Haberin İngilizcesi için tıklayın
Televizyonu açıyorsunuz ve karşınıza “Koronavirüs ve kıyamet” başlıklı bir yayın çıkıyor. Ekrandaki altyazı da “Çinliler virüs sonrası Müslüman olacak mı?”
Başka bir kanala geçiyorsunuz uzman olduğu iddia edilen bir kişi, “Virüse karşı turşu yiyin kelle paça için” diye anlatıyor.
Yine başka bir kanalı açıyorsunuz bu kez de ekranda uzman denilen bir kişinin “Zina, evlilik dışı ilişki, eşcinsel, evlilik hayatında anal ilişki ve regl döneminde ilişki….” ifadeleri ile nefret içeren homofobik sözlerine tanık oluyorsunuz.
Peki, toplumun farklı kesimleri sosyal medya üzerinden ana akım medyaya tepki gösterirken, iletişim akademisyenleri koronavirüs medyasına dair ne söylüyor? Nasıl bir yayıncılık öneriyor?
İletişim akademisyenleri Doç. Dr. Esra Arsan, Prof. Dr. Yasemin Giritli - İnceoğlu ve Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, medyanın koronavirüsle ilgili yayın pratiklerini bianet’e değerledirdi.
Arsan: Baskı dönemi yayıncılığı yapılıyor, yayınlar bilgilendirici değilDünya Sağlık Örgütü'nün verdiği bilgilere ve gerçekten alanında uzman kişilere medyada yer verilmesi gerektiğini söyleyen Arsan şunları söyledi: "Daha çok İngiliz medyasını izliyorum. Çünkü Türkiye medyasında hiçbir bilgi bana güvenilir gelmiyor. Bir kere bilgilendirici olmak çok önemli bu dönemde, ama biz Türkiye'de bilgilendirmekten daha çok sansasyon içeren cümlelere tanık oluyoruz. "Sağlık Bakanlığı ne kadar şeffafsa gazeteci de o kadar bilgi ağırlıklı haber yapabiliyor. Ama Türkiye'de böyle bir durum yok. Bilgilendirici değil bakanlık. Bu nedenle de gazeteciler de başka kaynaklara yöneliyor. "Öyle bir yayıncılık yapmalı ve dil kullanılmalı ki halk paniklemesin. İtalya'da halk panikledi hastanelere akın ve hastalık böyle yayıldı.'Sağlık haberciliğini bitirince sonuç bu oldu'"Özellikle Umre konusunda doğru habercilik yapılmadı. Öyle bir durum yaşandı ki hacdan gelenlerin aileleri bile doğru düzgün bilgi alamadı. Baskıcı rejim sansür uyguluyor. Çin'deki gibi yani. Baskıyla meseleyi duyurmadan çözeceklerini düşünüyorlar. Ama bu virüs öyle bir noktada değil. Türkiye'de koronavirüsle ilgili haber yapan iki gazeteci gözaltına alındı." 'Sağlık habercileri halkla ilişkilerci gibi çalışıyor'"Türkiye'de sağlık haberciliği yok uzun süredir. Sağlık haberciliğini bitirdiler. Gerçekten halkı uyaran haberciler vardı. Şu anda sağlık muhabirleri doktorlar ve ilaç firmaları arasındaki halklar ilişkilerci konumunda. Meseleyi uzun zamandır doğru düzgün izleyen sağlık haberciler olsaydı buğu televizyonlarda o yalan yanlış bilgileri izliyor olmazdık." |
Bildirici: Ekranlarda panik varMedya Ombudsmanı Bildirici de ekranlarda halktan daha çok panik olduğunu belirterek, paniğin de hatalara neden olduğunu söyledi. Bilinçli yayıncılık yapılmadığını vurgulayan Bildirici şöyle konuştu: "Neyi, nasıl vermek gerektiği konusunda çalışılmış gibi görünmüyor. Türkiye haberlerine gelince başta Sağlık Bakanı Koca'nın açıklamalarını vermek dünya haberlerini de ajanslardan derleyip aktarmakla geçiştiriyorlar Koranavirüs haberciliğini. Araştıran, eleştiren, sorgulayan haberlere, gazetecilik ürünlerine pek rastlanmıyor. 'Komplo teorileri ile kafalar karıştırılıyor'"Maalesef bu anlamda yeterli bir habercilik yapıldığını söyleyemem. Evet yer yer bilgilendirici, eğitici yayınlar olsa da televizyonlarda ilgili ilgisiz tipler çıkarılıp konuşturulabiliyor, medyada komplo teorileri ile insanların kafası karıştırılıyor. Ama bir yandan da doğru düzgün araştırmadan, üzerinde çalışmadan sabun köpüğü gibi haberler yapılıyor. 