Ankara Anlaşması Ek Protokolü, bu hafta başında AB Dışişleri Bakanları tarafından onaylanmış ve imza için Ankara'ya yollanmıştı. Ek Protokol'ün imzalanması, 3 Ekim'de müzakerelerin başlatılabilmesi için, AB tarafından son şart olarak öne sürülüyor.
Hasgüler, Ek Protokol'ün, Türkiye'nin Kıbrıs politikasıyla ilgili üç önemli başlığı barındırdığını söylüyor:
"* Gümrük
* Doğrudan ticaret: Şu an zaten yapılıyor.
* Güney Kıbrıs'ı tanıma: Türkiye Güney Kıbrıs'ı resmen tanımayacak, ama fiiliyatta tanımış olacak. Zaten, Avrupa Birliği metninde 'Kıbrıs Cumhuriyeti' olarak anılıyor ve bir süre sonra dönem başkanı olacak. Dolayısıyla Kıbrıs Cumhuriyeti'nin Dışişleri Bakanı Türkiye'ye gelecek. O zaman ne olacak? Türkiye zor durumda kalmak istemiyor. Ek Protokol, bu bağlamda bir ara çözümdür."
İki Kıbrıs politikası
Hasgüler, Türkiye'nin, Annan Planı referandumundan sonra ortaya çıkan bir politikayı, "2 Kıbrıs politikası"nı gütmesi gerektiğini söylüyor.
"Bunun bir ayağı KKTC, diğeri Kıbrıs Rumları olmalı. Kıbrıs, zaten Türkiye'nin garantörü olduğu bir devlet. Böyle bir politikanın olması, KKTC'nin atlanması anlamına gelmez. Önemli olan sınırları çizmek. Böyle bir politika, politikasızlıktan iyidir."
Hasgüler: Doğu Akdeniz'de barış, Kıbrıs'ta barıştan geçiyor
Hasgüler, Türkiye'nin böylece AB'nin Doğu Akdeniz politikasında da belirleyici olabileceğini söylüyor:
"Türkiye'nin Doğu Akdeniz politikası olmalı. AB'nin Doğu Akdeniz politikası, İsrail'i, Tunus'u, Lübnan'ı, Filistin'i ve Kıbrıs'ı kapsıyor. Böyle bir yaklaşımla, Türkiye, AB için, yalnızca Kafkaslara değil, Doğu Akdeniz'e de köprü olur."
"Doğu Akdeniz'de barış, Kıbrıs barışından geçiyor. Böyle bir barış, İsrail-Filistin barışı için de emsaldir."
"AB milliyetçiliklere izin vermemeli"
Hasgüler, Ek Protokol'ün Türkiye'deki AB karşıtlarıyla AB taraftarları arasında bir "kapışma meselesi" olacağını öngörüyor.
"Kriz olmayan şeyler, böylece krize dönüştürülüyor. Oysa AB için istekliyse, Türkiye'nin Ek Protokol'den sapma olanağı yok. Bu protokolde, ne Rumların ne de Türklerin istedikleri oldu aslında."
Hasgüler'in değindiği bir başka konu da AB'nin milliyetçiliklere yaklaşımı:
"AB Helen milliyetçiliğine, Türk milliyetçiliğine olduğundan daha müsamahalı. Halbuki her iki milliyetçiliğe de izin vermemek gerek." (TK)