Türkiye’den ve dünyadan 1400’ü aşkın akademisyen ve araştırmacı “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildiri ile devleti Kürt illerindeki şiddete son vermeye ve bir an evvel müzakereleri başlatmaya çağırdı.
Medyada bildiriyi imzalayan akademisyenleri “ihanet”le suçlayan haberler çıktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan da “Aydın müsveddeleri” diye seslenerek tepki gösterdi. YÖK, "teröre destek verdikleri" gerekçesiyle akademisyenler hakkında gereğinin yapılacağını söyledi.
İmzacılardan, Doç. Dr. Zeynep Kıvılcım (İstanbul Üniversitesi), Ar. Gör. Aysun Gezen (Ankara Üniversitesi), Yrd. Doç. Dr. Mustafa Şener (Mersin Üniversitesi) ile kampanyanın anlamını, tepkileri konuştuk.
Barış isteyen insanların bir şey söyleme ihtiyacının metne verilen imzalarda kendini gösterdiğini anlattılar.
Benzer açıklamalara imza vermenin işten çıkarılma, soruşturma ve davalarla karşı karşıya kalma, tehditlere uğrama gibi sonuçlarının olmasının söz söylemeyi cesaret isteyen bir durum haline getirdiğini söylediler. Böylesi ortamda açıklamanın yayınlanmasının hemen ardından başlayan ve Erdoğan’a dek uzanan olumsuz tepkiler ise “beklenmedik değil”.
Kıvılcım: Destek ile duyarlılığı gördük
TIKLAYIN: Akademisyenler "Bu Suça Ortak Olmayacağız" Diyor
Kampanya, Barış İçin Akademisyenler’in çağrısıyla başladı. Zeynep Kıvılcım bir haftadan kısa bir sürede böylesi bir desteğe ulaşabilmeyi beklemediklerini söyledi.
“Biz abluka altındaki yerlerde işlenen suçların failleri ortaya çıkmadığı ve hesabı verilmediği sürece toplumda açılan yaraların asla kapanmayacağını biliyoruz. Ayrıca Türkiye'nin batısında yaşayanların önemli bir bölümünün asla bu suçların ortağı olmayı kabul etmediğine inanıyoruz. Ancak herkesi sindirip susturan, suskun olmayanları da gerek medya gerek ‘yasal’ yollarla tecrit edip yalnızlaştıran devlet baskısı altında bu reddiye duyulamıyor.
“Çağrıcısı olduğumuz bu metne gelen güçlü destek ile tüm Türkiyeli, ama özellikle de genç akademisyenlerin Kürt illerinde yaşanan ihlaller karşısında gösterdikleri duyarlılığı açıkça gördük. Türkiye'de insanların önemli bir bölümünün bu savaşı kendi savaşı olarak görmediğine inancımız, Barış İçin Akademisyenler metnine verilen imzalarla daha da kuvvetlendi.
“Destek imzaları sürüyor”
“Tepkiler övgü, eleştiri ve hakaret arasında geniş bir yelpazeye yayıldı. Açıklamanın duyulmasının ardından yeni akademisyenler de bize ulaşmaya devam ediyorlar.
“Türkiye'den 80'den fazla akademisyen daha metni imzaladı. Türkiye dışı akademisyenlerden de destek imzaları sürüyor.”
Gezen: Çaresizlik hissine karşı umut
TIKLAYIN: Erdoğan'dan Akademisyenlere: Ey Aydın Müsveddeleri
Aysun Gezen, kampanyaya gösterilen ilgiyi özellikle 10 Ekim Ankara Katliamı’ndan beri yaşananlarla ilgili bir şey yapamama çaresizliğine bağlıyor.
“Herkes burada bir umut gördü. Ülkenin içine sürüklendiği savaş ortamına akademinin daha fazla kayıtsız kalması mümkün değildi. Bu birlikteliğin üniversitelere yönelik saldırılara karşı da devam etmesini umuyorum. ”
Gezen, sosyal medya ve haberlerdeki olumsuz tepkileri “nefret söylemi" olarak yorumluyor.
