Birleşmiş Milletler (BM), 25 Kasım 1981'i kadına yönelik şiddete son gün ilan etmişti. Fakat BM'nin son verilerine göre dünyada kadının şiddete uğrama oranı yüzde 17 ile 75 arasında seyretmeye devam ediyor. Yani kadın şiddetinde bir iyileşme söz konusu değil.
Uluslararası Af Örgütü (UAÖ) Türkiye Şubesi'nin yaptığı yazılı açıklamaya göre dünya genelinde hala her üç kadından biri psikolojik, fiziksel veya ekonomik şiddete maruz kalıyor. Ve cinayetlerin yüzde 70'i kadının partnerlerince gerçekleştiriliyor.
Kadının yemeğin altını yakması, eşine karşılık vermesi ve cinsel ilişkiyi reddetmesi gibi sebepler şiddeti doğuruyor. Tüm bu veriler kadının temel insan haklarından mahrum kaldığını ve ayrımcılığa uğradığını gösteriyor.
"Dur" denebilir
En başta şiddet, meşru ve kabul edilebilir olmaktan çıkarılmalıdır. Devlet ve hükümetler her kadını şiddete karşı korumakla yükümlüdür.
Bu sorumluluk yerine getirilir, kadınların lehine reformlar yapılır, erkekleri üstün gören anlayışa imkan tanınmaz ve yasalar şiddete uğrayan kadından yana olursa şiddet terörü önlenebilir.
Kadına yönelik şiddetin başlıca sebeplerinin erkek egemen bakış açısı ve ekonomik imkansızlıklar olduğunu hepimiz biliyoruz. Ülke içerisindeki gelir dağılımının adaletsizliği ve sosyal güvenlikten yoksunluk var olan eşitsizliği arttırmaktadır. Bu da kadınların hayatta kalabilmesini zorlaştırmaktadır. Dolayısıyla devletlerin geliştireceği sosyal politikalar bu anlamda çok önemli. Özellikle kadınların çalışma hayatına teşvik edilmesi gerekmekte. (NT/EÖ)