Click here to read the article in English / Haberin İngilizcesi için buraya tıklayın
CHP Cezaevlerini İnceleme Komisyonu (CHP-CK) , “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza verdiği için tutuklanan Yrd. Doç. Esra Mungan, Doç. Dr. Kıvanç Ersoy ve Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Kaya’yı ziyaret etti.
CHP Malatya milletvekili Veli Ağbaba, Kocaeli milletvekili Tahsin Tarhan ile İstanbul milletvekilleri Gamze İlgezdi, Zeynel Emre ve Mahmut Tanal’dan oluşan heyet, Mungan’ı Bakırköy Cezaevi'nde, Kaya ile Ersoy’u ise Metris Cezaevi'nde ziyaret etti.
Akademisyenlerin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hedef gösterici açıklamaları ve hükümete yakın medyanın haberlerini takiben tutuklandığını vurgulayan heyet, “"Terör örgütü propagandası yaptıkları iddiasıyla tutuklanan üç akademisyen derhal serbest bırakılmalıdır. Akademisyenlerin halen tutuklu olması, sadece AKP'nin değil, tüm Türkiye'nin itibarını yerle bir etmiştir. Yaptığımız görüşmelerden anlıyoruz ki hakim ve savcılar 11 Ocak'ta yazılan bildiri ile 10 Mart'ta tutuklanan akademisyenlerin yaptığı basın toplantısının içeriğini aynı sanmışlar. Cezaevleri İnceleme Komisyonu olarak son 5 yılda çok sayıda hukuksuzlukla ve hukuk garabetiyle karşılaştık ama böylesini inanın hiç görmemiştik” dedi.
Kaya ve Ersoy dün akşam bulundukları cezaevlerinden Silivri Cezaevi’ne nakledildi.
Üç akademisyenin CHP heyetine yaptıkları açıklamalar şöyle:
Mungan: Hitler bile o akademisyeni tutuklatmamıştı
Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Esra Mungan: "İstiklal caddesinde patlama olduğunu duyduğumda görevli koruma infaz memurunu çağırıp eşimin telefonunu verdim. Şükür ki iyi olduğunu öğrendim. Bombanın Balo sokak civarında patlatıldığını öğrenince de endişeyle aklıma Cumartesi Anneleri/İnsanları geldi. Paradoksal bir şekilde en güvenli yerde olduğumu düşündüm… Buradaki personel çoğunlukla, gözlemleyebildiğim kadarıyla, hem bana hem görebildiğim kadarıyla diğer mahpuslara karşı düzgün davranıyor. Ağırlaştırılmış müebbet alanların tarafında tutulduğum için onlar gibi günde bir saatlik bir “havalandırma” hakkım oluyor.
"Bese Hozat’tan talimat aldığımızı söylüyorlar. Bilmiyorlar ki 20’den fazla yıllık eğitimi tam da hiçbir yerde talimat almamak için, her zaman her şeyi kendi eleştirel ve özgür düşünce tahlillerinden geçirmek için aldık! Tam da bu nedenle biz 2200 üstü imzacı aynı zamanda talimatçı YÖK kurumuna karşı onyıllardır mücadele vermekteyiz.
“Hedef haline getirildik. Mafya liderinin tehditleri, cumhurbaşkanının ağır suçlamaları ve hedef göstermelerine rağmen imzalar katlanarak arttı, 1128’den 2212 ye yükseldi. Türkiye’de bulunan 3 akademisyen arkadaş olarak kendi ayağımızla Vatan Caddesinde bulunan Emniyet Müdürlüğü’ne gittik. Anladık ki savcı İrfan Fidan 13 Mart Pazar(!) günü hakkımızda “yok yok” tipi bir yakalama+ gözaltı kararı çıkartmış!
“Ömrümde ilk defa tam 50 saat boyunca bir şey okumadan geçirmiş oldum. Katlanılması zor kısım buydu. Sabah gelen memura bana kitap vermelerini rica ettiğimde, cezaevinin kütüphane kitap listesiyle geri geldi. Amin Maalouf’ın görür görmez seçimimi yapmış oldum. Tekrar okumanın olağanüstü olacağını biliyordum. “Doğu’nun Limanları” ile başladım ve okurken birçok yerinde şu anki bulunduğum durum arasındaki paralellikler hissettikçe gülümsedim.
“En çok öğrencilerimin yarım kalan derslerini, tez öğrencilerimin yarım kalan tezlerini düşünüyorum. Burada e postasız olmak ve güzel kitaplar okuyabilmek bütün kötülüklerin içinde güzel bir şey oldu.
