Tanıl Bora'nın kolaylaştırıcı olduğu forumda konuşmacılar, Türkiye toplumunun tarihiyle ne kadar yüzleşebilen bir toplum olduğunu tartıştılar; Hrant Dink cinayetinin, Türkiye toplumunu geçmişle yüzleşmeye yaklaştırması gerektiğinden söz ettiler.
Gerçeklikle çarpık bir ilişki kurduğumuzu belirten Belge, "bir toplum geçmişini inkar ederek mi yoksa kabul ederek mi kurtulur?" sorusunu sordu. Paker, Türkiye'nin Osmanlı İmparatorluğu kaybına dair travmayı atlatamadığına dikkat çekti ve gençlerin bilgiye kolayca ulaşabileceği kaynaklar olması gerektiğini söyledi.
Hür, Türkiye'nin milli kimliğini unutma kurduğunu söylerken, İnsel de, "tarihsel kimliğimiz mutlak bir kopuş üzerine inşa edildi" dedi.
Özgürel, toplumların tarihlerinin, istenmeyen olayların çıkarıldığı bir özgeçmişe benzetilebileceğini ifade etti. Altan Öymen, eğer tarihle yüzleşmek istiyorsak buna toplum da katılmalı, dedi.
Belge: Gerçeklikle ilişkimiz çarpık
Çözümden önce probleme nasıl baktığımızın önemli olduğunu söyleyen Murat Belge, bu konuşmada Hrant Dink'in öldürülmesinden söz etmenin kaçınılmaz olduğunu söyledi.
Türkiye'de inkarcılıklar çerçevesinde, olan bir olaya "olmadı" dendiğini, gerçeklikle çarpık bir ilişki kurduğumuzu söyleyen Belge, "Bu zihnimizdeki bir patoloji. Bunu birey mi, kurumlar mı, toplum mu yapıyor? Bu bir kendini kurtarma içgüdüsü, geçmişin sonuçlarından sakınmak için. Böyle yapınca kendini kurtardığına inanıyor" dedi.
"Bir toplum nasıl kurtulur? İnkar ederek mi kabul ederek mi? Neden kendini kurtarmak önemlidir? Patolojik bir vaka olmaktan kurtulmak asıl kurutuluştur" diyen Belge, Hrant Dink cinayetinin bu patolojinin dışavurumu olduğunu söyledi.
Belge, bu noktada sağalma şansını kullanmak gerektiğini belirtti.
Paker: Osmanlı'nın yasını yaşayamadık
Paker, çok kritik ve çetrefil bir noktada olduğumuzu belirtti, Türkiye'de bu yüzleşme bir dayatma olmadan, gayrı resmi olarak yapıldığı için milliyetçiliğin hırçınlaştığını söyledi.
Yüzleşmelerin, Türkiye'nin yıllardır ne kadar derin ve kapsamlı yalanlar üzerine kurulduğunu sezinlettiğin, belirten Paker, bu yalanları taşıyanların işsiz kalacaklarını söyledi.
"Gayrı resmi yüzleşmeyi daha sistematik hale nasıl getiririz? Mesele yalnızca 1915 değil, aslında Osmanlı'nın son yüzyılını kapsayan ve şimdiye kadar sindirilmiş, tutulmamış bir yas. Üzerimizde o duygusal yükün ağırlığı var."
"Şimdiye kadar Sevr hezeyanı dediğimiz şeyin aslında psikolojik bir gerçeklik olduğunu iyi kavramalıyız" diyen Paker, bu yüzleşme çabasının oldukça sert geçebileceğini de belirtti
"Yüzleşmeye toplumu ikna etmeliyiz"
Yüzleşmede yeniden eskiye doğru gitmek gerektiğini söyleyen Paker, "Bu yüzleşmeye, toplumu ikna etmeliyiz. İnsan hakları kuruluşları, mağdurlar bir araya gelerek yeni girişimler başlatmalı, yeni kuşakların bilgilere ulaşabilecekleri kaynaklar yaratılmalı" dedi.
Hür: Milli kimliğimizi unutma inşa ediyor
Hür ise, unutmanın bu ülkede milli kimliğin oluşturulmasında rehber bir sözcük olduğunu söyledi.
Bu inşaya yönetici elitlerin, aydınların, akademisyenlerin katkıda bulunduğunu belirten Hür, hedefin halk olduğunu, ara aktörlerin de, aşiret şeyhleri, tarikat liderleri, partizanlar olduğunu söyledi.
Ortalama halk kitlesinin hatırlama-unutmayla ilişkisinin sorgulanması gerektiğine dikkat çeken Hür, "Entelijansiya barışma, suçluluk, özür dileme, unutma, hatırlama terimlerini Batı'dan ödünç aldı. Ortalama halk kitlesi ayrıntıyla ilgilenmiyor. Geçmişi mitleştirerek bugüne dahil ediyor" dedi.
