“Yine Ekim ayındayız. Ekim ayı gerçekten bizim için zor bir ay. Her şeye rağmen kayıplar için mücadeleye devam ediyoruz. Lice Katliamı Ekim’de gerçekleşti babam da orada öldürüldü. Biz mücadelemizden vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz. Bütün kayıplarımızı saygıyla anıyorum. Bu mücadelede yaşamını kaybeden anaları babaları da unutmayacağız…”
“Babamın kaybedilişinin 25’inci yılındayız. Bu ülkede babam gibi kaybedilen yüzlerce insan var. Bu kaybedilmelerle, sadece babama zarar vermek değildi amaç, geride kalanlara da işkence yapmaktı amaçları. Biz 25 yıldır hakikate ve adalete ulaşmak için mücadele ediyoruz. Bu suç insanlığa karşı işlenmiş bir suç.
“Bu ülkede yüzlerce insan gözaltına alındı katledildi kaybedildi. Bu suçu işleyenler korundu ve korunmaya devam ediyor. Hiç kimse bu olanlar karşısında susmamızı bir şey olmamış gibi yaşamamızı bekleyemesin, 25 yıldır üç kuşak hakikate ve adalete ulaşmak için mücadele ediyoruz. AİHM’de Türkiye mahkûm olmasına rağmen dosyamız Türkiye’de iç hukukta kapatıldı.
"Etkin soruşturma yapılmadı hukuk işletilmedi. Ama bu bir insanlık suçu. Failler yargılanıp cezalandırılana kadar bu suç devam ediyor. Bizim sevdiklerimiz kayıp onları kaybedenler sokaklarda geziyor. Bizim için bu davalar kapanmadı. Bu hukuksuzluğa karşı mücadelemizi sürdüreceğiz.”
Cumartesi Anneleri/İnsanları’ndan önce Hanım Tosun, ardından kızı Besna Tosun, 812.hafta eyleminde böyle seslendi.
Hanım Tosun’un eşi, Besna Tosun'un babası Fehmi Tosun, İstanbul Avcılar'da 1995'te gözaltına alındı. Kendisinden bir daha haber alınamadı. Koronavirüs nedeniyle Cumartesi Anneleri/İnsanları, eylemlerini online olarak gerçekleştirdi.
Keskin: Yeniden yargı süreci başlatacağız
Tosun Ailesi’nden sonra konuşan ailenin avukatı Eren Keskin, Fehmi Tosun için verilen “kovuşturmaya yer yok” kararını kaldırılması talebiyle yeni bir başvuru yapacaklarını söyledi.
“Mücadelemizi kuşaklara aktararak sürdürüyoruz”
Haftanın açıklamasını Cumartesi Anneleri/İnsanları’ndan Gülistan Zeren okudu. Zeren şunları söyledi:
“Hukukun geçerli olmadığı bir ülkede; devletin hukuksuzluğu, adaletsizliği adeta ‘norm’ haline getirdiği koşullarda adalet ve hakikat mücadelemizi kuşaktan kuşağa aktararak sürdürüyoruz.
“Adaletsizliği, hukuksuzluğu normalleştirmek isteyen siyasi ve adli iradeye karşı, hak ve özgürlüklere dayanan adil bir siyasal ve hukuksal düzen talep ediyoruz.
‘Cezasızlığa son verin’
“812. haftamızda 25 yıldır etkili bir iç hukuk yolu bulamadığımız Fehmi Tosun dosyasında inkâra ve cezasızlığa son verilmesi çağrısında bulunuyoruz. Fehmi Tosun’un gözaltında kaybedilişinin 25. yılında talep ediyoruz:
"Devlet, hakikatin karartılması ve adaletsizliğin normalleştirilmesi girişimlerine son versin. Fehmi Tosun dosyasında etkin bir soruşturma ve kovuşturma yaparak maddi gerçeği açığa çıkartacak, ceza adaletini sağlayacak adli ve siyasi iradeyi göstersin.
“Bizler, kaç yıl geçerse geçsin Fehmi Tosun ve tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz! 113 haftadır hukuksuz bir biçimde bize kapatılan kayıplarımızla buluşma mekânımız olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz.”
