bu tarihten sonra Eskişehir 112. Filo'dan emekliye ayrılıp Anadolu Üniversitesi Sivil Havacılık Yüksek Okulu'nda 6 yıl uçuş öğretmenliği yaparak sivil pilotlar yetiştirdi. 1998–2008 arasında kaptan pilot olarak uçtuğu THY'de aynı zamanda sendika temsilciliği yaptı. 2008'den itibaren mesleği olan havacılık dalında ve güncel politik konularda içerikler hazırlamaya başladı. Çeşitli dergi ve gazetelerde havacılık ve sendikal örgütlülük üzerine yazılar yayınlıyor. |
(HA)