Uçan Süpürge Genel Koordinatörü Halime Güner'in, 9 Eylül 2005 tarihinde Ankara'da yapılan "Sivil Toplum Zirvesi"nde yaptığı konuşma.
Değerli Katılımcılar;
Ankara merkezli olup 81 ilde çalışmalar yapan bir kuruluşuz. Üstelik, Arzuhan Yalçındağ'ın ifadesiyle "iletişimin yavaş işlediği" bir ülkede faaliyet gösteriyoruz. Buna rağmen kalıcı bir örgütlenme var.
Nuri Çolakoğlu'nun da dediği gibi, Avrupa Birliği sürecinde Türkiye'nin kazanımlarından kadınların haberdar edilmesine yönelik çalışmalar yapıyoruz. Üstelik, Türkiye'nin bu süreçte kat ettiği yolun Avrupa Birliği ülkelerinde de bilinir olmasını sağlıyoruz.
Uçan Süpürge, Türkiye'de kadın örgütlenmesine ivme kazandırmayı hedefleyen bir kuruluştur. Amacı, kadın örgütleri arasında iletişim ve etkileşimi artırmak ve böylece kadın örgütlerinin ortak çalışmalar yapabilmelerini sağlamak, bunun sonucunda da kadın hareketinin güçlenmesine katkıda bulunmaktır.
Kadın örgütlerini, özellikle üç büyük kent dışındakileri kadın gündemi hakkında bilgilendirmek, gündemin dışında kalmamalarını sağlamak için düzenli olarak çıkan dergilerimiz, yerel ve ulusal radyo programlarımız, halen 12 ilde görev yapan yerel kadın muhabirlerimizin haberleri ve her hafta yenilenen web sitemiz ile bu amacı gerçekleştirdiğimizi düşünüyoruz.
Türkiye'de kadın örgütlerinin son yirmi senede kadının insan haklarına ilişkin konularda yaptıkları çalışmalar son derece başarılı olmuştur. Ancak, kadın örgütleri bu çalışmalarını büyük fedakarlıklarla, yoğun biçimde gönüllü emeğine dayanarak ve çoğunlukla öz kaynaklarını kullanarak gerçekleştiriyorlar.
Oysa kendilerine verilecek ve kapasitelerini artırmalarına imkan tanıyacak küçük desteklerle daha etkin ve verimli çalışmalar yapma potansiyelleri çok yüksek.
Biz Uçan Süpürge olarak, Türkiye'deki yerel kadın sorunlarını saptamak, yerel kadın örgütlerini tanımak için çalışmalar yürütüyoruz. Türkiye'deki kadın örgütlenmesinin özelliklerini kavramak ve bölge kadınlarının farklı sorun ve gereksinimlerini, aynı zamanda bu sorunların çözümüne yönelik girişimleri ve çabaları öğrenebilmek için başlattığımız "Köprüler Kuruyoruz" adlı projemizi 81 ilde gerçekleştiriyoruz. Yarın da bu projenin 59. ili olan Trabzon'da olacağız.
Biz daha önce, kadın örgütlerinin ortak çalışmalarını teşvik amacıyla 2. Ulusal Kadın Sivil Toplum Kuruluşları Toplantısını düzenledik. Türkiye'de kadına ilişkin önemli meselelerde ortak bir duruşun sağlanabilmesi, yükselen kadın sesinin duyurulabilmesi için büyük ve ses getiren ortak çalışmalara gereksinim var.
Bu ortak çalışmaların en güzel örneğini de 2003 senesinde, kadın örgütlerinin temsilcileri olan 453 kadının katılımıyla gerçekleştirilen Sivil Toplum Forumu'nda yaşadık. Bu forumdan çıkan sonuçlar doğrultusunda Türkiye'nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) için "Türkiye Sivil Toplum Gölge Raporu"nu hazırladık.
Milletvekillerimiz için "CEDAW El Kitabı" hazırladık. Parlamentomuzdan 6 milletvekilini "CEDAW Şampiyonu" olarak seçtik. Bütün bu çalışmalarla, toplumsal cinsiyet eşitliği duyarlılığını en üst düzeyden başlayarak artırmayı hedefledik.
Mayıs 2005'te sekizincisini gerçekleştirdiğimiz Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali de uzun soluklu ve etkileri yurtiçinde olduğu kadar yurtdışında da büyük olan bir projemiz.
Sadece kuruluşumuzun değil Türkiye'nin dışa açılan yüzü olan festivalimiz, ülkemiz sinemasındaki kadın emeğini görünür kılarken, cinsiyet eşitliği konusundaki toplumsal duyarlılığı artırma konusunda önemli bir görev üstlenmiş oluyor.
Dünyada, özellikle Avrupa'da benzeri çalışmalar yapan kadın filmleri festivalleri ile sıkı bir işbirliği yürüten festivalimiz, Avrupa Kadın Filmleri Festivalleri Ağı'nın da etkin bir üyesi.
Dünya Film Eleştirmenleri Birliği jürisi aracılığıyla ödül veren tek kadın filmleri festivalleri olarak Türkiye'nin cinsiyet eşitliği alanında geldiği ve gelmesi gereken noktayı vurgulayan bir fonksiyona sahip.