Fehmi Tosun'a ne oldu? 35 yaşındaki 5 çocuk babası Fehmi Tosun, Lice'nin Licok Köyünde yaşıyordu. Koruculuk yapmaya zorlama, operasyonlar, gözaltılar, toplu işkenceler ve köylüleri göçe zorlama gibi pratiklerin devreye sokulduğu Lice ve köylerinde ağır bir baskı ortamı vardı. Fehmi Tosun da bu baskı ortamında tehdit edildi, gözaltına alındı, işkence gördü ve üç yılı aşkın bir süre hapiste kaldı. Hapisten çıkınca tehditlerin devam etmesi üzerine ailesiyle birlikte İstanbul'a taşındı. 19 Ekim 1995 sabahı kahvaltı sonrası Avcılar'daki evinden arkadaşı Hüseyin Aydemir ile birlikte çıktı. Akşam saatlerinde silahlı, telsizli, sivil giyimli üç kişi tarafından 34 UD 597 plakalı beyaz Renault araçla evinin önüne getirildi. Bu kişilerle evin bahçesine doğru ilerlerken kendisini gören eşi ve çocuklarına "Beni öldürecekler!" diye bağırdı. Onlar Fehmi'nin yanına koşunca zorla araca bindirilerek götürüldü. Olaya mahalleliler de tanık oldu. Hemen Avcılar Karakolu'na giden Hanım Tosun, olanları anlattı. Eşini kaçıran aracın plakasını verdi ve duruma müdahale edilmesini istedi. Plakayı kontrol eden ve telefonla görüşmeler yapan polisler "Bizim yapacağımız bir şey yok" dedi. Hanım Tosun ve İnsan Hakları Derneği yasal yollara başvurdu, olayı hükümetin ilgili birimlerine ve kamuoyunun gündemine taşıdı. Ancak Fehmi Tosun'un gözaltına alındığı kabul edilmedi ve kendisinden bir daha haber alınamadı. İç hukuktan sonuç alınamayınca dava AİHM'e taşındı. 2003 yılında sonuçlanan davada hükümet AİHM'e verdiği savunmada "Hükümetimiz Fehmi Tosun'un kaybolması olayının meydana gelmesinden dolayı üzgündür. Bir kimsenin kaybolması olayı hakkındaki soruşturmanın eksik yapılmasının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 2. maddesinin ihlalini oluşturduğu kabul edilmektedir." dedi ve yaşam hakkı ihlallerinde gerekli tüm önlemleri alıp, etkili soruşturmaların yürütülmesini zorunlu kılan talimatları vermeyi taahhüt etti. Ancak bu güne kadar Fehmi Tosun dosyasında etkin bir soruşturma yapılmadı. Onu kaçıran otomobilin mevcut plakasının araştırılması talebi bile "özel hayatın gizliliği" gerekçesi ile karşılanmadı. Zamanaşımından takipsizlik kararı verilen dosyalar kapatıldı. Takipsizlik kararlarına yapılan itirazlar reddedildi. Anayasa Mahkemesi'ne taşınan davadan da sonuç alınamadı. 2003 yılında AİHM'e verdiği savunmada Fehmi Tosun'un kaybolmasından üzüntü duyduğunu ve etkili soruşturma yapılmadığını kabul eden iktidar şimdi ise BM'nin Fehmi Tosun'un kaybedilmesi ile ilgili sorduğu soruya onun yurtdışına çıktığı cevabını verdi. Üstelik yurtdışına çıkış zamanı olarak da Fehmi Tosun'un hapishanede bulunduğu bir tarihi verdi. |
(EMK)
*Fotoğraftakiler: Cumartesi İnsanlar/Anneleri'nden Maside Ocak, Avukat Eren Keskin, Fehmi Tosun'un kızı Besna Tosun, Cumartesi Anneleri/İnsanları'ndan Fehmi Tosun'un eşi Hanım Tosun, Cumartesi Anneleri/İnsanları'ndan Gülistan Zeren