Türkiye'nin uçağının Suriye tarafından düşürülmesiyle oluşan soru işaretlerinin bir kısmı devam eden süreçte yanıtlandı. Ancak hâlâ yanıt bekleyen kritik sorular bulunuyor.
Kadri Gürsel ve Özgür Mumcu Türk basınında konuyla ilgili detaylar hakkında bilgi vererek önemli sorular soran yazılar yazdı.
Milliyet gazetesinden Kadri Gürsel yazısında uçağın "füzeyle mi, yoksa uçaksavar topuyla mı vurulduğunun Türkiye'nin resmi ağızlarından açıklanmasının" önemine vurgu yapıyordu.
"Uçaksavar topuyla vurularak yaralanan bir uçağın düşmeden önce bir miktar 'sürüklenmesi' mümkün."
Dışişleri Bakanı Davutoğlu uçağın Suriye hava sahasının bir mil dışında vurulduğunu ve beş mil (9 kilometre) sürüklendikten sonra Suriye hava sahasının içinde, kıyıya 8 mil açıkta denize düştüğünü söylüyordu.
Gürsel, bir uçağı 13 mil mesafeden vuracak bir uçaksavar topunun dünyada olmadığını söylüyor. "Yani kıyıda konuşlu bir topla vurulmuşsa, olay kesinlikle Suriye hava sahasında vuku bulmuştur."
Peki uçağı vuran bir füzeyse?.. Gürsel bu ihtimali de irdeliyor ve Davutoğlu'nun açıklamasıyla örtüşmediğini belirtiyor.
"Füzeyle vurulmuşsa, bunun Suriye hava sahasının dışında olması tabii ki mümkün. Ama bu kez, kendisini yakalayan bir füzenin tahripkâr savaş başlığının infilakı sonucu vurulmuş bir uçağın Suriye hava sahasının içine 9 kilometre sürüklenecek kadar fiziki bütünlüğünü nasıl koruduğunu izah etmek mümkün değil."
Uçak neden oradaydı?
Uçak krizine soru işareti ekleyen bir başka köşe yazarı ise Radikal'den Özgür Mumcu. Bugünkü yazısında, bu kadar kritik bir dönemde "hava sahasını ihlal etmek pahasına" Türkiye'nin uçağının orada ne işi olduğunu soruyordu Mumcu.
Mumcu, Davutoğlu'nun uçağın keşif amaçlı uçuş esnasında değil, bir test/eğitim uçuşu sırasında düşürüldüğünü söylediğini hatırlatarak uzman bir "tanıdığından" edindiği bilgilerle bu açıklamayı sorguluyordu.
Kendisine verilen "RF-4E gibi göreceli hantal bir uçak kullanılmaz," bilgisini not düşüyordu Mumcu.
RSC (Radar Cross Section) yani bir hava aracının radara yansıttığı ekonun şiddetinden bahseden Mumcu yazısında, eko ne kadar güçlüyse radara yakalanmanın da o kadar kolay olduğu bilgisine yer verdi. RF-4E'nin eski teknolojiyle üretildiği için ekosunun güçlü olduğunu, yani radara kolay yakalanabileceğini yazdı.
"Danıştığım kişi böyle bir görevde radar ekosu düşük olan yeni nesil uçakların kullanılması gerektiğini söylüyor." Mumcu'nun danıştığı kişiye göre, F-16 gibi yüksek manevra kabiliyetli, düşük radar ekolu bir uçak yerine niye RF-4E kullanıldığı açıklanmaya muhtaç bir durum.
Mumcu Davutoğlu'nun "riskli göreve bir uçak tek başına gönderilmez" sözlerini de sorguluyor. İstihbarat/keşif görevlerinde uçağın tek olmasının esas olduğunu, foto-keşif uçağının "işin doğası ve gizlilik sebebiyle tek başına çalışmasının" normal olduğunu anlatıyor.
Sonuçta şu sorular hâlâ yanıt bekliyor:
* Türkiye'nin uçağının orada ne işi vardı?
* Keşif uçuşu yapılıyorsa bu kritik dönemde buna neden ihtiyaç duyuldu?
* Radarla ilgili bir test uçuşu ise neden bu konuda yetersizliği bilinen F-4 uçağı kullanıldı?
* Uçak füzeyle mi, uçaksavar ateşiyle mi vuruldu?
* Uçak Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun dediği gibi Suriye hava sahasının bir mil dışında vurulduysa nasıl Suriye kıyılarının 8 mil açığına düştü? (YY)