“Organize bir durum var. Üniversitelerdeki soruşturma ve davalar da benzer süreçler sonunda oluşuyor. Bu tepkiler sindirme politikasının parçası. Ama üniversiteleri savunmak durumundaysak hepsini göze almalıyız. Direnişi yükseltmek, akademiyi akademi yapan değerlere sahip çıkmak zorundayız ki sesimizi savaşa karşı yükseltelim.
Erdoğan'ın açıklaması üzerine
“Erdoğan'ın ‘maaşınızı devletten alıyorsunuz’ sözleri de Erdoğan iktidarının akademik özerklik ve bilimsel özgürlüğü tanımadığını ve tanımaya niyeti olmadığını gösteriyor.
"Bölgede çok uzun süredir hukuki temeli olmayan sokağa çıkma yasakları, devletin katlettiği açık olan siviller söz konusu. Buna tabi ki ses çıkaracağız. Sivil ölümlerin durması için önce devlet şiddetinin son bulması gerekiyor. Devletin sorumluluğunu üstlenip, maddi manevi telafiler yapması, suçluları cezalandırması gerekirken bunu talep edenleri cezalandırmaya çalışması da bu savaş ortamının süreceğinin göstergesi."
Şener: Tarihe not düşme ihtiyacı
TIKLAYIN: YÖK: Akademisyenlerle İlgili Gereği Yapılacak
Mustafa Şener, barıştan yana olan akademisyenlerin en azından imza vererek tarihe not düşmüş olma ihtiyacını duyduğunu anlattı:
“ Sorun çok ağır, acil bir sorun, barış. Her gün ölüm haberlerinin gelmesi, çocukların ölümü, cenazelerin kaldırılamaması gibi şeyleri en azından toplumun bir bölümü köşesinden büyük bir kaygıyla izliyor. Bu konuda bir şey yapmamanın verdiği bir umutsuzluk, yılgınlık söz konusu herkes buradan çıkış arıyor.
“İmza vermek de, ne kadar önemli eylem sayılır bilmiyorum ama, akademideki insanların bir kısmının ‘Hiç değilse bu şekilde barıştan yana olduğunu belirteyim, çocukların öldürülmesine karşı olduğumu belirteyim’ diye en azından tarihe not düşmüş olma ihtiyacının sonucu.
“Bu savaşı durdurmak için keşke elimizden daha fazlası gelse. Tüm akademisyen ve aydınları da savaşı durdurmak ölümleri engellemek için aktif çaba göstermeye çağırabiliyorum.”
“Devlette aramızda yurttaşlık bağı var, örgütle yok”
“Beyazın programından sonra yapılanları gördüğümüzde, ‘Çocuklar öldürülmesin’ çığlığının örgüt propagandası diye yargılandığı, sözü söyleyen ve yayıncılar hakkında terör soruşturmaları açıldığı yerde imza vermek gibi basit bir eylem biçimi bile vatan hainliği ile değerlendiriliyor.
“Bunlar içinde bulunduğumuz durumun ne kadar vahim olduğunu, ne kadar yüksek faşizme ne kadar büyük hızla koştuğumuzu gösteriyor. Kendinden olmayanı hain ilan etmek, en ufak eleştiriye tahammülsüzlük ve kriminalize etmek, en basit düşünce açıklamasını bile suça dönüştürmek içinde olduğumuz durumun vehametini gösteriyor.”
“Aydınların, insanların, gazetecilerin devletten yana olmak gibi görevleri yoktur. Öncelikle gerçeklikten insanlıktan barıştan yanayız; insanlar ölmesin, cenazelerine saygı gösterilsin.
“Şiddeti durdurmayı öncelikle devletten talep ediyoruz. Yurttaşız; devlette aramızda hukuki bağ var, örgütle yok.
“Devletin vatandaşlarına karşı hukuk kuralları içinde hareket etmesini istedik. Bunu söylemek bile suç olarak gösteriliyor. Başka çözümü yok. Ne akademisyenler ne insanlar olarak tüm bu olanlara sesiz kalamayız." (BK)