Kıymetli zamanınızı almak pahasına kuruluşumuz hakkında bu ön bilgileri verdim, çünkü konuşmamın geri kalan kısmında söyleyeceklerimin bazı genel ve soyut saptamalar olmayıp son on senede edindiğimiz somut deneyimlerden oluştuğunu bilmenizi istiyorum.
Sayın Başbakanım,
Her şeyden önce belirtmek istediğim husus, bugün Türkiye'de kadın örgütlerinin, sivil toplumun en canlı ve dinamik unsurlarının başında geldiğidir. Yaptığımız geniş çaplı bir akademik araştırma, kadın örgütlerinin hem sayılarının hızla arttığını hem de coğrafi olarak çeşitlendiğini göstermiştir. 1990 senesinden sonra kurulan kadın örgütlerinin Türkiye'de Cumhuriyetin başından beri kurulmuş örgütlerin yüzde 90'ını oluşturuyor olması bu dinamizmin en önemli kanıtıdır.
İkinci olarak, bu çoğalan ve yayılan kadın örgütlerinin misyon ve vizyonlarındaki değişiklik kayda değerdir. Burada sözünü ettiğim kadın örgütleri, kadın sorunlarının farkında olan ve bu sorunlar için çözümler üretmeye çalışan bir karakter kazanmışlardır.
Bu bağlamda, kadınların insan haklarının savuculuğundan tutun da ekonomik bağımsızlıklarının sağlanmasına kadar birçok yeni alanda faaliyet gösteren örgütlerdir.
Üçüncü olarak vurgulamak istediğim nokta, Türkiye'de kadın örgütlenmesinin sadece kadınların haklarını korumaya ve konumlarını iyileştirmeye endeksli bir gündeminin olmadığıdır.
Kadın örgütleri, aynı zamanda sivil toplum örgütleri olmanın da sorumluluğunu taşıyarak Türkiye'nin demokratikleşmesi ve insan haklarının savunulması konusunda diğer sivil toplum kuruluşlarının gündemlerini de benimsemektedir. Dolayısıyla bizleri ülkede insan hakları ve demokratikleşme çabalarının aktörleri olarak görmelisiniz.
Şimdi de sizinle Türkiye'nin kadınlarının en temel hak ve özgürlüklerini koruma ve artırma yönündeki taleplerini paylaşmak istiyorum.
Türkiye'deki ihtiyaç, kadın-erkek eşitliğini sağlamaya yönelik mevcut kurumların etkin çalışması yanında yeni yasal düzenlemeler ve mekanizmalardır. Bunlardan sadece bazılarının isimlerini vermekle yetineceğim.
Eşitlik Çerçeve Yasası, Kadın Erkek Eşitliği Daimi Komisyonu ve Ombud (Kamu hakemi) bunlardan bazılarıdır. Bu mekanizmaları, onların benzerleri AB ülkelerinde olduğu için değil, ya da AB tarafından konulan kriterleri yerine getirmek için değil, gerçekten bu ülkenin kadın haklarının daha iyi savunulması için samimiyetle hayata geçirmek gerekiyor.
Devletin tüm kurumlarında toplumsal cinsiyet eşitliği duyarlılığının sağlanması çok önemlidir. 1999 yılında çıkan "Ailenin Korunmasına Dair Yasa"nın, bugüne dek tek tek giderek çalışmalar yaptığımız pek çok ilde bilinmediğini gördük.
Siyaset alanının kadınlara açılmasını çok önemsiyoruz. Kim ne derse desin, bugün bu alan kadınlara kapalıdır ve açılması için kadınların kota dahil bir dolu çözümü vardır.
Kadın örgütleri bu çözümler üzerinde uzun zamandır çalışmaktadırlar. Önemli olan, karar vericilerin kadınları siyasete dahil etmek konusunda yaratacakları anlayış değişikliğidir.
Ve nihayet, ekonomik alanda kadınlar için atılacak adımlar. Bugün Türkiye'de kadınların işgücüne katılım oranı Türkiye tarihinde görülmemiş düzeyde düşüktür. Çalışma yaşındaki her yüz kadından sadece 24'ü işgücüne dahildir.
Kadınların ekonomik potansiyellerinin gerçekleştirilmesine yönelik devlet tarafından alınan kısmi ve geçici tedbirler ve kadın örgütlerinin küçük çabaları yetersiz kalmaktadır. Kadınların ekonomik bağımsızlıklarını sağlayacak ve onların istihdam sorunlarını çözecek önemli politika tedbirleri gereklidir.
Sonuç: Sayın başbakan başkanlığında ve hükümetin en üst düzey yöneticilerinin katılımında gerçekleştirilen bu toplantıyı çok önemli buluyorum. Bu toplantı, Türkiye'nin yakın sivil toplum tarihinde bu özellikleri ile bir kilometre taşıdır.
Bu yüksek katılımdan hükümetin, sivil toplumun üyelerinin sesine kulak vermek istediği sonucunu çıkarılabiliriz. Bizlerde sivil toplum kuruluşları olarak bu yönde bir eğilime sıcak bakabiliriz.
Burada önemli olan, hükümetin biz sivil toplum kuruluşlarını, birlikte yapılacak her çalışmada GERÇEK bir ortak kabul etmesidir. Birlikte ortak çalışmalar yapabiliriz. Ancak, bu ortaklıkta temel kriter biz sivil toplum kuruluşlarının özerk konumlarımızı koruyabilmemizdir.
Saygılarımla. (BA)