“…Biz akademisyenler olarak imzaladığımız metinde devletten bazı taleplerde bulunduk. Temel isteğimiz ülkemizde çatışma ortamının kaldırılması, barış ortamının sağlanmasıdır…” (Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Kaya)
“…Barış sürecine geçilmesi, devletin vatandaşa karşı güvenliği sağlama görevini yerine getirmesini talep ettik…” (Yrd. Doç. Dr. Esra Mungan)
“…Ülkemize barışın gelmesini istediğim için…vatandaşı olduğum devletten barış talebimi yineledim…” (Doç. Dr. Kıvanç Ersoy)
“Bu suça ortak olmayacağız” bildirisi imzacısı üç akademisyen dün tutuklama talebiyle çıkarıldıkları mahkemede barış taleplerini yineleyip, suçlamaları reddetti.
Akademisyenler, haklarındaki "terör örgütü propagandası" suçlamasını mahkemede öğrendiklerini belirtti. Avukatları bu durumun savunma hakkını ihlal ettiğini söyledi.
5. Sulh Ceza Hakimi Cevdet Özcan, Barış İçin Akademisyenler’in 1128 imza ile 11 Ocak’ta kamuoyuyla paylaştıkları “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisinin KCK Yürütme Konseyi Başkanı Bese Hozat’ın açıklamasıyla paralel olduğunu iddia etti.
Yakalama kararının ardından emniyete kendileri gelen akademisyenlerin kaçma şüphesi olduğunu öne sürerek "terör örgütü propagandası yapmak" suçundan tutuklama kararı verdi.
Mahkeme tutanağına yansıyan notlar şöyle.
“Suçlamayı mahkemede öğrendik”
Yrd. Doç. Esra Mungan, Doç. Dr. Kıvanç Ersoy, Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Kaya ve Yrd. Doç. Dr. Meral Camcı'nın hakkında çıkarılan yakalama kararı gerekçelerinde 10 Mart'ta düzenledikleri basın toplantısında okudukları açıklama vardı.
Yrd. Doç. Esra Mungan Boğaziçi Üniversitesi, Psikoloji Bölümü öğretim üyesi.
Doç. Dr. Kıvanç Ersoy Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Matematik Bölümü öğretim üyesi ve Eğitim Sen İstanbul 6 Nolu Üniversiteler Şubesi Hukuk Sekreteri.
Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Kaya Nişantaşı Üniversitesi Sosyal Hizmetler Bölümü öğretim üyesiydi, ancak bildiriye imza atmasının ardından işten atıldı.
Yrd. Doç. Dr. Meral Camcı da İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi İngilizce Mütercim Tercümanlık Bölümü öğretim üyesiydi, ancak bildiriye imza atmasının ardından işten atıldı.
Ancak akademisyenlere hiçbir aşamada bu konuda soru sorulmadı. Suçlama 11 Ocak’ta yayınlanan “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisinden geldi.
Akademisyenler, mahkemedeki ifadelerinde kendilerine yöneltilen “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasını mahkemede okunan sevk yazısıyla öğrendiklerini söyledi.
Çalıştıkları ve yaşadıkları yerin belli olmasına, kendilerinin emniyete gelmelerine karşın neden tutuklama talep edildiğini anlamadıklarını aktardılar.
“Kimseden talimat almadık, talebimiz barış, muhatabımız devlet”
Akademisyenler, bildirinin Bese Hozat’ın açıklaması üzerine yapıldığına dair iddiayı reddederken, bildiri ile vatandaşı oldukları devletten barış talebinde bulunduklarını belirtti.
Muzaffer Kaya: Yurttaş olarak devleti sorumluluğa çağırdık
"Bese Hozat’ı Cumhuriyet Savcılığı’nda bana sorulan sorulardan öğrendim, suçlamanın aslını ise şimdi öğrendim… Biz akademisyenler olarak imzaladığımız metinde devletten bazı taleplerde bulunduk, temel isteğimiz ülkemizde çatışma ortamının ortadan kaldırılması, barış ortamının sağlanması talebidir, barış talebimizi bu şekilde güçlü bir şekilde dile getirmek istedik.
"Sosyal bilimci ve Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olarak ülkemizde yaşanan ve can acıtan olayların son bulması amacıyla devleti ve siyasi iktidarı sorumluluğa çağırdık, talebimiz ve amacımız bundan ibarettir."