“Kimi yayın organlarında da çıkan o 14 soru dışında başka soru sorulmadı. Emile Zola 19. yy. da 'j’accuse' demişti ve doğru demişti, biz de 'bu suça ortak olamayacağız!' dedik ve doğru dedik. Hiçbir pişmanlık duymuyorum, yine olsa yine imzalardım.“
“İki buçuk yaşımdan 15 yaşına kadar Almanya’da büyüdüm ve eğitim aldım. Almanya’nın okul müfredatı içinde hemen her dersimizde tarih, edebiyat, siyaset, Nazi dönemi işlendi ve hep nasıl oluyor da koca bir halk olanlara ses çıkarmadı meselesi ele alındı. Korkmadan fikrini söylemek, soru sormak, itiraz etmek bir ülkenin can damarıdır, anlayana. Nazi Almanya’sında Wolfang Köhler isimli psikoloji alanında çalışan akademisyen, o zaman bir talimatla kural haline getirilen, her dersi Nazi selamı 'Heil Hitler' ile başlatmayı reddetmiş diğer uysal ve itaatkar akademisyenlerin aksine sağda solda rejimi sert eleştiren yazılar yazmıştır ama Hitler bile bu akademisyene dokunmadı, tutuklatmadı. Bugün psikolojide çalışan herkes Köhler’i bilir ama hiç kimse dönemin talimatla hareket eden itaatkar, erk karşısında sinmiş akademisyenleri bilmez hatırlamaz. Çünkü iyi bilim ancak mutlak özgür bir iradeyle yapılabilir.”
Ersoy: Söylediğimiz şeyler için değil söylemediğimiz şeyler için buradayız
Mimar Sinan Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Kıvanç Ersoy: “Öğrencilerim, 'Kıvanç Hoca hiç kimseye kırık not vermez ki terörist olsun' demişler. Barış istediğimiz için buradayız. Basın açıklaması okuduğumuz için buradayız. Demokrasi mücadelesi veriyorsak Metris, bu mücadelenin duraklarından birisidir. Bu duraklarda duruluyor bazen. Son patlamayı görünce burasının daha güvenli olduğunu hissettik. Recep Tayyip Erdoğan hedef gösterdiği için buradayız. Rektörler ve mahkemeler de saldırıya geçti. Bese Hozat'ın talimatıyla yaptığımız söyleniyor. Bilim insanı olarak talimat almayız. Hozat, 'Aydınlar demokratik özerkliğe sahip çıkmalı' demiş, bununla ilişkilendirmeye çalışıyorlar. Bir de PKK aleyhine niye bir şey söylemiyorsunuz diyorlar. Faşizm konuşma yasağı değil söyleme mecburiyetidir.
“Bizim metnimizle ilgili soru sormadılar, cevap vermedik. Barış istediğimiz için buradayız. Tutuklanacağımız aklımıza gelmedi. Mahkemeye gelmemiz doğru değil, konferans vermeye yurtdışına gidecektim, mahkemeye çağrılmamız bile ülkemiz açısından utanç verici, ülkemin irtibatını sarsar. Evim belli, yeşil pasaportum var. Babama tebligat gidince beni aradı, ben de kendi ayaklarımla Vatan Emniyet'e gittim. Kaçma şüphesi olduğu için tutuklandım, böyle saçma bir şey olur mu? Talimatla iş yapıyorlar.
"TMK'nın 7/2 maddesinden tutuklandım. Havuz medyasında "PKK'nın ideolojik aygıtları" diye bir yazı var. Perşembe günü okuduğumuz metni hakim ve savcı bilmiyor. Okuduğumuz metin ile 11 Ocak'ta yayımlanan bildirinin aynı olduğunu sanıyorlar, ama aynı değil. Ömrümde trafik cezası bile almamışım. Hiç gözaltım bile yok. Bölüm başkanı ve öğrencilerim sahip çıktı. Söylediğimiz şeyler için değil söylemediğimiz şeyler için buradayız. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı rahatlamak için içeri attılar. Demokrasi kültürünün olmadığı memlekette bunlar olur. McCarthy döneminde Charlie Chaplin'i ifadeye çağırmışlar; "Komünist misin" diye sormuşlar, cevap vermemiş. 30 yıl sonra anılarında, "Komünist değilim ama bu soruyu sormak bana hakaretti, onun için cevap vermedim" demiş. Recep Tayyip Erdoğan'ın Küresel Barış Vizyonu isimli kitabını okuyorum.”
Kaya: Rektörümüz sahip çıktı ama şimdi istifa etti
Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Kaya: “2 bin 200 öğretim üyesi imzaladı, sadece biz buradayız. Açıklamayı herkesin adına yapmadık. "Barış İçin Akademisyenler İstanbul" adına açıklama yaptık. Açıklamamızda özyönetim yok. İmza attığım için pişman değilim. PKK'yı eleştirmediğimiz için, PKK'dan bahsetmediğimiz, devleti eleştirdiğimiz için terör örgütü propagandası yaptığımız sonucuna varmışlar. Rektörümüz sahip çıktı ama şimdi istifa etti, Nişantaşı Üniversitesi'nden benimle birlikte 6 kişiyi attılar.” (ÇT)