"Yasa yürürlüğe girerse, birçok birey kendisinin 'terörist' olarak nitelendirildiğini görebilecek, organize suç ve terör suçlarının yargılandığı ağır ceza mahkemelerinde yargılanabilecek ve terörle mücadele mevzuatının daha ağır yaptırımlarıyla karşı karşıya kalabilecek."
Örgüt, hükümete ve Meclis Adalet Alt Komisyonu'na, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin "İnsan Hakları ve Terörle Mücadele Hakkında İlkeler"ini anımsattı:
* Devletlerin terörle mücadele konusunda aldığı tüm tedbirlerin her tür keyfiyetten ve ayrımcı ya da ırkçı muameleden uzak, insan haklarını ve hukukun üstünlüğünü gözeten tedbirler olması ve uygun bir denetime tabi olması gerekir.
* Devletlerin terörle mücadele amacıyla aldıkları tüm tedbirlerin hukuka uygun olması gerekir.
* Alınan herhangi bir tedbirin insan haklarını kısıtlaması halinde, bu kısıtlamaların mümkün olduğunca açık bir şekilde ifade edilmesi, gerekli olması ve güdülen amaçla orantılı olması gerekir.
* Her şart altında, özellikle de, kişinin şüphelenildiği ya da hüküm giymiş olduğu eylemin türünden bağımsız olarak, kişinin yakalanması, sorgulanması ve alıkonulması esnasında işkence, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele ya da cezalara başvurulması mutlak surette yasaktır.
Tasarı, işkenceye, ifade özgürlüğünün kısıtlanmasına kapı açıyor
Oysa, UAÖ'nin mevcut tasarıyla ilgili analizi, bir dizi insan hakları ihlaline kapı açıldığını ortaya koyuyor
* Terör tanımı muğlak, ceza hukukunun gereklerinden olan açıklık ve kesinlik ilkeleri ile bağdaşmıyor. Bir suçun "terör amacıyla" işlendiğini saptamak için kıstas açık bir şekilde ifade edilmeli.
* Çeşitli suçlar, mahiyeti gereğince cebir, şiddet veya tehdit içermeseler bile bir terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlenmeleri halinde terör suçu sayılacak; yargılama özel mahkemelerde yapılacak. Yasa yürürlüğe girdiği takdirde, savcıların keyfi yorumları sonucu özel ağır ceza mahkemelerinde açılacak soruşturmaların arkasının kesilmeyecek.
* Geniş kapsamlı hükümler, örgütlenme ve ifade özgürlüklerine kısıtlama anlamına geliyor.
* "Terörist örgütün veya amacının propagandasını yapan kişi" maddesi, şiddet içermeyen farklı görüşlerin barışçıl olarak ifade edilmesini engelleyecek; ifade özgürlüğüne çok ciddi bir saldırı.
* Bireyler, şiddet kullanımına tamamen karşı oldukları durumlarda bile, kendi fikirleri terörist bir örgüt ile benzerlik gösterdiği ileri sürüldüğü için savcı tarafından terörist olmakla suçlanabilirler.
* Şiddete teşvik konusunda doğrudan bir hükmün yokluğunda, kıyafet türlerini "terör örgütünün amaçlarının propagandasını yapmak" olarak görüp görmeme kararları, aşırı geniş bir yorumlama marjına açık.
* Medyaya yönelik, gazetecilere hapis cezaları, editör ve yayın organı sahiplerine ağır para cezaları gibi yaptırımlar kaygı verici. Suçun belirsizliği, yasal olarak düzenlenen haberlerin keyfi kısıtlamalarla kovuşturmaya uğraması sonucunu doğurabilir. Ağır cezalar, ifade ve haber edinme özgürlüğüne olumsuz yönde etki edecek.
* Avukata derhal erişim hakkı kısıtlanıyor. Kimseyle görüştürülmeksizin (incommunicado) gözaltına geri mi dönülüyor? Hükümet "işkenceye sıfır tolerans" politikasını tehlikeye atan düzenlemeleri geri çekmeli.
* Şüphelinin tam savunma hakkı kısıtlanıyor. Savcının talebi ve hakimin kararıyla, savunma avukatının bir şüpheliye ilişkin dosyasını inceleme ve belgelerin örneklerini elde etme olanakları kısıtlanabilecek. Kovuşturulan şüphelinin adil yargılanma olanağı ciddi tehlikeye girebilir.
* Tasarı, terör suçundan şüphe edilen kişinin avukatıyla görüşmesi sırasında bir yetkilinin hazır bulunmasına ve aralarında el değiştiren belgelerin hakim tarafından incelenmesine imkan tanıyor. Bu, Birleşmiş Milletler Avukatların Rolü Konusunda Temel Prensipleri'nde tarif edilen avukat ve müvekkil arasında gizli görüşme hakkının altını boşaltmak demek.
* Şüpheli kişilerin avukat sayısı birle sınırlandırılıyor. Bu eşitsiz muamele demek. Ayrıca, aynı madde, madde terörle mücadele operasyonları sırasında suç işlediklerinden şüphelenen güvenlik güçleri mensuplarının bağlı oldukları Emniyet Müdürlüğü tarafından ücretleri ödenen üç savunma avukatından faydalanmasına hakları olduğunu belirtiyor.
* İnsan hakları ihlaliyle suçlanan güvenlik güçleri için koruma geliyor. Uygulamada işkence gibi ağır insan hakkı ihlalleri için bile güvenlik güçlerinin yargılanması Türkiye'de çok nadir. Tasarı tanıkları ciddi riske atıyor.
* Orantısız kuvvet ve ateşli silah kullanma yetkisi. Tasarı, uluslararası standartlarda belirtilen, kuvvetin sadece orantılı ve gerekli olduğunda kullanılması ve silahın kullanılmasının "sadece hayatını korumak için kaçınılmaz olması halinde" izin verilebilir olması kuralını ihlal ediyor. Şüphelinin dur emrine uymadığı veya teslim olmaması sonucunda oluşan ölümlerin resmi açıklamalarıyla sıklıkla karşılaşılabilir.
Af Örgütü, tasarının bu haliyle, "tehlikenin çok düşük olduğu hallerde dahi güvenlik güçleri tarafından 'çekinmeden' silah kullanımının onayı anlamına gelmesinden ve takip edilmeyen, tarafsızlıktan uzak soruşturmaların yapılmasına neden olacağından" kaygılı olduğunu açıkladı ve 2006 yılı raporunun Türkiye verilerinde, güvenlik güçleri tarafından öldürülen 50 kişinin çoğunun aşırı güç kullanma veya yargısız infaz sonucu öldüğünü bildirdiğini anımsattı. (TK)