Sabiha Bektaş'ın eşi Tuzla tersanelerinde boyacı olarak çalışıyor. Eşinin erkek kardeşi Ekrem Bektaş dört yıl önce tersanedeki iş kazasında ölmüş.
"Kocamın tersanede çalışmasından hiç memnun değilim" diyor. "Ama başka çaresi de yok." Eşinin tersaneden ayrılması için ısrar etmiş, ama bir yandan da "Olmuyor" diyor. Çünkü "Tazminat vermiyorlar, başka iş bulmak da mümkün değil."
Son dönemde tersanelerde işçiler için önlemlerin artırılıp artırılmadığını sorduğumuzda "Eski tas, eski hamam" diyor.
"Televizyonu açmak istemiyorum, tersanelerle ilgili bir şey çıkacak diye"
Bektaşın her gün hissettiği şey endişe. "Gün içinde işteyken arıyorum" diyor. "Bütün gün aklım eşimde; dışarı çıktığımda yanıma almam gereken şeyi almayı unutuyorum."
Gece daha zor: "Gece her şeyi kafama takıyorum, bütün gün aklımdan çıkmıyor.Televizyonu açmak istemiyorum tersaneler ile ilgili bir haber çıkacak diye. Telefonu açmaya korkuyorum."
"Geceleri bağırarak uyanıp eşime sarılıyorum"
"Rüyalarımda hep bu olayları görüyorum. Geceleri bağırarak uyanıyorum ve eşime sarılıyorum. Bana 'Ben buradayım, niye bağırıyorsun' diyor."
Bektaş'ın küçük bir oğlu var. "Çocuğum da çok korkuyor, çünkü amcasının ölümüne de yakından şahit oldu. Bütün bu ölümlerden haberdar, çok etkilendi." En korktuğu şey, "oğlunun yetim kalması".
Başka tersanelerde çalışan işçilerin eşleriyle iletişimi olmadığını söylüyor, ama ekliyor: "Kadınlar da çoluğunun çocuğunun, eşinin hakkını arasınlar."
"Çocuklarım 'Bugün tersanede olay oldu mu' diye soruyor"
Eşi üç yıldır tersanede çalışan 32 yaşındaki Nafiye Aydemir "Gündelikçiyim, evlere temizliğe gidiyorum" diyor. 10 yıldır bu işi yapıyor. Bir gününü anlatması kısa: "Ne olacak; ev işleri, çocuk bakmak, dışarıda olduğu gibi, evde de aynı. Sabah 9'da işe başlıyorum, akşam altıya, yediye kadar. Eve dönüşüm 9'u buluyor."
İki oğlu var. 15 ve 9,5 yaşında. İkisi de okuyor. "Çocuklar da etkileniyor. 'Bugün tersanede olay oldu mu' diye soruyorlar."
10 yıldır Tuzla'da yaşıyorlar. Daha önce Gebze'delermiş.
"Tersanede rahatlıkla iş bulursun, rahatlıkla işten atılırsın"
Eşinin çalışma koşullarını şöyle anlatıyor: "Tersanelerin durumunu biliyorsunuz. Her zaman tehlikede. Sigortaları bazen yatıyor, bazen yatmıyor. İş olunca çağırıyorlar, iş olmayınca çağırmıyorlar. Yaş dolayısıyla kolay iş bulamıyor. 38 yaşında Tersaneden başka iş yok zaten. Tersanede sürekli işçi atılıyor, sonra yeniden işçi alınıyor. İnsanların hayatıyla oynuyorlar yani. Burası böyle. Çok rahatlıkla iş bulursun, rahatlıkla işten atılırsın."
Gün içinde sürekli endişeli olduğunu söylüyor. "Haberler geliyor. İnsanlar ölüyor, yanıyor, zehirleniyor, sıkışıp yük altında kalıyorlar. Ölenden haber olmayabiliyor. Her an kötü bir haber gelecekmiş gibi endişeleniyorum.
"Geçen gün o filikada üç kişinin öldüğünü gördüm. O aileleri düşündüm. Kötü oluyorum. İnsan etkileniyor."
"Mecburen çalışıyorlar"
Aydemir "Eşimin işinin iyi olmasını isterdim. Sigortasının olmasını, sağlıklı ortamda çalışmasını isterdim. Çocuklar için, kendim için de isterdim. Ama mecburen çalışıyorlar" diye konuşuyor.
Her ay 350 milyon kira veriyorlar. "Zar zor ödüyoruz. İşçiysen kirada oturmak rahat olmaz. Daha iyi koşullarda, iyi, sağlıklı bir evde yaşamak isterdim" diyor. Bir sözü daha var: "Orada çalışıp çalışmamak önemli değil. Herkesin duyarlı olması, o insanları sahiplenmek, arkalarında olmak gerek." (TK)