"Ermeni meselesi evimizde çözemeyeceğimiz kadar evrensel bir mesele"
Önce Sevr paranoyasını çözmemiz gerektiğini söyleyen Hür, "'dışarıdan empoze edilme' gibi bir kavramsallaştırma var. Ermeni meselesi bize dayatılan bir şeyse hemen tepki gösteriyoruz. Oysa bu evimizde halledemeyeceğimiz kadar evrensel bir konu" dedi.
Hür, insanlık tarihinin böyle olaylarla dolu olduğunu ve bu meseleyi insanlık düzeyine yükselterek "dışarıdan baskı" fobimizden kurtulabileceğimizi belirtti.
Özgürel: Resmi tarih özgeçmiş yazmak gibidir
Radikal gazetesinden Özgürel geçmişteki olayların toplumdaki davranışlarını etkilediğini söyledi.
Özgürel, "Tarih, insanın kendine özgeçmiş yazması gibidir. Bilinmesini istemediklerimizi hariçte tutarız. Resmi tarih gibi. Terör örgütlerinin bile resmi tarihleri vardır. İstediğiniz kalıba dökebilirsiniz her şeyi. Sırplarla Türkler arasındaki Kosova savaşına Sırplar başka, Türkler başka açıdan bakar, tarih icat edilen bir şey" dedi.
"Hakikati öğrenmeyi kim istiyor?"
Cumhuriyetin de yaptığının resmi bir özgeçmiş sunmak olduğunu söyleyen Özgürel, "Gerçekte ne olduğunu anlamalıyız. ama hakikati öğrenmeyi çok fazla isteyen yok. Ermeni meselesinde gerçeği öğrenmeyi kim istiyor? ABD'deki Ermeniler 1915'te ne olduğuyla ilgililer mi? Tek odakları 'Türkiye bunu kabul etsin'. Türkiye 6-7 yılda ifade özgürlüğünde çok ciddi mesafe kaydetti" dedi.
İnsel: Dünyayı algısı kadere dayandırıldı
İnsel, her şeyin 1920'lerde başladığını ve o zaman bir tarih bilinci oluştuğunu söyledi. Orada ciddi bir kopuş yaşandığını belirten İnsel, "Eğitimin insanların bilincinde payı olduğunu düşünüyorsak, eğitim sistemindeki kopuşun, tarihsel kimliğimizin mutlak kopuş üzerine inşa edilmesinin önemli bir sorun.olduğunu görmeliyiz" dedi.
Türkiye'de unutma üzerine dayalı bir tarih anlayışının sürdüğünü ve sürekli gayrimüslim azınlıklara yönelik yok etmeye dayalı bir tavır olduğunu belirten İnsel, "Bunlar bizim tarihimizde unutmanın hasleti olarak anlatıldı. Daha alt katmanlarda ise 'dünyanın kaderi böyledir' dramı üzerine dayandırıldı" dedi.
"Mağduriyetlerimizi sistemli olarak hatırlıyoruz"
Unutmak gibi "hafızanın intikamı"ndan da söz edilebileceğini söyleyen İnsel, "Türkiye açısından biz bunları 'dış mihrakların kötülükleri' olarak algıladık ve mağduriyetlerimizle ilgili sistematik hatırlama girişimlerinde bulunduk" dedi.
İnsel, Adnan Menderes'in de yargılandığı Yassıada mahkemesinin yanlışlığının hiç vurgulanmamasına rağmen, Adnan Menderes havaalanı kurulması örneğini verdi ve bunun bir telafi olamayacağını vurguladı.
Öymen: Olayları değerlendirirken çağın gerçeklerine bakmak lazım
Öymen, hiçbir toplumun tamamen iyi ya da tamamen kötü olmadığını belirtti ve "Tarihte biz de başkaları tarafından zulme uğramış bir toplumuz" dedi.
Ermeni olaylarından bahsedildiğinde Balkan Savaşları'ndan hiç söz edilmediğini söyleyen Öymen, "Olayları değerlendirirken o çağın gerçeklerine ve dünyada o sırada ne olduğuna bakmamız lazım. Tabii bu Ermenilere yapılanları hafifletmez" dedi.
Tarihle yüzleşmeye toplumun da katılması gerektiğini belirten Öymen, "Ben Ermeni konusunda hâlâ gerçeğe ulaşmadım. 1915'te Talat Paşa'nın yaptığı yanlışın sorumluluğunu ömür boyu sırtımda taşımak zorunda değilim" dedi. (NZ/TK)