O tarihlere denk düşen günlerde, belki öncesi belki de sonrasında Valilik de Diyarbakır Kültür, Sanat ve Karpuz festivali yapmıştı. Bir de panel düşünmüşlerdi festival kapsamında. Oturum başkanı bölge valisi Ünal Erkan, katılımcılar da Gazeteciler cemiyeti başkanı Naci Sapan, İl valisi Doğan Hatipoğlu, Ticaret ve Sanayi odası adına ikinci başkan kimliğimle ben ve şu an anımsayamadığım bir iki zat daha vardı. Konuşmalarımızı yaptıktan sonra her birimize yönelik olarak Ünal Erkan sanki sınav komisyon başkanıymış gibi içeriğe ilişkin gönderme kabilinden yanıt verme gereğini duymuştu. Bana yönelik olarak da neden terör demediğimi, şiddet kavramını kullandığımı ifade etmişti.
Doğrusu o günlerde bir grup aydın olarak çok da gür sesle olmasa da hep Kürt meselesinin çözümü için "Siyasi Çözüm" kavramını telaffuz ediyorduk. Telaffuz ediyorduk da ne oluyordu! Bizler siyasal çözüm dedikçe, yetkililer "ne siyasal çözümü kardeşim, bu basbayağı terördür. Bir milli maçta tarafsızım diyebilir misiniz? Elbette kendi milli takımınızı tutacaksınız. Önce terör bitirilmeli, beli kırılmalı. Sonrası, ondan sonra düşünülür" diyorlardı.
O günlerin en canlı ve içerden tanıklarından biri de sevgili dostum ve kendisini tanımaktan gerçekten onur duyduğum gazeteci-yazar Ruşen Çakır'dır. Çok kafa yorduk onunla çözüme dair. Zaman, zaman Ruşen gazeteci kimliğini ikinci plana bırakarak bu ülkenin namuslu bir aydını olarak da "Bu işler nasıl adam gibi hal yoluna girer Şeyhmus" diye hesap kitap da yaptı. Ve her Diyarbakır'a, bölgeye geldiğinde de oturup sohbetler ettik, tartıştık. Gazeteciler cemiyetinin yıkılan yerinin karşısındaki surlar da tanıktır o sohbetlere.
Ama ne olduğu işte ortada. O zamanlar Mehmet Ali Birand gazetedeki köşe yazılarında "Bu meseleyi gelin kendi iç sorunumuzken demokratik yollarla çözelim. Eğer ki meseleye Avrupa ülkeleri taraf olursa o zaman işin çözümü zorlaşır ve uluslararasılaşır" diyordu da kimseler inanmıyor. Kulaklar tıkanıyordu.
İşte şimdi elimizde Ruşen Çakır'ın 50 civarında insanla yüzyüze görüşerek yaptığı Türkiye'nin Kürt Sorunu* kitabı var. Kitap 2004'ün ilk aylarında Vatan gazetesinde 20 güne yakın süreyle dizi-yazı-röportaj şeklinde yayınlandı. Şimdi de kitap olarak karşımızda. Gerek zamanlama açısından gerekse sorunun çözümüne sunacağı katkı açısından çok yararlı bir çalışma olduğu düşüncesindeyim.
Metis yayınlarının siyahbeyaz kitaplar dizisinin de editörlüğünü yapan Ruşen Çakır; bu dizide daha önce de çok önemli kitapların yayınlanmasına önayak olmuştu. Bölgeden 6 kanaat önderinin kuzey Irak'tan tutun AB'ye varıncaya kadar bir dizi konuyla ilgili yuvarlak masa sohbetiyle başlayan kitap yedi bölüme ayrılmış. Kürt sorununa farklı bakışlar, kuzey Irak tartışmaları, yasal Kürt siyaset geleneği, DEHAP ve 28 Mart 2004 yerel seçimleri, AKP iktidarı ve Kürt sorunu ile PKK ve Abdullah Öcalan konu başlıklarını taşıyor. Görüşülen şahsiyetlerin yanında gazetede dizi devam ederken mektup yazıp yollayanların görüşleri de ilgili bölümlere eklenmiş.
"Bu kitapta bir çok sorunun cevabını bizzat muhataplarına veya konunun uzmanlarına sorarak aradığımız görülecektir" diyor kitabın önsözünde Ruşen Çakır. İfade etmek durumundayım ki; çok geniş bir yelpaze görüşmelerde kendisini ve düşündüklerini iletebilme şansını yakalamış. Ayrıca Ruşen Çakır bu çalışmasıyla, DEP'li eski milletvekillerinin geçtiğimiz günlerde serbest bırakılması ve Kürtçe yayının TRT ekranlarından merhaba demesiyle birlikte Kürt sorununun tekrardan çözüme dair gündeme taşınmasının erken habercisi gibi de olmuş.
Örneğin bu günlerde ateşkesin, çatışmasızlığın, yeniden şiddetli günlerin başlama kaygısının sıkça konuşulduğu ve de acaba muhataplık nasıl olmalı, ilk adım nasıl atılmalının gündem tuttuğu ortamda bakın bir emekli general Atilla Kıyat kitaptaki röportajında ne diyor : "Eğer iki şahıs birbirleriyle kavgalıysa ve bu kavganın artık hiçbir tarafa kazanç getirmediği düşünülüyorsa bence el, kuvvetli olan tarafından uzatılmalıdır. Tabii kuvvetli olarak kendimizi, yani Türkiye'yi görüyorum." (syf. 51)
Erken habercilik dedik ya! Öylesine erken habercilik ki yazı dizisi Vatan'da yayınlandıktan sonra Radikal gazetesi AB sürecinde Kürt Sorunu dizisini yapma gereğini duydu. Birikim dergisi Eylül-Ekim sayısında dosya hazırladı. Ve neredeyse bütün yazılı ve görsel medya son günlerde Kürt meselesinin gündelik hayata dair tezahürünü konuşuyor, yazıyor, tartışıyor.
Bu nedenlerle Ruşen Çakır'ın Türkiye'nin Kürt Sorunu; soruna çözüm ararken epeyce işe yarayacak ve sürekli başvurulacak bir çalışma diyebilirim.
*Çakır, Ruşen. Türkiye'nin Kürt Sorunu. Haziran 2004. Metis Yayınları. İstanbul.