'İzleyiciler tek kanalda kalmasın'"Bazen doğruya yönlendirmek yerine yanlışlara sevkedilebiliyor insanlar. Örneğin marketlerdeki temizlik ürünleri ve makarnaların boşaltıldığı haberleri o kadar şehvetle yapıldı ki, o ana kadar almayanlar da markete koştular. Aşı ve ilaç konusunda da tam bir karışıklık yaşanıyor, insanlar bir sevindiriliyor aşı/ilaç geliyor yakında diye, birden bakıyorsunuz meğer daha aylar gerekiyormuş. "Daha önce hiç karşılaşılmamış ve evrensel ölçekteki bir sağlık sorunu ile karşı karşıyayız. Böyle bir olayın nasıl haberleştirilebileceği konusunda deneyimlerimiz yok. Sadece sağlık haberleriyle ilgili genel ilkelerden hareketle tespitlerde bulunmak mümkün. "İyi ki, seçici olabiliyorum diyerek izliyorum ekranları ve tüm medyayı. Önüme düşen haber ve görüntüleri, süzgeçten geçirerek okumaya, dinlemeye çalışıyorum. Bazen başka kaynaklardan kontrol ediyorum. Ancak o zaman sağlıklı bilgiye ulaşabiliyorum. Tabii tek kanalda kalmamak da yöntemlerden biri. Dünyayı ve Türkiye'ye tek kanaldan izleyenler için üzgünüm. Puslu gözlüklerle dünyaya bakmış gibi oluyorlardır." |
Giritli-İnceoğlu: "Dengesiz sağlık haberciliği korku kültürünü tetikliyor"Prof. Dr. Giritli - İnceoğlu da bilimsel bilginin önemine vurgu yaptı ve şöyle konuştu: "Kriz, küresel felaket dönemlerinde, yanlış-eksik bilgilendirme ve aşırılık, gündemi belirlemede birbirlerini karşılıklı olarak beslerler; halbuki kamuoyunun en çok doğru bilgilenmesi gereken zaman da tam bu süreçtir zira bu süreçte; komplo teorileri, histeri, nefret, yalan haber her zamankinden çok pompalanır. Bilimsel bilgi akışı durduğunda, ekranlarda klişeler, önyargılar, spekülasyonlar, uyduruk mesnetsiz haberler yer alıyor. "Yanlış bilgilendirme, kafa karıştırıcı veriler ve sahte haberler şüphesiz kamu güvenliği ve sağlığı için açık ve mevcut bir tehlike oluşturmakta. Dengesiz ve sansasyonel sağlık haberciliği aynı zamanda korku kültürünü de tetikliyor. Maalesef ekranlarımızda da yukarıda açıkladığım tabloyu sıklıkla görmekteyiz. "Halkı bilinçlendirme anlamında yeterli yayın yapılmıyor. Gazeteciler veya konunun uzmanları olmadan halkı nasıl bilgilendireceksin ki? Acil ve çok gerekli olmadığı müddetçe sağlık kuruluşlarına gitmemeleri söylenmeli. Sağlık çalışanları en büyük risk grubunu oluşturmaktalar bu salgında, onların korunması çok önemli, onlarsız bunu yenmek mümkün değil. Halk bu konularda bilinçlendirilmeli. 'Çok yönlü bakılmalı'"Koronavirüsün yayılmasını önlemek için Dünya Sağlık Örgütü'nün açıklamaları, videolar, kamu spotları sürekli yayınlanmalı. Koronavirüs yalnız bir sağlık sorunu olmaktan öte diğer yönleriyle de ele alınmalı, ekonomik, hukuki- insan hakları sorunu- vs. yönleriyle incelenmeli.." 'Konunun uzmanları ekranda olmalı, kadrolu konuklar değil'"Konda'nın yaptığı araştırmaya göre Türkiye'de toplumun %97'si koronavirüsden haberdar, %86.5 virüsün nasıl yayıldığını biliyor ancak uygulanma oranı %55 lerde. Yayınlarda örneğin Dünya Sağlık Örgütü'nün koronavirüs ile mücadelede 7 yöntemi içeren videosu TV yayınlarında sık sık gösterilsin ki insanlarımız uygulama konusunda özendirilsinler." "Yayıncılar ekranlara çıkardıkları kişileri tamamen konusunun uzmanı olanlar arasından seçmeli, ekranlarda adeta "kadrolu konuk" havasında insanları görüyoruz, her konuda ahkam kesme hakkını görüyorlar, egolar şişik, her şeyin uzmanılar. Pierre Bourdieu'nun fast-thinkers- malumatfuruş olarak nitelendirdiği bir tür "medya entelektüelleri", her konuda hızlı ve çok düşünüp, çok konuşan, yayıncıya sorun çıkarmayan, çanak soruları her an yanıtlamaya hazır olan iyi huylu müşterilerdir. 