Şu sıralar Beyoğlu'ndaki Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık'ta devam eden "Memento İstanbul" sergisinde Hristoff Ailesi'nin üç kuşağına tanıklık ediyoruz.
Ailenin arşivinden fotoğraflar, kartpostallar ve resimler bir dönemi görsel olarak anlatıyor.
Bu tanıklığa özel anıları belgeleyen nikâh ya da piknik fotoğrafları, sevgiliye, arkadaşa, anneanneye gönderilmiş kartpostallar ve resimler de dâhil.
Selanik'ten Sofya'ya, Sofya'dan İstanbul'a
Ailenin hikâyesi Kılkış'ta Peter Dimitri Hristoff ile başlıyor. Bir ailenin bahçe ile ilgilenmesi için yanına aldığı, isimsiz "kimsesiz bahçeci çocuk", kendisine Dimiter Hristoff ismini seçer. Biriktirme alışkanlığını çocuklarına da aktaran Dimiter, bahçıvan olarak başlayan hikâyesini Selanik'te devam ettirmeye karar verir.
Bahçıvanlıkla başlayan bu öykü, Selanik'ten Sofya'ya, oradan ise her neslin kesişim noktası olan İstanbul'a uzanır. Tabii aile fertlerinin yanlarına kattığı pek çok anı, fotoğraf, kartpostalla beraber...
Dimiter Hristoff'un arşivine çeşitli fotoğrafları depolamaya başlaması çocukları ve torunlarının da bu geleneği sürdürmesiyle devam eder. Bunun yanında saatçi çırağı olarak girdiği dükkânda işleri ilerleterek tekstil endüstrisi işine girer. İsimsiz bahçeci çocuk ile başlayan hikâye Dimiter'in Bulgaristan Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı olmasına kadar uzanır.
Dimiter'in oğlu Peter Dimiter Hristoff, diğer ismiyle Tuşe, fotoğraf işini geliştirerek bir stüdyoda çalışır ve hayatı boyunca bu ilgisini korur. Tuşe de oğlu Mitko da önceki kuşaklardan kendilerine miras kalan fabrika işletmeciliğini üstlenmek durumunda kalır. Dönemin koşulları içinde aile mirasını korumaya çalışmasının yanında Mitka, Tophane'de kiraladığı ufak atölyesinde sanat faaliyetlerini devam ettirir.
"Kimiz, nereden geliyoruz, nereye gidiyoruz?"
Ailenin her bir üyesinin yolu Bulgaristan, Selanik, New York gibi yerlere düşmüş olsa da hepsinin ortak buluşma noktası İstanbul'dur.
Serginin ikinci katında ailenin üçüncü kuşak üyesi Peter Hristoff'un eserleri sergileniyor. Kendisinden önceki nesillerin devam ettirdiği sanatsal yatkınlığı benimseyen Peter Hristoff, İstanbul'u ailesinden kalan kültürel miras ile göç ettiği yerin özelliklerini dikkate alarak resmeder.
Hristoff, Vanitas resim geleneği ile Oryantalizmi yeniden sorguladığı eserlerinde gözlem, anı ve durumları işliyor. Kimlik, cinsellik, kutsal mekân ve günahlardan arınma gibi meseleler sanatçının araştırma konuları arasında. Sergide Peter Hristoff'u açıklayan bölümde de sanatçının icra pratiği şu cümlelerle anlatılıyor:
"Hristoff eserlerinde, insanlık durumunu irdelerken hep aynı kafa karıştırıcı sorulara geri döner: Biz kimiz, nereden geliyoruz ve nereye gidiyoruz?"
Sanatçının yola çıktığı soruları bilmek izleyicinin eserlerini anlamlandırma süreçlerini kolaylaştırıyor. Ailenin eserlerinin sergilendiği alandan üst kata uzanan merdivenlerin devamında Hristoff'un "Hamal", "Git ve Gel", "Çeyizim" gibi eserleri sergileniyor.
7 Ağustos'a kadar açık
Pek çok eserinde siyah bir insan siluetinin kırmızı, sarı ve mavi renklerin bir köşesinde yer aldığı görülüyor. "Ego Serisi" dizisinde yer alan ondan fazla resimde figürler, vücutlarının duruşlarıyla ortaya pek çok anlam koyuyor. Seri boyunca siyah bir siluet, ellerini havaya kaldırıp diz çökerek, dans ederek ya da isyan edercesine kollarını kaldırarak olanı biteni anlamlandırmaya çalışıyor.
Son bölümde sergilenen eserde ise duvarı boydan boya kaplayan oyalı çemberlerin üzerinde pek çok isim yazılı. Hristoff, bu esere "Çeyizim" (My Dowry) ismini vererek ailesinden miras kalanları somutlaştırıyor.
Ailenin üç nesile uzanan hikâyesinin görsel öğelerle açıklandığı sergiyi ve Peter Hristoff'un İstanbul'dan ilham alarak ürettiği eserler 7 Ağustosa kadar Yapı Kredi binasında ziyaret edilebilir.
(MD/AÖ)