Barış bildirisine imzacı olması nedeniyle Mersin Üniversitesi'ndeki işine son verilen Yrd. Doç. Hakan Mertcan, hakkında “terör örgütü propagandası” suçlamasıyla açılan davaya dair “İki haberden dava açılması trajikomik bir durumdur” dedi.
Mersin 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün (9 Mart) dördüncü duruşması görülen davada savcı Yalçın Demir, Facebook paylaşımlarında “terör örgütü propagandası yaptıkları” iddiasıyla yargılanan barış imzacısı üç akademisyen Esin Gülşen, Hakan Mertcan ve Selim Çakmaklı hakkında 2.5 yıldan 17.5 yıla kadar hapis cezası istedi.
Barış için Akademisyenler bildirisine imza attıktan sonra işine son verildiğini ve hakkında açılan tek davanın bu olmadığını belirten Hakan Mertcan, süreç boyunca yaşadıklarını bianet’e anlattı.
"Soruşturmalarla uğraşmaktan işimizi yapamadık"
Yaşadıklarını “trajikomik” diye nitelendiren Mertcan, şöyle konuştu:
“İmzadan sonra Facebook hesabıma suç yaratma niyetiyle giren polisler, hakkımda ‘terör propagandası’, ‘halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek’, ‘cumhurbaşkanına hakaret’ ve bir bakanla ilgili paylaştığım haber için de yine hakaret suçlamalarıyla bir dosya hazırlamışlar. Bakana hakaret ettiğim gerekçesiyle yürütülen soruşturmaya Adalet Bakanlığı onay vermediği için dava açılmadı. ‘cumhurbaşkanına hakaret’ten yargılandığım davadan da 6 Eylül’de beraat ettim.
“Biz hakkımızda paylaştığımız haberlerden dava açıldığını öğrendiğimizde, haberlerden birinin sahibini aradık. Habere dair toplatma kararı yok, yayın yasağı yok. Ama haberi paylaştığımız için bizim hakkımızda, alt sınırı 2.5 yıl olan hapis istemiyle iddianame hazırlanıyor. Öyle bir hukuki belirsizlik içerisindeyiz.
“Ben, kendim de bir hukukçu olarak, herhangi bir hukukçu tarafından böyle bir iddianame hazırlanmasına ihtimal vermiyordum. Asıl suçlular ortada dolaşırken bizler eli kalem kağıttan başka bir şey tutmayan insanlar olarak bir yıldır bu davalarla, soruşturmalarla uğraşmak zorunda kaldık ve işimizi yapamadık."
“Bizim bir derdimiz var”
Rektörlük, Hakan Mertcan ve Yrd. Doç. Dr. Tolga Tören'e 2 Mart'ta akademisyenlere tebliğ edilen ilişik kesme kararında, sözleşmelerinin sona ereceği 27 Mart tarihinin ardından görev sürelerinin uzatılmayacağını belirtmişti. Son güne kadar okulda kalıp öğrencileriyle paylaşımlarına ve derslerine devam edeceğini belirten Mertcan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“18 yaşından beri akademinin içindeyim ve bizim elimizden ömrümüzü harcadığımız işi alıyorlar. Ancak bu bize engel değil. Bilim anlayışı üniversitelerin soğuk duvarları arasına hapsedilemez. Bilim denilen şey, siyasi erk ve iktidarların dışındadır. Bu nedenle hiçbir zaman eleştiri vermekten imtina etmedik, toplumsal sorunlara çözüm üretmekten vazgeçmedik.
“Fikirlerimizi ‘fildişi kulelere’ hapsetseydik kimse rahatsız olmazdı ancak bizim bir derdimiz var, topluma faydalı olma kaygımız var. Bu yüzden bizi hedef seçtiler, toplumla kurduğumuz bağı koparmak istediler. Keşke kitaplarımı, makalelerimi okuyup onlardan dava açsaydılar. İki haberden dava açılması trajikomik bir durum.
2.5 yıldan 17.5 yıla kadar hapis cezası talebi
Cumhuriyet’ten Kemal Göktaş’ın haberine göre, savcı, Mertcan ve Çakmaklı’nın “basın yayın yolu ile birden çok defa terör örgütü propagandası” yaptıkları gerekçesiyle 2.5 yıldan 17.5 yıla kadar, Gülşen’in ise tek bir paylaşımı nedeniyle 2 yıldan 10 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını talep etti.
Mahkeme, sanık avukatlarına savunma için süre vererek duruşmayı 10 Nisan’a erteledi.
Savcının iddianamede suç olarak değerlendirdiği paylaşımlar şu şekilde:
* Esin Gülşen’in Gezi olayları devam ederken 24 Eylül 2013’de yaptığı paylaşımdaki “Burjuvazi kendi suretinde dünya yaratıyor da direnenler boş mu duruyor?” yazısı bulunan fotoğrafın altına “En güven duvar yazılarından, direnişin en güzel yerlerinden Tuzluçayır’dan burjuvazi kendi suretinde bir dünya yaratıyor da direnenler boş mu duruyor” diye yorum yapması.
* Hakan Mertcan’ın KHK ile kapatılan Dicle Haber Ajansı’nın bir haber videosunu ve tahahaber.com sitesinin ‘Cizre’de katliam’ başlıklı haberlerini paylaşması, “Ülkenin batısı görmese de bu ülkenin bir bölgesinde korkunç devlet şiddeti uygulanıyor. Kürtler insanlık ailesinin en az diğer mensupları kadar saygın ve onurlu bir halktır. İnsanca yaşam talepleri dolayısıyla binlerce kez öldürülmüşlerdir” yorumunu yapması.
* Selim Çakmaklı’nın Facebook üzerinden Özgür Gelecek gazetesinin haberlerini paylaşması, yaptığı bir paylaşımın altına “Silvan 7 gündür abluka altında. 7 gün içerisinde 6 yurttaş polis kurşunu ile yaşamını yitirdi. Olanlar karşısında toplumun sessiz kalmasına, Silvanlı genç isyan ederek Silvan herkes için ayağa kalktı, bugün Silvar için kimse ayağa kalkmıyor, kimse yardıma gelmese bile boyun eğmeyeceğiz” yorumunu yapması, “Bismil’de polis tarafından eve atılan bomba sonucu 8 yaşındaki Elif Şimşek yaşamını yitirdi. Bismil’e ses ver” yorumu, siyasihaber.org sitesinin “Silopi’de damda uyuyan anne ve kız keskin nişancılar tarafından vuruldu” haberini paylaşması ve ayrıca Gezi döneminde “Polis Akkapı’dan çıkmak zorunda kaldı. Mahalle komitesi polis saldırısı üzerine bir açıklama yaptı. Adana evlatları için yürüyor, polis saldırıyor” şeklindeki haberi paylaşması. (TP/BK)