'Medya terörü var'"Korona virüsü gibi diğer salgın hastalıkların nedenini evlilik dışı ilişkiye ve eşcinselliğe bağlayanından tutun da, Wuhan'da balık satanların bu virüsten aşılandıkları gibi, kedi köpek besleyenlerin de Koronayla aşılandıklarına varana kadar bir sürü uyduruk, bilim dışı yalan yanlış bilginin yayılması için ortam sağlayan ve katkı sunan bir yayıncılık son derece yanlış. Ünlü gazetecilerin birbirleriyle giriştikleri polemikler de medya terörünün başka bir yansıması." |
Üç uzmanın da medya yayıncılığına dair önerileri*Bu birkaç günlük geçici bir iş değil, muhtemelen aylar sürecek ve ayrıca büyük ekonomik ve sosyal yansımaları olacak. Yıllarca bunu konuşup, bunu haberleştireceğiz. O nedenle medyanın acilen bu haberlerle ilgili perspektif belirlemesi, uzman muhabirler yetiştirmesi ve uzun vadeli hazırlıklar yapması gerekli. TIKLAYIN - Gazetecilere Koronavirüs Haberleri Rehberi *Toplum sağlığını bu denli yakından ilgilendiren bir konuda bütün habercilerin önceliğinin insan olması gerekir. *İnsan ve insan sağlığı. Bu da toplumda panik yaratmak, bu sorunsaldan rayting devşirmeye çalışmadan toplumu bilgilendirmeyi, salgına karşı hazır hale gelmelerini sağlamakla olur. Biz gazetecilerin her zaman sözünü ettiği kamu yararı burada her şeyin ama her şeyin önüne geçmelidir. * Türkiye Gazetecilik Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'nde yer alan "Sağlık konusunda sansasyondan kaçınmalı, insanları umutsuzluğa sürükleyecek veya sahte umut verecek yayın yapılmamalıdır" ilkesi... Bu ilke böyle bir dönemde gazeteci arkadaşların kulağında küpe olmalı, hiç unutmamalılar. *TV yayınlarına, Türk Tabipler Birliği'nin, İstanbul Tabip Odası'nın temsilcileri davet edilmeli. *Endişe kaygı bozukluğu ve belirsizlik, bilinmezlik insanların ruh sağlığını çok bozuyor, halkın bu süreçle başa çıkmasını kolaylaştırabilmek için psikiyatristler programlara davet edilmeli. *Koronavirüsten korunmak için vatandaşlara öneriler verebilecek uzmanlar çıkarılmalı. İşin ciddiyetini, panik havası yaratmadan çok iyi anlatmak lazım. Salgın hakkında yalnız olumsuz değil aksine olumlu pozitif içeriklere yer vermek lazım. *Sorulması gereken sorular sorulmalı, bunlar göz ardı edilmemeli, gazeteciler birincil sorumluluklarının devlete, patrona değil kamuya olduklarını asla unutmadan habercilik yapmalı. Türkiye'de yeterli test yapılıyor mu? Vaka rakamları gerçek mi? Süreç gerçek anlamda şeffaflık içerisinde mi yürütülüyor? Karantinaya uymayan bir sürü insan olduğu söyleniyor? Sorumlu yayıncılık bunları sorgulamaktan, ve bunların takipçisi olmaktan geçer. *Sansasyondan kaçınmalı, insanları umutsuzluğa sürükleyecek veya sahte umut verecek yayın yapılmamalıdır. Tıbbi alandaki araştırmalar kesinleşmiş sonuçlar gibi yayınlanmamalıdır. *Korona nedeniyle iyi hekimlerden bilgi alınmalı, hastalıkla nasıl mücadele edileceğine dair bilgiler veren programlar yapılmalı. Ama buradaki uzmanlar gerçekten alanında uzman yeterliliği olan kişiler olmalı. *Bilimsel kanıta dayalı olmayan tanı ve tedavi yöntemlerine haberlerde yer verilmemelidir. |
(EMK)