Esra Mungan: İmzamın arkasındayım
"Barış İçin Akademisyenler grubumuz 2012 yılında bir barış sürecinin başlaması için kuruldu. 2013 yılında devlet barış sürecini başlattığında biz bu sürece destek vermeye hazır olduğumuzu beyan etmiştik, dolayısıyla bizim suçlandığımız 2015 yılında bir şahsın beyanı doğrultusunda talimat alınarak beyanda bulunduğumuz, iddiası da zaman olarak çelişkilidir.
"11 Ocak 2016 tarihindeki basın toplantımızı yeniden başlayan çatışına sürecinin sonlandırılması, barış sürecine geçilmesi, devletin vatandaşa karşı güvenliği sağlama görevini verine getirmesini talep ettik. Çünkü devlet ile devlete vergi veren yurttaş arasında bir toplumsal sözleşme vardır, bu toplumsal sözleşmeye göre devlet yurttaşın yerine getirdiği yükümlülükleri karşılığında her bir yurttaşın yaşam hakkı, barış hakkı, insan haklan ve diğer haklarını korumakla mükelleftir.
"Tam da bu nedenle biz metnimizi doğrudan bu sorumluluğu taşıyan ve bizim muhatabımız olan devlete yönelik yazdık, bildiriyi de bu amaçla imzaladık, halende imzamın arkasındayım, barış yolundaki uğraşlarımıza devam edeceğiz."
Kıvanç Ersoy: Bu ifade özgürlüğü ve vatandaşlık hakkıdır
"Ben ve diğer arkadaşlarım YÖK'e bağlı üniversitelerde dersler veren, ülkemizin geleceği öğrencileri eğiten, bu sorumluluğu yerine getiren akademisyenleriz, bizim kendi irademiz dışında herhangi bir kişiden alarak bir şey yapmamız söz konusu olamaz.
"Barışa inandığım için, ülkemize barışın gelmesini istediğim 14 senedir memuru olarak görev yaptığım ve vergi verdiğim, vatandaşı olduğum devletten bir öğretim üyesi olarak barış talebimi arkadaşlarımla beraber yineledim. Bu bir ifade özgürlüğü ve vatandaşlık hakkıdır."
Örgütü kınamamak, destek olarak yorumlandı
Hakim Cevdet Özcan, tutuklama kararında Bese Hozat’ın 22 Aralık 2015’te basına yansıyan “Aydın ve demokratik çevreler öz yönetimlere sahip çıksın” açıklaması ile 11 Ocak 2016’ta açıklanan “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisinin paralellik taşıdığını iddia etti.
Bildiride PKK’ye dönük kınama ve eleştirinin yer almamasını “terör örgütüne destek niteliğinde” olduğu şeklinde yorumladı.
“… asıl şiddeti yaratanın terör örgütü olduğunun bilindiği halde bildiride terör örgütüne yönelik hiçbir eleştiri ve kınamanın dahi yer almamış olması dikkate alındığında şüphelilerin terör örgütünün eylemlerini destekler mahiyette tavır içerisinde olduklarının açık olduğu, bildirinin yayınlanmasından sonra şüphelilerin basın toplantısı düzenleyerek aynı metni tekrar okudukları, metinde geçen hususları tekrar ettikleri, sözde barış talebi altında silahlı terör örgütünün propagandasını alenen yaptıkları…”
“…şüpheliler ve müdafileri bildirinin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini savunmuşsa da benzer terör eylemlerinin gerçekleştirildiği Avrupa ülkelerine bakıldığında eylemleri gerçekleştiren teröristlere karşı ve hatta teröristlerle çok hafif bir şekilde de olsa bağlantıları tespit edilen şahıslara karşı her türlü tedbirin alınarak.. teröristleri ve bağlantılı şahısları etkisiz hale getirdiklerinin bilindiği…”
“…esasen savunma pozisyonunda olan devletin, katliamdan yaptığından bahsedip, asıl saldırıları gerçekleştiren terör örgütü mensuplarının eylemlerine hiç değinilmemesinden şüphelilerin terör örgütüyle aynı fikir ve eylem birliği içinde olduklarının delili olduğu, yayınlanan bildirinin de bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğinin kanaatine varıldı.” (BK)
* Bu Suça Ortak Olmayacağız bildirisine buradan, Barış İçin Akademisyenler/İstanbul grubu adına 10 Mart'ta yapılan açıklamaya buradan ulaşabilirsiniz.