İllüstrasyon: Asya Bolshova
Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği Anneler Günü'nde yaptığı açıklamada "İyi anne söylemi altında eşit hak taleplerimizin, 'minnet'in, kutsallığın gölgesinde gaspedilmesini reddediyoruz" ifadeleri kullanıldı.
"Az doğuran, çok doğuran, çalışan, çalışmayan, işçi, işsiz, kentte ya da taşrada yaşayan bir annelikle anılmayı reddediyoruz" denilen açıklama şöyle devam etti:
"Zorluklara göğüs geren, fedakar anne' söyleminin, kadınların ücretsiz ev içi emeğini meşrulaştıran kapitalist sistemin, erkeğin, ailenin, ulusların refahını yükseltmek pahasına kadınların emeklerini değersizleştirdiğini biliyoruz.
"Kadınlar olarak kimliklerimizi anne olan-olmayan söylemleriyle belli sarkaçlar üzerinden yok sayan anlayışa karşı duruyoruz. Çocuk sahibi olduğunda mükâfatlandıran, olmadığında/reddettiğinde cezalandıran çemberin dışına çıkıyoruz.
"Kampanyaları bedenlerimiz üzerinden yapan anlayışa cevap veriyoruz: Üzerimizde kurduğunuz tahakkümü anne sütünün faydaları ile masumlaştıramazsınız!
- Erkeklerin otorite ve iktidar bekçisi olarak görevlendirilerek toplumsal düzeni ve refahı sağladığı kanaatine karşın kadınların topluma yeni birer birey kazandırmakla meşgul edildiği bir toplumsal yaşamı kabul etmiyoruz,
- İdeal kadın olma halini annelikle ilişkilendiren erkeklerin, bedenlerimiz üzerinden kurduğu öykülerin biz kadınları erkekler için faydacı birer meta haline dönüştürmesini istemiyoruz,
- Anne olmanın biyolojik tarafına vurgu yapan söylemlerin, kadınları bedenleri üzerinden birer kazanım/yetersizlik gerçekliğine ittiğini biliyoruz. Kadınları biyolojik ya da fizyolojik yetersizlikle sınayan anneliğin efsaneleştirilmesine müsaade etmiyoruz,
- Bir kadının anneliği "hak etmek" için ekonomik, sosyal ve cinsel özgürlüğünden vazgeçmeye zorlanmasını kabul edilemez buluyoruz,
- Kadınların sokağa çıkıp hakları için mücadele etmesi, bedenine ve emeğine sahip çıkması anne olmaya engel değildir. Bir kadının anne olma/olmama tahlilini kamusal alan ile ilişkisi üzerinden kuramazsınız. Unutulmamalıdır ki kadınların özgürlüğü çocukları da özgürleştirir,
- Anne olan kadınlar ile anne olmayan/istemeyen kadınları yarıştıran bir düzlem kuran medyanın, bizi hayattan soyutlayan tutuma/tutumlara sahip çıkmasını reddediyoruz,
- Aynı işe daha az ücretle çalıştırılan kadınların ekonomik baskıdan ötürü işten ayrılmasının, çocuğa bakmak üzere işten ayrıldı olarak gerekçelendirilmesini ve 'kadının yeri evidir' gibi eşitlikten uzak bir anlayışı asla benimsemeyeceğimizi beyan ediyoruz,
- Kız çocukları çok küçük yaştan itibaren annelik ve ev ile ilişkilendiren, onları erkekler için birer hediye haline getiren ve yine kız çocukları kendi faydacı hayatları için erken/zorla evlendiren ataerkil düzenin parçası olmuyoruz,
- Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi kısa adıyla CEDAW'a ve İstanbul Sözleşmesi'ne taraf olan Türkiye'nin bu sözleşmelerde beyan ettiği üzere toplumsal cinsiyet temelli bir şiddet biçimi olarak kadınlara annelikleri üzerinden yaptırım uygulayan yaklaşımlara müdahale etmesini bekliyoruz,
Anneler Günü kadınlar için bir madalya/ödül seremonisi değil; kadınlara dayatılan, kadınları yarıştıran politik bir meseledir.
"Zefir" filmine online gösterim
Belma Baş'ın 2010 yapımı filmi "Zefir" bugüne özel online olarak gösteriliyor. Filmi izlemek için tıklayın.
Uçan Süpürge Derneği'ndine Bilge Taş Birikim'de yayınlanan yazısında filmi şöyle tanımlıyor:
"'Kutsallığın' veya kız çocuğuyla ilişkide rolleri 'transfer ediciliğin' arkasına saklanmış 'annelik' tanımlarının dışına çıkmayı göze alan film, anne ile kız çocuğun arasındaki kayıp duygusunun getirdiği ve tedirginlikle dolu bu ilişkinin psikopatolojisine dair arkeolojik bir kesit sunuyor. Toplumsal mutabakat içerisinde anneliğe dair biçilen roller, annenin özgürleşme talebini karşılayamazken, kız çocuğu ise filmde bu özgürlüğe ancak annenin varlığını ortadan kaldırarak ulaşabilir.
"Çocuğa bir alan bırakmayan onu hiç büyümemenin dolayısıyla karar alma mekanizmalarının dışında bırakan ebeveynler ile bütün otoriter mekanizmaların arasındaki paralellik açıktır. Aile kurumunun iktidara itaate pratikte oynadığı roller tartışılırken baba-oğul simülasyonunu merkeze koymanın bedeli bize henüz yeterince tartışılmamış başka bir iktidar-tabiyet alanını sunar: anne-kız çocuk ilişkisi." (PT)