İrlandalı fotoğrafçı Helen Sheehan’ın “Ermeni Aileleri ve Kayıp Manzaralar” sergisi DEPO’da gerçekleşen kokteyl ile izleyicilere açıldı.
Fotoğraf projesi Sheehan’ın 1990-1991 yıllarında Venedik’teki St. Lazzaro adasındaki Mekitarist okulunda öğretmen olarak çalıştığı sırada Ermeni aileleriyle tanışmasıyla ilk ortaya çıkıyor. 2009’da önce bir doktora projesi olarak başlayan sonra Ermeni Aileleri ve Kayıp Manzaralar sergisine dönüşen projeyi Sheehan bize şöyle anlatıyor:
Yıkılmış bir yuva ne demek?
“Sadece yıkılmış kiliseler çekmek istemedim. Sürgündekiler için yıkılmış bir yuva ne demek, ne anlama geliyor bunu göstermek istedim.
“Ben de sürgündeki bir kültürden geliyorum. Bir sürgün için atalarının baktığı manzarayı görememek, ona erişememek ne anlama geliyor? Bir fotoğrafçı olarak bunu göstermek istedim.”
Proje sayesinde yolu Ermenilerin Digranagerd’ına yani Diyarbakır’a düşen Sheehan burayı “Zazaların, Kürtlerin, Alevilerin, Ermenilerin yaşadığı küçük bir Kudüs” olarak tanımlıyor.
"Ermeni kültürü hepimizin"
Ermeni Soykırımı’nın 100. Yılında Anadolu halklarının kendi geçmişlerini keşfetmesi için bir şans olduğunu söyleyen Sheehan şöyle devam ediyor:
“Umarım köprüler kurulur, insanlar 1915’te trajik bir şekilde yok edilmiş bir kültürün zenginliğini keşfedebilir. Çünkü Ermeni kültürü hepimizin kültürü.”
Sheehan en sevdiği fotoğrafınsa "Ağaç" olduğunu söylüyor:
"Çünkü ağaç oradaydı ve ağaç hatırlar. Tanık olduklarını, kaybolan insanları bize anlatır."
Diyarbakırlı fotoğrafçı aile Sarrafianlar
Sergide yer alan fotoğraflar üç Ermeni ailesinin atalarının manzaralarına ait. Sarrafyan, Zoryan ve Zeytun ailelerinin hikayeleri sergide yer alıyor.
Sarrafyanlar Diyarbakırlı fotoğrafçı bir aile. Sheehan’ın kayıp mekanlar kitabına sunuş yazan Dickran Kouymjian, Sarrafyanları şöyle anlatıyor:
“…Kişisel bir perspektiften, Sheehan’ın prototip olarak seçtiği ailelerden biri, esasen Diyarbakırlı bir fotoğrafçı aile olan Sarrafyan ailesidir. Abdülhamit’in pogromlarından da önce, kıskançlık temelli bir nefretle karışık ırksal düşmanlık kaynaklı yıkımlardan kaçışlarını anlatır. Beyrut’ta Sarrafian Freres şirketi sadece portre fotoğrafçılığında değil, tarihi ve arkeolojik yerleri kayıt altına almasıyla ünlenir. Üç kardeş olan Abraham, Bogros ve Samuel tüm bölgeyi dolaşarak anıtları fotoğraflamışlardır. Beyrut ve Diyarbakır’ın yanı sıra Antakya, Antep, Harput, Mardin ve diğer kentleri gösteren kartpostalları hayli ünlenmiştir. Bir dönem Kudüs’te bir mağaza açmışlardır…”
Kouymjian son kuşak Sarrafianlardan Patricia’nın kendi yaşadıklarından ilhamla yazdığı The Bullet Collection kitabına değinerek şöyle devam ediyor:
“Bu kitap hafıza, kayıp topraklar ve ev kavramının yıkılması üzerineydi. Bu temalar, bu serginin de çerçevesini oluşturuyor. Bir paragrafta romanın kahramanı Marianna (aslında Patricia) eski fotoğraflardan oluşan bir albüme bakarken Beyrut’ta genç ve şık bir kadın olarak annesini görür ve şöyle der: ‘Tıpkı onun gibi olabilirdim. Fonda çalan Arap müziğinde öyle güzel dans ederken herkesin durup hayranlıkla baktığı, partilerde etrafını aşıkların sardığı o kadın… Durup bakıyorum. Her şeyin böyle olması gerekirdi.’
“Ancak Helen Sheehan’ın fotoğraflarnda gördüğümüz gibi, ne kadar güzel olursa olsun, hiçbir şey olması gerektiği gibi değil. Esas çelişki, bu gerçeklik ile nasıl yaşayacağımız. Yerle yeksan edilmiş bir ev veya memleket kavramıyla, hafızanın gölgesindeki zihinlerimizle. Veya Patricia Sarrafian Ward’ın Marianna’nın akrabalarından birine söylettiği gibi ‘Geçmiş asla değiştirilemez.’”
Zoryan ve Zeytun ailelerinin hikayelerini, fotoğraflarını ve manzaralarını sergide görmek mümkün.
"Ermeni Aileleri ve Kayıp Manzaralar" sergisi DEPO'da 8 Şubat'a kadar görülebilir.
Soykırımın 100. yılında
Sheehan’ın sergisi DEPO’nun bu yıl Ermenilerle ilgili yapacağı sergilerin ilki. DEPO’da önceki yıllarda da Ermenilerin Anadolu’da yitirilmiş geçmişleri üzerine çeşitli sergiler yer almıştı. Bu sene Ermeni Soykırımı’nın 100. Yılı olması sebebiyle de yurtdışındaki Ermeni sanatçıların ve araştırmacıların da Türkiye’deki izleyicilere seslenebileceği etkinlikler düzenlenecek.
Helen Sheehan
Sheehan foto muhabirlik ve sanatsal ilgilerini 1980’lerde İrlanda’da sanat okurken birleştirdi. Yirmi yıl içinde, diaspora anlatılarına ve özellikle de zorla yerinden edilme deneyimlerine tekrar tekrar döndü. 1990’larda eski Yugoslavya’nın etnik çeşitliliğe sahip kentleri Saraybosna, Vukovar ve Mostar’ın parçalanma süreçlerini fotoğrafladı. Bu çalışma insan hakları meselelerine olan ilgisini perçinledi ve Uluslararası Af Örgütü’yle iş birliği içinde Slovenya, Dublin ve Londra’da sergiler açtı. Diğer işleri arasında, Elle Magazine, The Independent gibi basılı yayınlar için çalışmalar ve BBC Dünya Servisi için radyo programları sayılabilir.
Sheehan fotoğraflar ve ses eserlerinden oluşan işlerini, Türkiye’de ilk defa Mayıs 2014’te Anadolu Kültür/Diyarbakır Sanat Merkezinin düzenlediği fotoğraf festivali kapsamında Diyarbakır St. Giragos Ermeni kilisesinde sergilemişti. (EA)
Fotoğraflar: Haluk Kalafat